Nehirden denize kadar

Nehir'den denize kadar

 

Gilad Atzmon


Batı Şeria'daki yerleşimleri durdurması için Amerika'nın İsrail üzerinde baskı kurması hakkında heyecan duymaktan artık vazgeçelim. Bu başlığın büyüleyiciliği Siyonist fırıldaklığın ürünü. Dikkatleri çatışmanın kökeninden uzaklaştırmak için var: Yahudinin eve dönüşü adına Filistin'in ve Filistinlilerin gasp edildiği gerçeğinden. İsrail'in Batı Şeria'da inşa çalışmalarını durdurması çağrıları, bizim Filistin'in gasp edilişinin 1967'de başladığı şeklinde yanlış bir izlenime kapılmamız için var. Gerçekleri pek çoğumuz biliyoruz ama hepimiz değil. Filistinlilerin büyük bir çoğunluğunun köylerinden, kasabalarından, çiftliklerinden, bağ ve bahçelerinden çıkarıldığı tarih 1948'dir.

Batı Şeria'ya doğru genişleyişini durdurması için İsrail'e baskı uygulayan Amerikan barış inisiyatifi olarak görünen şey aslında Amerikan yönetimindeki Siyonistlerin teşvik ettiği bir gündemdir; Şaron gibi onlar da farketmişlerdir ki Yahudi devletinin bir sonraki on yıl daha yaşaması için tek şans onu küçük bir Yahudi gettosuna çevirmektir. Esasen iki devletli çözüm, Siyonizmi canlı tutmak adına sarfedilen son gayrettir.

Netanyahu ahmak olmaktan çok uzaktadır. Durumu anlıyor. Siyonist Revizyonist babasının "Büyük İsrail" rüyasının elde edilemeyeceğini biliyor.

Haaretz gazetesinin bugünkü haberinde Washington'daki İsrail Başbakanı'nın "yan yana yaşayan iki devlet" için azimli olduğu bildiriliyordu. Ancak "Filistinli mültecilerin kovuldukları eve dönüş hakkı masada olmayacak" diye de vurguladı. Görünüşe göre şahin bir İsrail başbakanı, İsrail'in ilk günahını yani Filistin halkının yurtlarından çıkarılışını gönüllü olarak göğüslüyor. Bununla birlikte, konunun "masada" olmayacağına dair ısrarlı olduğu gerçeği, konunun hâlihazırda çoktan "masada" olduğu anlamına gelir. Şöyle diyor Netanyahu: "Mültecilerle İsrail'e akın etme fantezisini bırakmalı, Necef'ten Celile'ye kadar irredantist iddialardan vazgeçmeli ve çatışmanın nihayet sona erdiğini kesin olarak ilan etmeliler."

Açıktır ki Netanyahu, tümü değilse de çoğu İsrailli tarafından paylaşılan dileğini ifade ediyor burada. Hepsi de bir sabah gözlerini açtıklarında Goyim'in, Filistinlilerin, Arap ve müslümanların bölgeyi terk ettiğini görmeyi hayal ediyor.

Netanyahu ve dinlemek isteyen her bir İsrailli'ye tavsiyem var: Bu gerçekleşmeyecek. Filistinli mülteci akınına uğramak İsrailli'nin kabusudur, Filistinlinin fantezisi değil. Gerçekleşmeyi bekleyen bir gerçektir bu. İsrail, komşularıyla uzlaşma fırsatını kaybetti. Toprağın yerli halkıyla çatışmayı çözüme bağlama hususunda başarısız oldu. İsrail'in kaderini olay yerindeki gerçekler tâyin edecek yani demografi. Uzlaşmaya gelince, İsrail dönüşü olmayan alana girdi. Kaderi çizildi. Nehir'den denize tek Filistin bir "eğer ki" meselesi değil sadece "zaman" meselesidir.

Netanyahu, Filistin davasını gözden çıkaran çoğu İsrailli'nin aksine, Filistinlilerin kovulduğunu bugün kabul etti. Filistinlilerin irredantist iddialarına bir İsrail başbakanı ilk kez hitap etti. Ne ki Netanyahu kendisini ve halkını kandırmaya son vermelidir. Söz konusu olan sadece Necef ve Celile değildir. Nehir'den denize kadar her bir toprak parçasıdır: Tel Aviv, Kudüs, Hayfa, Be'er Şeva ve her köy, bağ-bahçe, nehir, ağaç. Tek soru, jetonların ne zaman düşeceğidir? İsrailliler çalınmış toprakları mesken tuttuklarını ne zaman kavrayacaklar? İsrailliler savaşın kaybedildiğini ne zaman farkedecek? Bir kez daha komşularının yanlış tarafına düştükleri gerçeğini içselleştirmeleri daha ne kadar sürecek?

*İrredantist: Toprakların iadesini isteyen kimse.
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı