New York'ta bir iftar


Salona girdiğimde gözüme çarpan ilk tanıdık Prof. İlber Ortaylı oldu. Topkapı Sarayı Müdürü de olan ünlü tarihçimiz iftarı birlikte açacak New York'taki binin üzerindeki değişik milletten insandan yalnızca biriydi. Etrafta başka bilim adamları, işadamları, değişik eğilimden insanlar, gazeteciler de vardı. Tabii, ABD'de yerleşik veya geçici olarak bulunan Türkler de...

Türkler'in 'Türk Kültür Merkezi' (TKM, Turkish Cultural Center) adlı New York merkezli kuruluşun düzenlediği iftara gelmeleri doğal elbette; ancak etrafta fark edilen tanıdık yüzler bizimkilerden ibaret değildi. Birkaç cumhurbaşkanı, bazı başbakanlar, misyon başkanları da iftara gelmişti. Amerikalı yerel politikacıları da eklemezsem, bu tablo eksik kalır...

New York'ta Kültür Merkezi'nin iftarı daha üçüncü yılında 'geleneksel' olma özelliğini yakalayacak gibi. Düzenleyenler "Bütün önemli sıfat taşıyanlar gelsin" ısrarcılığından vazgeçip daha seçkinci tercihlerde bulunurlarsa uzun ömürlü bir gelenek olacağına da iddiaya girerim. Bu yıl Zimbabve Devlet Başkanı Robert Mugabe'nin salondaki varlığı, adamın 'savaş suçlusu' damgası yüzünden, iftara katılan her ülkeden diplomatlar arasında soğuk bir rüzgâr estirdi.

Mugabe'nin kim olduğu bilinmeden davet edildiği besbelliydi.

İftar davetinin onur konuğu Birleşmiş Milletler (BM) genel kurulu vesilesiyle New York'ta bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'dü. Cumhurbaşkanı Gül, iftarın açılacağı saat olan 19.02'den 15 dakika önce Waldorf Astoria Otel'e geldi, diğer önemli konuklarla tanıştı ve elifi elifine vaktinde salona girdi.

Geçen yılın TKM iftarına katılamamıştım. Seçime doğru giden ABD'de adayların henüz belli olmadığı günlerde yapıldığı ve güçlü görünen Hillary Clinton 'onur konuğu' olduğu için olağanüstü ilgi gördüğünden haberdarım. Bu yılın iftarına da gelmek istemiş Hillary Clinton, iç politik gelişmeler izin vermedi. Bill Clinton "Gelirim" demiş, vakfının uluslararası konukları bir davette ağırladığı güne denk gelince iftar, mazeret bildirmiş...

Bill ve Hillary Clinton çifti görüntüleriyle katıldılar geceye ve Türk-Amerikan ilişkilerinin öneminden hareketle ABD'deki Türk camiasına başarılar dilediler. Her ikisi de konuşmalarında Abdullah Gül'ün liderliğini övmeyi ihmal etmedi.

ABD'deki Türkler her geçen yıl daha etkin hale geliyorlar. Avrupa'daki uzantılarımızdan farklı olarak buraya ilk yerleşenler değişik meslek gruplarından kendilerini ispat etmiş kişiler genellikle; doktorlar ve mühendisler gibi profesyonellere son yıllarda yoğun bir işadamları grubu da eklendi. Ekmeğini taştan çıkartacak kabiliyette işadamları 250 milyonluk zengin bir ülkede her ne yaparsan para kazanılacağını kısa zamanda öğrendiler.

İftardakilerin çoğu son on yıl içerisinde buraya yerleşmiş Türkler'di. Sosyal alanda etkinliği eline alan 'yeni Türkler' tarafından düzenlenen iftara buranın eskileri de yoğun bir ilgi göstermişti.

Geceyi oturduğum masadan izlerken yerel politikacılara yaptırılan konuşmalardan çok, bir süre önce Central Park'ta düzenlenmiş 'piknik' görüntüleri dikkatimi çekti. Yine Kültür Merkezi tarafından düzenlenmiş piknik; önceden iyi duyurulmuş olmalı ki katılımcı sayısı 45 bini bulmuş... New York'un göbeğindeki parkın en geniş bölümünü dolduran Türkler ile Türkiye dostları, çoluk-çocuk, gün boyu, konuşmuş, eğlenmiş, oynamış... Görüntü gerçekten görülmeye değerdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de iftar vesilesiyle biraraya gelenlerin kalitesinden etkilenmiş olmalı ki, Mugabe sıkıntısını belli etmedi. Aynı masada oturmalarına rağmen, masa düzeni öyle ayarlandığı için, Zimbabve lideriyle iki satır olsun konuşması gerekmedi. Gece boyu Tacikistan Devlet Başkanı ile sohbeti yeğledi Cumhurbaşkanı Gül.

Waldorf Astoria Oteli büyük davetlere aşina bir mekân. Burada balolar, mezuniyet geceleri düzenleniyor, zengin düğünleri yapılıyor, çeşitli şirketler de davetleri için burayı tercih ediyor. "Öteki etkinliklerde zamana yayılan bir servis anlayışı gerekiyor, acaba iftar gibi yemeklerin birbiri ardına getirilmesi gereken bir olaya adım uydurabilecekler mi?" sorumu havada bırakan bir cevvaliyet servis elemanlarına sinmişti.

Geceyi sunan Amerikalı genç bayan, Türkiye'ye özel meraklı biri çıktı. Sunumunun sonuna doğru bir baktık, kürsünün altından yan flütünü çıkardı, "Şimdi size bir Karadeniz parçası" diyerek 'Çanakkale' türküsünü çalıverdi.

Yurtdışında da iyi tanınan tasavvuf musikisi üstadı Ömer Faruk Tekbilek ve arkadaşları herkesi mest eden bir repertuvarla geceye katıldılar.

Dağılırken baktım, herkesin göğsü gururla kabarmıştı.

 

Kaynak: Yeni Şafak