Trablus'ta meydana gelen son mutlu olayların, yoğun eleştiri alan NATO ittifakı ve onun Libya'daki performansını temize çıkardığına dair çok sayıda yazı yayımlanıyor. Ben, mesleki açıdan ve samimi olarak bir Atlantik'çiyim ama altı ay süren ağır çatışmalardan sonra Muammer Kaddafi'nin yerinden edilmesine yardım etmenin çok şey ifade ettiği düşüncesi saçmadır.
Dünya Bankası'na göre Libya, GSYİH'da (Gayrisafi Yurtiçi Hasıla) 63. sıradadır. NATO'nun 27 üyesi de bunun önündedir. İttifak üyeleri gezegendeki en büyük 25 ekonominin 11'i, ilk 10'un altısıyla sıralamanın başlarında geliyor. NATO'da en büyük 16. ekonomi olan Romanya'nın GSYİH'sı Libya'nın iki katından fazla.
Keza ABD'nin, sadece savunma bütçesinde “Araştırma, Geliştirme, Test Etme ve Değerlendirme” için ayırdığı pay bile Libya'nın tüm GSYİH'sinden fazla. Bahsedilen bütçede daha büyük üç kalem de var. Operasyonlar ve Bakım payı Libya'nın üç buçuk katı. ABD savunma bütçesinin tamamı mı? Libya'nın hemen hemen dokuz katı.
NATO'da 26 ordu daha var. Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstütüsü'ne göre bunlardan 14'ünün savunma harcaması, Libya'nın 2010'daki 1,5 milyar dolarlık harcamasından fazla. Fransa ve İngiltere'nin her biri bunun 40 katını harcadı.
Kartların tamamen NATO'dan yana olduğunu ifade edelim.
Tabii haziranda "Potemkin ittifakı" diyerek NATO’yu hiçe sayan ve isyancıların Trablus’u ele geçirmelerinden üç gün önce "NATO Kuzey Afrika’da son bulabilir" diyen saygıdeğer George Will gibi eleştirmenler tarafından çıta düşürüldü. Ama, dikkat çeken açıklamalarının ötesinde bu eleştirmenler, büyük ölçüde hedeflerinde haklı çıktılar.
Mesela Potempkin ittifakı meselesinde Will, "11 Eylül 2001’den beri ABD askeri harcamaları iki katına çıktı. Ama NATO’nun 27 üyesinin harcamaları ise yüzde 15 azaldı. ABD’nin askeri harcamaları diğer üyelerin ortak harcamalarından üç kat fazladır” dedi ve eski Savunma Bakanı Bob Gates'in, bu dengesizlikten dolayı Amerikalıların sabırlarının taşabileceği uyarılarını hatırlattı.
Kaddafi’nin devrilmesinden kısa bir süre önce ittifakın öldüğünü ifade etmiş olması mahcup edici görünse de yazıda Kaddafi’nin “muhtemelen tahttan indirileceği” teyit edilmişti. O, "Libya olayı öncesinde duyurulan resesyon sonrası kemer sıkma bütçesi, siyasi amaçlarla askeri açıdan küçülmeler arasında uyuşmazlık içerirken bunun İngiltere hükümeti tarafından makul bir girişim olup olmadığı” tartışmalarına son vermeyeceğini savundu.
Hepsi doğrudur. Gerçekten, son iki NATO genel sekreteri, bu konular hakkında alarm mahiyetinde ifadeler kullanmışlardı. Anders Fogh Rasmussen, Foreign Affairs dergisinde "Libya’dan Sonra NATO” başlıklı yazısının büyük bölümünü bu endişelere hasretmişti. Bu endişelerden biri şöyle:
koordine içinde yapılmayan savunma kesintileri gelecekte kıtanın güvenliğini tehlikeye sokabilir. Libya bu konuda bir uyandırma ikazı olabilir ama bu görev sözde kalmamalı, eylemlere dökülmelidir. Ekonomik krizin güvenlik krizi olmasını önlemenin yolu, Avrupa’nın savunmasını daha uyumlu hale getirmek, transatlantik bağları kuvvetlendirmek ve NATO’nun diğer global aktörlerle bağlantılarını sağlamaktır.
Libya’daki savaş, Avrupa’daki orduların çoğunun içinin ne kadar boş olduğunu gösterdi. Başkan Obama'nın sürekli ABD’nin rolünün "haftalar değil günler" süreceği, liderliği Avrupa’daki müttefiklerin alacağı ifadelerine rağmen meselenin aslı, açık bir şekilde onların bunu yapacak kaynaklardan mahrum olmalarıydı. Evet, neticede Birleşik Koruyucu operasyonundaki “vuruş sortileri”nin çoğunu Avrupalılar gerçekleştiriyorlardı. Ama, hemen hemen tüm istihbarat, keşif ve gözetleme, düşmanın hava savunmasının baskı altına alınması ve havadan yakıt ikmal görevleri Amerikalılar tarafından sağlanıyordu.
Afganistan’da 10 senedir devam eden savaşta sarsılan çoğu NATO kuvveti, tükenmiş durumda. Libya bu çöküşü hızlandırdı. Kaynakları bu boyutta kullanmalarıyla bazı müttefiklerin hiç mühimmat ve yakıtları kalmadı, bunlar yeniden ikmal için başkalarına yalvarır hale geldiler. Gelecek savaşlar için çok azı gerekli yeniden ikmale öncelik verirken, çok daha azı askeri malzemeleri yeniliyor ki bu da yakın gelecekte zor bir hayata işaret ediyor.
Operasyonun başlangıcında müttefikler arasında haftalar süren tartışmalar da ittifakta ortak bir vizyon olmayışının bir belirtisidir. Kasım ayında Lizbon’da kabul edilen yeni Stratejik Kavram, sağlam bir gelecek için söylenebilecek tüm doğruları ifade ediyorken, artık açık ki, bunu yerine getirmek için ne niyet ne de cüzdan var.
Ben halen NATO destekçisi olarak kalmaya devam ediyorum. Çünkü Batılı güçlerin uyum içinde birlikte hareket etmelerini sağlayacak başka bir alternatif araç yoktur. Mart ve nisan aylarında NATO’da Keystone Kops filmini andıran olaylara rağmen, operasyonu 60 yıldır birlikte çalışmayla geliştirilen altyapı, planlama, eğitim ve ortak yöntemler olmadan koordine etmek mümkün olmazdı.
Ama tenekeden diktatörü mağlup etmeyi, her şeyin iyi olduğuna bir işaret olarak kabul etmek büyük bir hata olur. Bunun yerine, zafer için katedilen altı aylık yol bir uyandırma ikazı olmalıdır.
Kaynak: The National Interest
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas