Neo-İttihatçılık?

İslam alemi iki yüzyıldan fazla bir süredir Batı'dan darbeler alıyor. En son imparatorluk çapında siyasal yıkımı yaşadı. Önce kolonyalizmin pençesine düştü, peşinden ulusdevlet çağını yaşadı... Sömürgeleştirenler aynı zamanda ulusdevlet sürecini de "bahşeden"lerdi...

İslam dünyasının siyasal parçalanmadan çok önce Batı uygarlığı ile girdiği hesaplaşma aslında hâlâ devam ediyor. Yaşanan acı tecrübeleri salt siyasal ya da ekonomik sonuçlarıyla değerlendirmek eksik, yanlış bir okuma olurdu. Nitekim yaşanan süreci medeniyet perspektifinden değerlendiremeyen aydınlar ya eksik-çarpık şekilde okudular yahut Batı'nın aynasında kendine bakma kolaycılığına kaçtılar.

Sömürgeleştirdiklerine özgürlük verenler aydınları ve seçkinleri marifetiyle kendi kendini sömürge kılmanın zihinsel prangalarını zihinlerine geçirmeyi başardı. Bu anlamda 'kendi kendini sömürgeleştirme'nin en tipik örneği Türkiye'de tecrübe edildi.

Bu tarihi süreçte, Osmanlı'nın son döneminden itibaren üç ana akım birbiriyle rekabet etti. Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık.

Batıcılık ve Türkçülük Batı'dan gelme ideolojilerdi. İslamcılık modern çehresine rağmen bu coğrafyanın varoluşsal imkanlarından beslenerek filizlendi.. Bu arada İslamcılık kavramını en genel anlamda aldığımı belirtmeliyim. DEVAMI>>>