Ne zaman kaosa gireriz?

Türkiye'de son günlerde yapılan tartışmalara, siyasetteki dalgalanmalara dışardan bakanların anlamakta zorlanacağı bir "akıl tutulması" yaşanıyor. Bir yanda en temel hakların önünün açılmasını isteyen sessiz çoğunluk, diğer tarafta korku siyasetinden beslenen elit bir kesim.

Toplumun büyük çoğunluğunun taleplerine rağmen, adeta "arsız azınlık" tavrıyla kaos kışkırtıcılığına soyunan medyanın tavrı, korkudan beslenen tarz-ı siyasetin yansımasından başka bir şey değil. Kendi dar çevrelerinin talepleri, buyurgan siyaset anlayışları doğrultusunda ülkenin geleceğini rehin alacak gerilim ortamını körüklemekten çekinmeyen bir medya ile karşı karşıyayız.

Bu durum, her türlü özgürlük taleplerini laiklik meselesi, her türlü normalleşme girişimini rejime karşı saldırı sayan bir siyaset tarzı üzerinden elde edilen kazanımları koruma refleksinden başka bir şey değildir. Türkiye yıllardır kendine, toplumuna, tarihine yabancılaşan bir avuç seçkinler erbabının korkularının faturasını ödemektedir. Toplumuna bu kadar yabancılaşmış, yabancılaştıkça toplumla çatışmaya giren, ahlâken meşruiyetini yitirmiş ideolojik elitin halkın yakasından elini çekmesi vakti gelmiştir.

Aksi takdirde dünyada ve bölgemizde yaşanan hareketlilik, içerde Kürt politikalarından özgürlük taleplerine kadar sistemin kemikleşmiş alışkanlıklarını, tepeden inmeci tavrını zorlayan gelişmelerle yüzleşmek zorunda kalacak. Bu gelişmeler karşısında iç dinamikleri harekete geçirmekte gecikirse işte o zaman Türkiye kaosla karşı karşıya kalabilir. Toplumun en temel taleplerini rejim sorunu sayan bir anlayışın bu ülkeyi dar boğazlardan geçiremeyeceği açık.

Bu bakış açısıyla ülke ve dünya meselelerine yaklaşmaya çalışıyoruz. Büyük haber ağlarının görmezden geldiği İslam dünyasını ilgilendiren haberleri ayrıntılarıyla takip ederken, küresel aktörlerarası rekabete de içerden bir gözle bakmayı deniyoruz. Haberlerin anlamlandırılmasında önemli açılımlar sağlayacak batı dünyasının nitelikli entelektüel tartışma ve analizlerini, İslam dünyasında yaşanan tartışmaları aktarmaya devam edeceğiz.

Dünya Bülteni'nin gerek haber dili gerekse yayın politikasıyla her geçen gün daha çok dikkatle izlendiğinin farkındayız. En azından bize gelen tepkiler ve ziyaretçi sayısındaki istikrarlı artışlar bunun bir göstergesidir. Bu durum yayın ekibimize daha fazla sorumluluk yüklemektedir. Daha nitelikli haber ve yorumları sunacak, gittikçe güçlenen deneyimli ekiple güven duyulan bir yayın olmanın sorumluluğunu yerine getirmeyi sürdürecektir.

Bu arada ekibimize yazı işleri müdürü olarak katılan İslam Gemici'ye de başarılar diliyorum.