Müslümanların kanayan yarası Kosova

Kosova siyasetinde Müslümanlar neden yok?

 

Müslümanların kanayan yarası Kosova. ABD, Rusya ve Avrupa Çatışması ve Müslümanların Yokluğu

 

Batılı Hıristiyanlığın, laik ırkçılığın ve vahşetinin kanıtı…

 

Balkanlardan İslam Hilafet güneşinin batmasından bu yana Kosova konusu Müslümanların unuttuğu, sürekli kan ve irinin aktığı bir yara olan bir meseleye dönüşmüştür. Son dönemlerde Kosova dramı daha da tırmanmıştır.

 

Kosova kuzey ve kuzey doğudan "Sırbistan"la çevrilmiştir. Güneyinde ise Makedonya ve Arnavutluk vardır. Batısında ise Karadağ. Yüzölçümü 10.887 km2'dir. Nüfusu üç milyon olup nüfusun % 90'ı Arnavutlardan , % 4'ü Sırp, % 3'ü Türk, % 2'si Boşnak ve % 1'i diğer etnik unsurlardan oluşuyor. Nüfusun yaklaşık % 95'i Müslüman. Daha önce adı Dardania yani armut ülkesiydi. Sırplar buraya "Kosovo" derler. Arnavutlar ise "Kosova" demeyi tercih ediyorlar. Burası herkesin ve her şeyin birbiriyle çatıştığı bir Balkan bölgesidir. Din milliyetçilikle, tarih coğrafyayla, eski dünya düzeni sembolleri yeni dünya düzeni sembolleriyle çatışma halindedir.

 

İslam buraya 1389'da Osmanlı hilafeti döneminde "Kosowe" ya da "Kosova" ismiyle bilinen ve Osmanlılarla Sırplar arasında geçen çetin savaştan sonra geldi. Bu tarihten itibaren Sırplar Balkanlardaki İslam varlığını sona erdirmeye çalışıyor. Osmanlıları Balkanlardan atmak ve buradaki Müslümanlardan intikam almak için Bulgaristan, Karadağ ve Yunanistan'la ittifak kurdular.

 

Osmanlı Devletine karşı dışardan entrikalar artmaya başladı. Sırbistan birinci emperyalist savaştan hemen önce Osmanlılardan bağımsızlığını koparmayı başardı. Sırbistan lehine güç dengelerinin değişmesini sağlayan en büyük felaket Arnavutların 1912'de Osmanlı Balkan savaşları esnasında İslam hilafetinden bağımsızlıklarını ilam etmesidir. Bu hilafete bağlı halkların Osmanlı Devletine isyan etmenin son örneğiydi. Bu tarihten sonra Balkanlarda "İslami" canlı cansız her şeye savaş açıldı.

 

Zafer kazanmış batılı devletlerin 1912'de Londra'da düzenlediği konferansta Arnavut toprakları zafer kazanmış ülkeler arasında paylaştırıldı. Arnavutluk topraklarının ancak üçte biri kaldı. 70.000 km2 olan topraklardan geriye sadece 29.000 km2 kaldı. Kosova işte o zamanki Arnavutluktan kopartılan topraklardan biridir… San Stefano, Berlin, Londra ve Paris'te düzenlenen meşhur dört uluslararası konferans aracılığıyla zamanın Sırbistan krallığına uluslar arası toplum tarafından bir savaş ganimeti olarak verilmişti. Genel olarak Balkanlarda özel olarak Bosna ve Kosova'da Müslümanlara uygulanan ve insan vicdanının suskun kaldığı hatta çoğu zaman danışıklı olduğu katliamların başlangıcı tam olarak bu tarihten itibarendir. İstatistiklere göre sadece Kosova'da öldürülen Müslümanların sayısı 250.000'e yaklaşmaktadır. Tabiî evlerinden kaçarak göç edenlerin sayısı onbinleri aşmaktadır. Osmanlıların Kosova'yı fethettiğinden altı yüzyıl sonra yani bugün Slobodan Miloseviç dünyanın gözü önünde işlediği katliamlardan önce şöyle diyordu: "Kosova savaşı henüz bitmedi".

 

Entrikalar devam ediyor

 

Osmanlı sonrası yeni Türk Hükümeti ile Yugoslavya Hükümeti arasında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma Kosova'yı Müslümanlardan temizlemek için yeni bir entrikanın başlangıcıydı. Çok büyük oranda Kosovalıyı göçe zorlayarak. 1938 yılından imzalanan antlaşma gereği 400.000 Müslüman Arnavut ailesi Türkiye'ye göç ettirildi.

 

İkinci emperyalist savaş esnasında Yugoslavya Halk Kurtuluş Hareketi (Marksist Milliyetçi bir hareket) Kosova'daki Müslüman Arnavut halkı Sırbistan Krallığına karşı kendileriyle işbirliği yapmaları ve kendilerinin iktidara gelmeleri halinde Kosova'da Müslümanların gaspedilen haklarını iade edecekleri yönünde ikna ederek kandırmaya çalışıyorlardı.

 

İkinci Emperyalist savaştan sonra Marksistler ülkede iktidara gelince Kosova'yı işgal etmek için ordu birliklerini bölgeye göndermesi Arnavutlar için bir sürpriz olacaktı. Arnavutlar bu orduyla üç ay savaştı, felaketzede Müslüman halkın yok edilmesine yönelik başlatılan en büyük savaşlardan birinde Müslüman Arnavut halkından 50.000 şehit düştü

 

Tabi Avrupa'daki İslam mevcudiyetini yok etmek için Avrupa'nın entrikaları devam etti. 1945'te Komünist Parti Merkez Komitesi işgal altındaki Arnavut topraklarını Sırbistan, Makedonya ve Karadağ arasında paylaştırmayı kararlaştırdı. Böylelikle Kosova bölgesi ikinci defa Sırbistan'a ilhak edildi. Bazı Arnavutluk toprakları üzerinde yaşayan Arnavut nüfusla birlikte Makedonya ve Karadağ'a verildi.

 

1946 yılında kabul edilen Yugoslavya Anayasası Kosova'nın "Sırbistan'a tabi özerk bir bölge olmasına" karar verdi. Özerklik yavaş yavaş aşındırılarak 1963 anayasasında tümüyle kaldırıldı.

 

Sovyetler Birliğinin muzdarip olduğu zayıflığın da etkisiyle 1974 anayasasında Kosova'ya yeniden özerklik verilerek çerçevesi genişletildi. Kosova ülkedeki öteki federal birlikler gibi eşit bir federatif yapıya kavuştu. Aynı durum Bosna için de geçerliydi.

 

Bu çok acılar çekmiş olan Müslümanların taleplerini yeterince karşılamıyordu. 1981 yılında tüm Kosova genelinde bir halk ayaklanması başlatarak Kosova'nın Sırbistan'tan bağımsızlık ve Federal Yugoslavya çerçevesinde bir cumhuriyet olarak özerklik talebinde bulundular. Bunun üzerine tarihin belki de bininci defa şahit olduğu gibi en yıkıcı en ağır modern silahlarla donatılmış Sırp ordusu Müslümanları toplu katliamlardan geçirdi. İlk günde öldürülen Müslümanların sayısı 300 kişi olarak tahmin edildi. Yıkılan evler, tahrip edilen hizmet kurumları, kutsallığı çiğnenen camiler ve dini okullar, ırzına geçilen özgür Müslüman kız kardeşlerimiz hariç.

 

Sovyetler Birliğinin yıkılması, Slovenya ve Hırvatistan ayrılmasıyla (ki bu iki ülke ayrılır ayrılmaz Hıristiyan batı tarafından hoş karşılanıp NATO'ya ve Avrupa Birliğine alındılar) Yugoslavya çözülmeye başladığında Bosna bağımsızlığını ilan edince Hıristiyan batının ırkçılığı ve vahşeti bir kez daha gün yüzüne çıktı. Batı tüm açıklığıyla ve küstahlığıyla "Avrupa'nın kalbinde İslami bir devlete asla izin verilmeyecektir", diyordu. Evet, birleşik Avrupa'nın liderleri böyle söylüyorlardı. İnanç özgürlüğü ve self-determinasyon hakkı gibi batının tüm yalancı jargonuyla ilgili öne çıkardıkları tüm söylem ve sloganları unutarak. Bağımsızlık ilanından sonra Bosna'da işlenen katliamlar Hıristiyan olsun laik olsun batı barbarlığının (medeniyetinin) açık ve mükerrer örneğidir.

 

Burada batılı barbarların eliyle işlenen cinayetleri anlatmak için ciltler dolusu kitaplar gerekir. Bu cinayetler tarihin en aşağılık en karanlık sayfalarında kaydedilmiştir. İşlemedikleri hiçbir cinayet kalmadı, soykırım, öldürme, temiz cesetlerle oynamaktan ırza geçme, çocukları öldürme, tarihi cami ve evleri yıkmaya kadar, Arnavut halkının dilini ve bu dille eğitim verilmesini yasaklamaktan Müslümanları işlerinden, memuriyetten, emniyet ve ordudaki görevlerinden çıkarmaya ve bu alanlarda çalışan Müslümanları sistematik bir şekilde öldürmeye varıncaya, kitaplar ve ilmi eserlerle ilgili, kütüphanelerdeki kitaplara el koymak, kitap sayfalarını işlenerek yeniden kaplama olarak kullanılması suretiyle adeta tatarların kitaplara ve ilme yönelik davranışlarına rahmet okutacak şekilde davranmalarına kadar, köyleri haritadan silmeye, Ratchak köyü gibi işlemedikleri cinayet kalmadı.

 

Uluslararası müdahele: Çatışma ve Uyuşma oyunu

 

NATO'nun çatışma bölgesine doğrudan müdahale etmesinin tarihi olan (ki zaten NATO aracılar vasıtasıyla bölgeye uzak değildi) Mart 1999'dan itibaren NATO 16.500 askeri Kosova topraklarına konuşlandırdı. Bölgenin bağımsızlığı, genişletilmiş özerklik ve bölme girişimleri arasında gidip gelmeler, stratejik öneme ve çok zengin yer altı kaynaklarına sahip Balkanlar üzerinde nüfuz konusunda Rusya, Amerikalılar ve Avrupalılar arasındaki çekişmeden kaynaklanmaktadır.

 

Günümüzün tuhaf olaylarından biri de dört bir tarafta Müslümanları bombalayan aynı NATO uçakları bu sefer Kosova ve Bosna'daki Arnavutlukların üzerine yürüyen Rusya'nın müttefikleri Sırpları durdurmak amacıyla üzerlerine bombalar yağdırıyordu. İstikbar devletlerinin tutumlarındaki bu çelişkiyi anlatmak için en iyi tabir Kosova konusunda düzenlenen G-8 zirveden çıkan neticedir: Ruslar, Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra Balkanlarda son bir ayakları kalsın diye Sırpların tutumunu destekliyorlar. Amerika ise Avrupa'nın göbeğinde doğrudan siyasi ve askeri nüfuzu olsun, dünyanın herhangi bir noktasında Amerikan yönetimine karşı çıktığı zaman Avrupa'da durumu gerginleştirsin ve Rusya'yla Çeçenistan problemine karşı Rusya'yle değiş tokuş edebileceği bir kart olarak kalsın diye bölgenin çalkantılı ve gergin mevcut durumunun devam etmesini istiyor. Kosova konusu Rusların elinde de Amerika'yı Çeçenistan probleminden uzak tutmak için bir koz olarak kalmaya devam edecektir.

 

Avrupalılar Kosova'nın bölünmesini Amerika'nın ve Rusya'nın Avrupa'dan elini çektirecek ve istikrarı garanti altına alacak küçük kantonlar yapmak için ideal bir çözüm önerisi olarak görüyor. Görünen o ki bu devletlerin hepsi bu konunun kartlarıyla oynamaya devam ediyorlar, ancak hiç birisi batının materyalist medeniyetini tehdit edecek, nüfusunun üçte birini Müslümanların oluşturduğu  (bu oran yaygın olan iki din gölgesinde artmaya müsaittir)Balkanların göbeğinde İslami bir çağrı merkezi olmasına asla izin vermez.

 

Müslümanlar: Yardım faaliyetlerinde varlar, siyasi ve stratejik olarak yoklar

 

Kozlarla, çapraz ve paralel çizgilerle dolu bu resme bakan biri neredeyse çatışma için İslami bir vizyon kozunu görmüyor. İster doğrudan ister İslam dünyasıyla hayati çıkarları olan ülke ve güçlerle ilişkiler konusunda olsun. Sadece Amerikanın çatışmalarda işler yürüsün diye izin verdiği "övgüye değer" insani yardım faaliyetleri dışında. Öyleyse bu çatışmada Müslüman Arnavutların büyük maliyet, sabır ve yüksek külfetlerle giriştikleri kahramanca direnişten başka seçenek kalmıyor. Balkan denkleminde özellikle Kosova'da İslamiyet adına kalan son görüntü halkın bizzat kendisinin (Kosova Kurtuluş ordusu ve İslami Cihat Hareketi gibi) Sırpların uygulamaya çalıştığı bölme ve ilhak girişimlerine karşı direnişidir. Belki de tabağımıza dadanmak isteyen oburların şimdiye kadar ganimetleri paylaştıracak bir antlaşmaya varmamaların nedeni budur.

 

Arnavut mültecilerin Makedonya, Arnavutluk, Karadağ ve Avrupa ülkelerinden geri dönmeleri aşılması mümkün olmayan de-fakto bir duruma neden olmuştur. Ancak uluslar arası alanda İslami bir ağırlığın yokluğunu göz önüne alırsak kuşatılmış ve BM işgali altında egemenliğini kaybetmiş, büyük güçler tarafından desteklenen ve stratejik derinliğe sahip pusuda bekleyen düşmanlarca kuşatılmış bir devlet olması Kosova'nın mevcut şartlarda ulaşabileceği en son noktadır.

 

Ancak Kosova İslam dünyasına, İslami olan her şey için pusuda bekleyen düşmanın kalbinde gelişmiş bir üs imkânı sağlayabilir. Düşmanların İslam Dünyasının kalbinde fitne çıkarmaya çalıştıkları bu günlerde Kosova problemine bu düzeyde mi bakıyoruz? Kanımca hayır.

 

 

 

 

Bu makale Mehmet S. Direk tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.