Nasır’ın 23 Temmuz(1952) darbesinin üzerinden yaklaşık 58 yıl geçti ve darbe hala bazı sırlarını koruyor. Nasır giderken bazı sırları da yanında mı götürdü, bilemiyoruz. Lakin önce darbeyi İhvan ile mayalayan ve planlayan Nasır daha sonra darbeyi CIA ile birlikte başına buyruk bir biçimde gerçekleştirmiştir. O günleri sıcağı sıcağına yaşayan Mısırlı vekillerden Ali Leben, 58 yıl sonra nikabı ve örtüsü açılmamış darbenin sırlarından birazını daha açıyor ve açıklıyor. Ona göre, İhvan’ın darbe yapmasına fırsat bırakmadan darbeyi çalmak isteyen Nasır harekete geçmiştir ve önleyici bir darbe yapmıştır. Bu önleyici darbeyi de CIA’ye borçludur. Amaç İhvan’ın darbe yoluyla insiyatifi ele geçirmesine mani olmaktır. Yani Nasır iktidarı İhvan’a kaptırmamak için CIA ile bir olur ve önleyici bir darbe gerçekleştirir. Böylece iktidara İhvan yerine Hür Subaylar gelmiştir.
Halbuki İhvan, Hür Subayların da yardımıyla darbe yapacaktır. Lakin gelişmesi farklı oluyor ve Hür Subaylar aksine İhvan’ın yardımıyla darbe yapıyor. Başrolde de Nasır vardır. İhvan, Nasır’ın diktatörleşme ve tek adam olma eğilimini törpülemek maksadıyla bir taraftan Muhammed Necip ile birlikte işbirliği yaparken diğer taraftan da ordunun kışlasına dönmesini ve demokratik hayata geçilmesini talep ediyor. Fesadın kaynağı olarak görülen Hidivlik ve Kral Faruk gitmiş ve ülke huzura kavuşmuştur ve normalleşmek için de çok partili sisteme geri dönülmelidir. Nasır ise farklı düşünmekte ve bütün sistemi karizması üzerine bina etmektedir. İşte bu, çok yönlü çatışmayı tetikler. Çatışmanın diğer ucunda Muhammed Necip, İhvan ve Şövalye Subaylar vardır. Beriki taraf ta ise Nasır’ın güdümündeki Devrim Komuta Konseyi ve ordu içinde örgütlenmiş Hür Subaylar vardır.
*
Bu devrim veya darbe içi mücadele çok ağır bedellere neden olur. 1954 yılı içinde Necip bir şekilde tasfiyeye uğrarken Nasır 45 bin İhvan üyesini tutuklar ve bunları askeri hapishanelere doldurur ve bu hapishanelerde mahkumlara Kur’an bulundurma hakkı bile tanınmaz. Ali Leben’in kendisi de birinci elden o karanlık günlerin tanığıdır ve 19 yaşında askeri hapishaneye girmiştir. Bu mücadeleyi İhvan lideri Hasan Hudeybi ile General Necip, Nasır ve arkadaşları karşısında kaybeder. Nasır hırslıdır ve hiçbir kuralı yoktur. Tek hedefi nasıl olursa olsun kazanmaktır. Devrimin ilk günlerinde Müslüman Kardeşler devrimin başarısı için hassas mevkilerde muhafızlık görevi bile yapıyorlar. Yine Süveyş Kanalı’nda fedai eylemleriyle İngilizlerin belini kırıyorlar ve ülkeden çekilmesiyle ilgili pazarlıklarda büyük bir koz haline geliyorlar. Nasır ile İhvan arasındaki anlaşmazlık Nasır’ın tek adam haline gelme dürtü ve ihtirasıyla başlıyor. Bu, çekişmeye ve zamanla çatışmaya dönüşüyor. İşte burada iktidar kilitlerinin Nasır’ın eline geçmesinde CIA lojistik destek sağlıyor. Necip karşısında geri planda olan karizmasını artırmak için ona hileli suikastlar tertip etmesini salık veriyorlar. Bu işin başını Musaddık’ı deviren CIA mensubu isimler çekiyor. Nasır ile Washington arasındaki ilişki, CIA aracılığıyla, özellikle de CIA'nın bölgedeki en deneyimli ajanı sayılan ve daha önce de İran'da Şah'ın yeniden tahtına oturmasını organize etmiş olan Kermit Roosevelt kanalıyla yürüyordu. Roosevelt, Hür Subaylar'ın 1952 yılındaki darbesine destek olmuş, ilerleyen yıllarda da Washington ile Nasır arasında önemli finans bağlantıları kurmuştu. 1953 yılında 3 milyon dolarlık bir "hediye paketi" göndermiş, Nasır ise bu parayı Kahire'deki Hilton otelinin karşısına büyük bir burç/kule inşa edip adına "Roosevelt Anıtı" demek için kullanmıştı. Roosevelt, bir süre sonra, Nasır'ın isteği üzerine, Mısır ordusunun ve istihbarat servisinin geliştirilmesi için Amerikan yardımı da ayarlamıştı. Nasır, yarım yüzyılı aşkın bir zamandır ülkede bulunan İngiliz askeri birliklerinin ülkeden ayrılması için de İngilizlerle anlaşma imzalamış, iki taraf Ekim 1954'de Majestelerinin tüm askerlerinin ülkeden ayrılmasına karar vermişlerdi. Mısır lideri, bunun ardından da yine yarım yüzyıldır İngiltere'nin denetiminde olan Süveyş Kanalı'nı millileştirmeyi hedefliyordu.
İhvan, Nasır’ın İngilizlerle anlaşma yapmasına karşı çıktığı gibi Necip’ten de ülkenin yeni dönemde İslam hukukuna geçmesini istiyor. Necip-İhvan beraberliği Nasır’ı biliyor ve Necip’ten kurtulma yolları aramasına neden oluyor. 1953 yılından itibaren planlarına ağırlık veriyor ve Abdulhakim Amlir’i ordunun başına getirerek pozisyonunu güçlendirmek istiyor. 1967 yılında İsrail’e karşı bir fişek atmadan Mısır’ı mağlubiyete sevk eden Amir, Nasır’ın kör bir aleti ve gözdesidir. Lakin 1967 yenilgisi Amir’in başına patlıyor ve hapishanede iken intihar ettiği söyleniyor. 1954 yılı başlarında ve Şubat ayında Devrim komuta Konseyi’nde yalnız kalan Necip çekilmek istiyor. Bunun üzerine Necip taraftarları olan Şövalye Subayları devreye giriyor ve bunun üzerine Necip yerinde bırakılıyor. Lakin Nasır yanlısı Hür Subaylar yeni bir hamleyle birlikte Şövalyeleri derdest ediyorlar ve böylece Nasır nihai olarak Necip’ten kurtulmuş oluyor. Böylece Şövalye Subayların yardımıyla alınan 27 Şubat 1954 kararları askıya alınıyor. Şövalye Subayların müdahalesiyle birlikte 27 Şubat 1954 tarihinde alınan kararlarda, Devrim komuta Konseyi lağvediliyor. Ve buna mümasil kritik kararlar alınıyor. Lakin Hür Subayların yeni bir hamlesiyle birlikte General Necip’e, 14 Kasım 1954 tarihinde nihai olarak el çektiriliyor. Böylece Nasır’a 18 yıllık iktidarın yolu açılmış oluyor. Elbette Nasır bilahare birçok ipte birden oynuyor ve lakin karizmatik ve parlak bir dönemden sonra hem siyaseti hem de mirası sönüyor. Lakin bölge nüfuzunun İngilizlerden Amerikalılara geçmesinde kritik ve hayati bir rol oynadığı inkar edilemez bir gerçektir.