Nasıl bir 'iki-devletli çözüm'?

 

Şimdi Başkan Obama, İsrail-Filistin uyuşmazlığı/mücadelesi için iki devletli "çözüm" kavramına ağırlığını açıkça koymuşken, önümüzdeki yıllarda böyle bir "çözüme" kolaylıkla ulaşılabilir. Sebebi basittir. Soyut biçimde ifade edilirse, böyle bir çözüm dünya siyasi kamuoyunda çok kuvvetli bir desteğe sahiptir. Anketler, dünyanın geri kalanındaki Yahudiler gibi, Yahudi İsraillilerin çoğunluğunun da bunu onayladığını göstermektedir. Arap liderler arasındaki destek güçlü ve geniş. Hamas bile, mücadelede belirsiz bir "ateşkes" temelinde iki devlet kavramını kabul etme arzusunu belirtmektedir. Modern dünyadaki bazı "ateşkesler" dört yüzyıl boyunca sürmüştür. Daha yakın dönemlerde ise, Kore yarımadasında ve Keşmir'de yarım yüzyıldan fazla süren "ateşkesler" olmuştur. Bazı "ateşkesler" oldukça kalıcı gözükmektedir.

Son günlerde gerçekleştirilen tartışmalarda ihmal ediliyor gibi görünen şey ise: "iki devlet" ifadesi ne anlama geldiğidir. Oldukça farklı tanımlar mevcuttur. 2000'de Yaser Arafat ve Ehud Barak arasında gerçekleştirilen son gerçek müzakerelerin, Taba'da son dakikada farklı tanımlar nedeniyle çöktüğünü hatırlamalıyız.

Bu zıt tanımların sorunları nedir? "İki devlet" basit sloganının gizlediği en az altı farkı sorun bulunmaktadır. Birinci sorun, egemenliğin tanımıdır. Doğal olarak Filistinliler egemenin "egemen" anlamına geldiğini düşünüyorlar, yani herhangi egemen bir devletin sahip olduğu erklerin aynısına sahip olan bir devlet. İki devlet terminolojisini kabul eden İsrail politik liderleri bile, kısıtlı bir egemenlik biçimini düşünmektedirler. Örneğin, böylesi bir Filistin devleti ne çeşit bir askeri aygıta sahip olacaktır? Hava sahası izinlerini bütünüyle kontrol edebilecek midir? Sınırları üzerinde kısıtsız bir kontrole sahip olacak mıdır?

Tabii ki, ikinci sorun bahsedilen devletin sınırlarıdır. Hem Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) hem de Hamas, 1967 sınırlarını kabul etmenin hali hazırda kendi tarafları için muazzam bir taviz olduğunu düşünmektedir. Kesin olarak, bundan daha azını elde etmeyi beklememektedirler. Fakat bahsi geçen sınırlar 1967 sonrasında İşgal Edilmiş Topraklar'daki Yahudi yerleşimlerini ve Doğu Kudüs'ü tabii ki içermemektedir. Bu sınırlarda küçük düzenlemeler belki kabul edilebilir. Fakat küçük, gerçekten de küçük düzenlemeler anlamına gelir.

Üçüncü sorun ise İsrail'in iç demokrasisidir. Yahudi olmayan İsrailliler, Yahudi İsraillilerden daha sınırlı haklara sahip olmaya devam edecek midir? Bu soru, merkezi bir önem taşıyan ve çok az tartışılmış bir sorudur.

Dördüncüsü, iki devletin laik devletler mi, yoksa dinsel devletler mi olarak tanımlanacağı sorunudur. Filistin Devleti, Müslüman bir devlet mi olacaktır? İsrail devleti Yahudi devleti olmaya devam edecek midir?

Beşinci sorun, geri dönüş hakkı denilen haktır. İsrail, İsrail'e gelmek isteyen herhangi bir Yahudi'nin sınırsız geri dönüş hakkı olması temelinde kuruldu. İsrail'den kaçan (ya da zorla göç ettirilen) Araplar, geri dönüş hakkı talep etmektedirler. Bu sorun, tarihsel tartışmanın tamamında en çetrefilli sorun olagelmiştir. Bu bir demografi sorunu olduğu kadar toprak sorunudur da. Eğer tüm diğer sorunlar kendilerinin uygun olduğunu düşündüğü haliyle çözülürse, Filistinliler bu sorun üzerinden sadece sembolik bir jesti kabul edebilirler.

Son olarak, elbette, İşgal Edilmiş Topraklar'da hali hazırda mevcut bulunan Yahudi yerleşimlerinin ne olacağı sorunu var. Filistinlilerin, bu yerleşimlerden bazılarının bulundukları yerde kalmalarını söyleyebilecekleri düşünülebilir. Ancak, yerleşimcilerin Filistin devletinde kalmaya veya yerleşimlerin boşaltılmasına razı olması çok zor gözükmektedir.

Peki, Obama ne yapmış oldu? Şimdiki aşırı-sağcı İsrail hükümetinin kabul etmeyi reddettiği iki sorun karşısında güçlü bir pozisyon almış oldu: Var olan her türlü yerleşimin daha fazla genişletilmemesi ve iki devletli çözüm taahhüdü. Bu, ABD iç politikası kapsamında kuşkusuz olumu ve yürekli adımlardır.

Bununla birlikte, herhangi bir gerçek çözüm açısından tehlikeli olma riski taşımaktadır. Şöyle bir ihtimal düşünün, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Obama tarafından ciddi biçimde zorlanması üzerine, her iki noktada da taviz verdiğini ve kabinesini bu konum kayması uyarınca yeniden oluşturduğunu varsayalım. Ardından, Obama'ya dönüp, şimdi de Filistinlilerin benzeri tavizler vermeleri gerektiğini söylemeyecek midir? Fakat İsrail hükümetlerinin her zamanki dogmasını takip ederek, aslında Filistin Otoritesi tarafından "kontrol edilen şiddet"ten söz ediyor olmayacaktır. Onun kastettiği, yukarıda sıraladığım konuların tamamını kapsayan tavizler olacaktır ki bunların hiçbiri bugün herhangi bir Filistin önderliğinin yeni herhangi bir taviz verebileceği konular değildir.

Obama'nın yürekli jestleri o halde dikkatleri altta yatan gerçek sorunlardan uzaklaştıran araçlara dönüşecektir.

 

 

Kaynak: Latin Bilgi