Ey... Aziz Türk milleti, sahip ol birliğine,
Müslüman Türk’ün dostu, Müslüman Türk’tür yine.
Bu gerçeği görürsün, bakarsan tarihine.
Çoğu Türk olduğundan, bak yalnız Afganistan,
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan.
Ozan Arif, İbret Destanı başlıklı şiirinde Bulgar zulmünün yaşandığı yıllarda kendisi de sürgünde olduğu Almanya’dan, Anadolu topraklarına ve sözüm ona “hür dünya”ya yiğit avazıyla seslendikten sonra şöyle diyordu:
Bir 'Mestan' tanımıştım soyadı 'Cefakâr’dı',
Şumnu’dan mektup yazar, bazen beni arardı,
Ecdadından yadigâr sadece adı vardı,
Onu da aldı Bulgar, ne yapsın şimdi Mestan?
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan.
Ozan Arif, böylelikle kendi zaviyesinden sorumluluğunu yerine getirerek Bulgaristan’daki zulme sessiz kalmayıp mazlum kardeşlerimize yönelik olarak gerçekleştirilen katliama dikkat çekiyordu. Çünkü Müslüman, üzerine düşen görevi yapmalıydı. Çünkü Efendimiz (sav) “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle mani olunuz, gücünüz yetmezse dilinizle engelleyiniz, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” buyurmuştu. Ki bu imanın en zayıf halkasıydı.
BULGARİSTAN TÜRKLERİ ADI KONUL(A)MAYAN BİR SOYKIRIMA MARUZ KALDI
Bulgaristan’da 1970-1990 yılları arasında “İkinci Sosyalist” dönem olarak nitelendirilen meş’um yıllarda üstü örtülü katliam bir adım öte soykırım yaşandı. Müslüman Türklerin yaşadığı hemen her yerde; Kırcaali’de, Şumnu’da, Yukarı Cuma’da, Varna’da, Burgaz’da, Sofya’da, ‘özgürlük timsali!’ ülkelerin adını bir türlü koyamadığı katliamlar gerçekleştirildi.
BELENE KAMPI ÖLÜM DEMEKTİ
Yüzlerce kardeşimiz öldürüldü, kadınların ırzlarına geçildi, mülkiyet hakları gasp edildi, isimler değiştirildi, okullar, gazeteler kapatıldı, camiler yıkıldı, çocukların sünnet olmaları engellendi, Müslüman kıyafetlerinin giyilmesi yasaklandı. İsimlerini değiştirmek istemeyenler Belene Kampı’na gönderildi. Ki Belene ölüm demekti.
Tüm bunlar olup biterken Mestanlı’da doğup büyüyen bir Müslüman Türk genci vardı: Naim Süleymanoğlu. Henüz dokuz yaşında haltere başladı.
Bulgaristan’da, baskıcı komünist rejim altında ailesine nispeten müreffeh bir yaşam standardı sağlayabilmek için çok çalışması gerektiğinin farkındaydı. Gece gündüz çalıştı, azmetti, bıkıp usanmadan saatler süren yorucu antrenmanlar yaptı. Artık adı Bulgaristan sınırlarının dışına taşıyordu.
15 yaşına geldiğinde Brezilya’da düzenlenen Dünya Gençler Halter Şampiyonası’nda iki altın madalya kazanarak alın terinin karşılığını aldı. 16 yaşında katıldığı şampiyonada kendi rekorlarını egale ederek şampiyonluğunu tescilledi. Böylelikle dünya halter tarihinin en genç dünya rekortmeni unvanının da sahibi oldu.
BUNDAN SONRA SENİN ADIN NAUM SHALAMANOV!
1984 yılında yılın haltercisi seçildi. Bulgaristan, Sovyet Birliği ile birlikte boykot kararı alınca 1984 Los Angeles Olimpiyatları’na katılamadı.
“BENİM ADIM NAİM”
Aynı yıl adı değiştirildi. “Bundan sonra senin ismin Naum Shalamanov!” dediklerinde verdiği ilk tepki “Benim adım Naim” şeklinde oldu.
Baskılar daha da artınca vücudunun üç katının fevkindeki ağırlıkların altına Türkiye için girmeye karar verdi. 1986 yılında Melbourne’de düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası’nda Türkiye Büyükelçiliği’ne sığınarak ülkemize iltica etti. Turgut Özal, Naim Süleymanoğlu’nu Türkiye’ye getirerek önemli bir hizmeti gerçekleştirdi.
CEP HERKÜLÜ
Müslüman Türk’ün gücü Naim Süleymanoğlu 1988, 1992 ve 1996 olimpiyatlarında üst üste altın madalyalar kazanarak ‘dünyanın ağırlıkları’nı Türkiye için kaldırdı, bayrağımızı dalgalandırdı. Tüm zamanların rekorlarını alt üst ederek 46 dünya rekoruna imza attı. Böylelikle Cep Herkülü unvanına layık görüldü.
MÜSLÜMAN TÜRK’ÜN GÜCÜ
Naim Süleymanoğlu Müslüman Türk’ün gücüydü. Bir milletin; daha doğrusu Ümmet-i Muhammed’in gurur kaynağıydı. Türkiye’de, dünyada, İslam coğrafyasında hemen herkes onu sevdi. 15 yaşında Dünya Şampiyonu olduğunda hamdetti. 8 defa Dünya, 9 defa Avrupa, 3 defa Olimpiyat şampiyonu olduğunda şükretti. Milletin maşeri vicdanında kendine önemli bir yer edindi.
BİLEĞİNİN GÜCÜYLE MÜLTECİLERİN BAYRAKTARI OLDU
O sadece halter kaldırmıyor, rakipleriyle mücadele etmiyordu. Aynı zamanda milletimizin ve ümmetin evlatlarının maruz kaldığı sıkıntılara bileğinin gücü, pazularının kuvvetiyle karşı koyarak meydan okuyor; memleketlerinden sürülenlerin, muhacirlerin, mültecilerin bayraktarı oluyordu.
İSTANBUL MÜFTÜSÜ HASAN KAMİL YILMAZ: BİZ DE ŞAHİTLİK EDİYORUZ
Netice itibarıyla dünya fani. İmtihanını tamamlayan, nefesi tükenen dünya âleminden bâkî olan ebedî âleme göçüyor. Naim Süleymanoğlu için 50 yıllık bir ömür takdir edilmiş. Geride bıraktıklarına düşen validesi Hatice Anne gibi mukadderata teslim olmak.
Türkiye’de, dünyada herkes onu sevdi dedik. El-hak doğru bir tesbit. Hastalığı sürecinde onlarca kişinin karaciğer nakli için gönüllü olması başka neyle telif edilebilir. Fatih Camii’ni dolduran binlerce Müslüman’ın hüsn-ü şehadeti başka neyle ifade edilebilir. Cenaze namazını kıldıran İstanbul Müftüsü Hasan Kamil Yılmaz’ın “Bugün bir millet kahramanını ebediyete yolcu etmek üzere burada toplandık. Naim Süleymanoğlu gerçekten bir millet kahramanıydı. O bileğindeki ve pazusundaki gücü yüreğindeki aşk, azim, iman ve heyecanla buluşturarak bu millete yüzlerce madalya armağan etmiş ve alanında dünya rekorları kırarak başımızın dik olmasına göğsümüzün kabarmasına vesile olmuş bir kahramandır.
‘MİLLETİMİZİN DEĞERLERİNE İNANAN BİR İNSANDI’
Onun bir millet sevdalısı olduğuna ve onun bir kahraman olarak bu millete madalyalar kazandırdığına bu ülkeye madalyalar kazandırdığına şahitlik eder misiniz? Biz de şahitlik ediyoruz Allah-u teâla şahitliklerinizi kabul etsin.” sözleriyle helâllik ve hüsn-ü şehadet istemesini de yukarıdaki cümlelere dâhil ediyoruz.
EDİRNEKAPI KABRİSTANLIĞI’NDA MEHMET AKİF’E KOMŞU OLDU
Kudsî bir hadis-i şerifte “Sebakat rahmetî alâ gadabî/Rahmetim gadabımı geçti” buyurulmakta. Tüm geçmişlerimizin ve bahusus Naim Süleymanoğlu’nun naklettiğimiz hadisin sırrına mazhar olmasını temenni ediyoruz.
18 Kasım Pazar günü Müslüman Türk'ün gücü Naim Süleymanoğlu’nu Edirnekapı’da, Mehmet Akif Merhumun kabrinin hemen yakınına defnettik. Kabrine içten gelen tazarru ve niyazlarla çiçekler ektik. Rahmet olsun. Allah (cc) Ozan Arif’e başkaca İbret Destanları yazdırmasın. Âmin.