Kim ne derse desin, şu bir gerçek ki, "halkının yüzde 99'u Müslüman" bir ülkede yaşıyoruz... Ve yine kim ne derse desin; bu ülkenin insanları, "Müslüman" oldukları belli olsun diye çocuklarına "Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma" ve benzeri isimleri verirler...
Böylece, hem kendinin "Müslüman" olduğunu gösterirler, hem de kendi soyadını taşıyan çocuklarının...
Bu ülkenin "Müslüman" insanları; "farz" olan "günde 5 vakit" namazları kılamasa da, haftada bir gün "Cuma namazı"na gidemese de, hiç olmazsa yılda 2 defa "Ramazan ve Kurban Bayramı namazları"na gitmeye çalışır.
Bu ülkenin "Müslüman" insanları; sağlık veya herhangi bir sebeple "oruç" tutamasa da, "Ramazan'a saygı" gösterir... Hiç olmazsa yılda bir ay veya en azından "kandil geceleri"nde "içki" içmez... Yine, "oruçluya saygı"sından dolayı, aleni şekilde "yemek" yemez, "sigara" içmez!.. "Akşam yemeği"ni yemek için bile "iftar saati"ni bekler!..
Kısacası, burası "halkının yüzde 99'u Müslüman bir ülke"dir... Bu ülkedeki "Hıristiyan" ve "Yahudi"ler bile, "Müslüman'ın orucu"na saygı gösterir!..
Son günlerin "tartışma"larına baktığımızda ise; sanki "halkının yüzde 99'u Müslüman bir ülke"de değil de, "halkının yüzde 99'u Hıristiyan" bir ülkede; hayır "Hıristiyan" veya "Yahudi" de değil; "halkının yüzde 99'u Allah'sız, Peygamber'siz, ateist bir ülke"de yaşadığımızı zannederiz!..
Bu ülkede, "Müslümanım" diyenler sanki "azınlık"tadır da; ateistim" diyenler sanki "çoğunluk"tadır!.. Çünkü Türkiye, bir "azınlık işgali ve sultası" altında inim inim inlemektedir...
MUHABİR KILIKLI "MUHBİR"LER!
Şu hâle bakın;
"Halkının yüzde 99'u Müslüman" bir ülkede "oruç" tutmak nerede ise "suç"tur!.. Böyle bir ülkenin "öğretmenevleri"nde kahvaltı veya öğle yemeği çıkarmamak "gammazlama sebebi"dir!..
Böyle bir ülkenin "sınır kapıları"nda çalışan memurların "iftar molası" vermesi, bir süre işlem yapmaması neredeyse "müebbedlik bir suç"tur!..
"Halkının yüzde 99'u Müslüman Türkiye"nin dört tarafı, neredeyse "gazeteci" kılıklı "ajan"larla, "muhabir" kılıklı "muhbir"lerle dolu!..
Habire "ispiyon" yağdırıyorlar:
¥ "Kamu kurumlarında yemekhaneler kapatılıyor, iftar saatinde işler duruyor... Dinci dayatma yoğunlaşıyor... Ülkeye Ramazan ayarı!.."
¥ "Sınır kapısına iftar yemeği kilidi!"
¥ "İftardayız, kapalıyız!"
Söyleyin Allah aşkına;
"Halkının yüzde 99'u Müslüman bir ülke"nin gazetelerinde verilecek haberler midir bunlar?..
Ya da, şöyle soralım:
"Ben bir Müslümanım" diyen insanların okuyacağı gazeteler midir bunlar?..
Ama, maalesef;
Bu haberleri, "halkının yüzde 99'u Müslüman ülke"de çıkan gazeteler veriyor!.. Bu haberleri de "yüzde 99'u Müslüman" denilen bu ülkenin halkı okuyor!..
Hem de;
"Onbir ayın Sultanı Ramazan'da" okuyor!..
Sorarım size;
Bu işte bir "terslik" yok mu?..
Eskiden, "Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz" denirdi!.. Ya şimdi?.. "Müslüman mahallesi"nde "domuz eti" satılıyor da, kimsenin gıkı çıkmıyor!..
Dahası, "Müslüman mahallesi"nde "Müslüman'a baskı" yapılıyor da; Müslüman, "dut yemiş bülbül"den farksız!..
Evet, bu işte bir "terslik" var!..
"At izinin it izine karıştığı" şu güzelim ülkemizde artık "azınlık" ve "çoğunluk" kavramları da birbirine karışmış olmalı ki; "azgın azınlık"lar bastırıyor, "çoğunluk" olanları susturuyor!..
Vah "halkı Müslüman" ülkem vah!..
ASIL MAHALLE BASKISI İŞTE BU!
Dedim ya; eskiden "oruçluya saygı" vardı... Göz göre göre "yemek" yenilmez, aleni şekilde "içki" içilmez, ulu orta "sigara" tüttürülmezdi!..
Önce, Hürriyet'teki bir yazıyı aktarayım:
"Çiftehavuzlar'daki ünlü Büyük Kulüp'e geçen cumartesi akşamı gittik. Üst salonda iftar vardı; biz oruçlu olmadığımız, üstelik de içki içeceğimiz için alt katı seçtik. Hemen her sene böyle olurdu. Ancak bu ramazan garson bize içki veremeyeceğini ancak saat 21.00'den sonra içebileceğimizi söyledi. Sebebine gelince üst kattan aşağı kata sarkan iki masa varmış ve iftar edenlerle içki içenler aynı ortamda bulunuyormuş!.."
Görüyorsunuz değil mi?..
Beyefendilere göre, "oruçlulara saygısızlık" etmek bir "erdem"dir!.. Kulübün "Saat 21.00'den sonra içki vermesi" ise, "gammazlanacak ağır bir suç"tur!..
Nerede, hangi ülkede yaşıyoruz Allah aşkına?..
Bu adamlar "kim" oluyor ve "kimi, kime şikâyet ediyor"lar?..
Bakın, Hürriyet'te bu yazının çıktığı gün, eşimle birlikte "AK Partili bir belediye"nin organize ettiği "şenlik artı fuar alanı"nda geziniyorduk.
"Gümüş"lere meraklı eşim, bir "tezgâh"ın önünde durdu. "Gümüş takı"ları ilgiyle incelerken; "almamak şartıyla bak!" dedim.
Satıcı, "almak şart değil" dediyse de; eşim bu sözlerime biraz kırıldı!..
Öyle ya; ne demek;
"Almamak şartıyla bak" demek!..
Bir şey almadan ayrıldıktan biraz sonra sordu:
"Niye öyle dedin?"
Cevap verdim:
"Görmedin mi?.. Adam, iftara yarım saat kala çay içiyordu!"
Meğer, eşim görmemiş adamın çay içtiğini!..
Düşünebiliyor musunuz;
İftara yarım saat var ve adam "iftar sonrası"nın en çok aranan içeceği "çay" içiyor!.. Hem de, "halkının yüzde 99'u Müslüman" olan bir ülkenin "oruçlu" insanlarının gözleri önünde!..
Söyleyin Allah aşkına;
Günlerdir dilden düşürülmeyen ve bizzat benim maruz kaldığım "mahalle baskısı"nın en canlı örneği değil midir bu?..
Haa, şunu da söyleyeyim:
Az ilerdeki "tezgâh"ta da, bir başkası fosur fosur "sigara" tüttürüyordu!..
Evet, "iftara yarım saat kala!"
Hele söyleyin;
Bu ve benzeri vatandaşların, hem de iftara yarım saat kala "çay" içip "sigara" tüttürmeleri "çay ve sigara tiryakilerine yönelik psikolojik bir baskı" değil midir?.. Bu, "mahalle baskısı" değilse, nedir?!?
Hangi ülkede yaşıyoruz Allah aşkına?..
Nerededir, "ben de Müslümanım" diyenler?..
Hiç kimse kusura bakmasın ama söylemek zorundayım: Galiba Müslümanların "asıl"ları göçtü gitti de, geriye "fotokopi"leri kaldı!..
Tabiî, "fotokopi"ler de, hiçbir zaman "asıl"ların yerini tutmuyor!..
Eğer öyle olmasaydı;
"Nüfusunun yüzde 99'u Müslüman" bir Türkiye'de "ülkeye Ramazan ayarı" başlıkları atılabilir ve bu başlıkları atan gazetelere "tepkisiz" kalınır mıydı?..
"SİZ KİM OLUYORSUNUZ?" DEMEDİKÇE!
Şu hâle bakın;
"Mahalle baskısı"nın asıl mağduru olan "yüzde 99'luk" kitle, "yüzde 1'lik azgın azınlık" karşısında çıt çıkaramıyor, susuyor, pısıyor ve boyun büküyor!..
Şöyle başını kaldırıp da;
"Siz kim oluyorsunuz ulan?.. Türkiye; halkı Müslüman bir ülke ise, insanlar elbette inançlarının gereğini yaşayacaklar!.. İftar saatinde elbette oruç açacaklar!.. Neymiş, iftar saatinde sınırda geçiş işlemi yapılmıyormuş!.. N'oolmuş yani yapılmamışsa?!?.. Ne yani, öğle paydosunda devlet dairelerinde bir işlem yapılıyor mu sanki?.. Yine öğle paydosunda bankalarda işlem yapılıyor mu?.. Gümrükçünün paydosu da iftar saati ise; gebermedin ya, azıcık bekleyiver!.."
Demiyoruz... Diyemiyoruz... Ancak bunu demenin, demek ne kelime haykırmanın zamanı çoktan geldi, geçiyor bile!..
Yoksa, tepemize çıkacaklar!..
Çıkmaları da bir şey değil de, tepemizden aşağı pisleyip, üstümüzü-başımızı batıracaklar, ona yanarım!..
Uzun lafın kısası;
Bunlara yüz vermeye gelmez!..
Yüz verirsen, astarını da isterler!..
"Kendinizi savunmayı" bırakın!.. Bunlar, ancak "karşı taarruz"dan anlar!..
Vakit, "silkinme" vakti!..
--------------
Vicdanınız rahat mı?
Dokuz ay... Dile kolay tam 9 ay... Bir "iftira" yüzünden "demir parmaklıklar" arkasında geçen 9 ay!.. "Ayıp"tır, "yazık"tır, "günah"tır!.. Hayır hayır, bunların da ötesinde "bu bir zulüm"dür!..
Öyle sanıyorum ki; "bir yerlere mesaj vermek" isteyen Konya polisi, içinde "Elif-Ba"lardan başka dinî kitap bulunmayan bir evi, "terör hücresi"ni basar gibi bastı...
"Bozacının şahidi şıracı" misali, kendilerine şahitlik etsin diye, İstanbul'dan Savaş Ay'ı çağırdılar!.. Savaş Ay, bir "uzman"(!) olarak geldi ve basılan ev için "El Kaide Üssü" dedi!..
Savcı bey; "Yaaa öyle mi?" dedi, Hakim Bey, "Madem öyle, işte böyle" deyip, verdi "tutuklama" kararını!.. Sonuçta, "Elif-Ba" kitapları bulunan bir ev, "elbirliği" ile "El Kaide Üssü" ilân edildi ve 38 kişi Konya ve Adana'daki cezaevlerinde "tam dokuz ay" tutuklu kaldı!.. Bu 38 kişinin önceki gün duruşması vardı... Duruşma hakimi, ilk celsede hepsini de "tahliye" etti!..
Şimdi sormak istiyorum: Bu "iftira"yı atan polis ve Sabah yazarı Savaş Ay; acaba, başlarını yastığa koyduklarında rahat uyuyabilecekler mi?..
Sadece "vicdan"larına sormak istedim.
Kaynak: Vakit