Nasır ve Müslüman Kardeşler
Hasan el Benna’ın istihbarat tarafından öldürülmesinden sonra Müslüman Kardeşler tekrar kapatıldı. Hareketin liderliğine Salih İşmavi getirildi. Vefdi hükümetinin işbaşına gelmesiyle Müslüman kardeşler hükümet tarafından tekrar tanındı. Aralık 1951’de Müslüman kardeşlerin başkanlığına Hasan el Hüdeybi getirildi. İngilizler aleyhine ülkenin her tarafında gösteriler başladı. Hüdeybi, Müslüman kardeşleri gösterilerden uzak tutarak gösterileri katılanları kınadı. Hüdeybi’nin bu tavrı hareket içinde ilk ciddi bölünmeler getirdi ve bir gençlik gurubu Müslüman kardeşlerden ayrıldığını açıkladı.
İngilizlerin gösteriye katılan Mısır halkına karşı şiddet kullanması üzerine Müslüman kardeşler, 16 Ocak’ta başlayan gösterilere katılma kararı aldı. Hür Subayların yaptığı ihtilal desteklenerek, Müslüman kardeşler Mısır’ın bağımsızlığında önemli rol oynadılar. Hüdeybi, ihtilaldan sonra Nasır’ın “hükümet kabinesine katılın” teklifini t geri çevirerek hareketin siyasi bir hareket olmadığını açıkladı. Muhammed Gazali, Salih İşmavi gibi önde gelen Müslüman Kardeşler liderleri, hareketten uzaklaştırıldı. 1954’de Müslüman Kardeşler yasaklanarak, mal varlığına Nasır tarafından el konuldu. Müslüman kardeşlerin yasaklanma nedeni Nasır ile General Necip arasındaki iktidar çekişmesinde Necip’in desteklenmesi ve yeni rejimin İslami bir yönetim anlayışına karşı çıkmasıydı.
Hür Subayların 1952’de yaptığı monarşinin yıkılmasıyla sonuçlanan devrime en büyük desteği Müslüman kardeşler vermişti. 1952’den 1971’e kadar ülkeyi yöneten Cemal Abdül Nasır, Arap ulusçuluğuyla sosyalizmi birleştiren bir siyaset izleyip Müslüman Kardeşler’in talepleri dikkate alınmayarak orduya dayalı baskıcı merkezi bir yönetim kurdu. Nasır’ın bir İslam devleti kurma niyetinde olmayıp laik Arap ulusçuluğa dayalı bir sistemi tercih etmesi hükümet ile Müslüman Kardeşleri karşı karşıya getirdi.
26 Ekim’de bir Müslüman kardeşler üyesi, İskenderiye’de suikast girişiminde bulunması üzerine Nasır ile hareket arasındaki gerginlik daha da arttı. 1000’e yakın hareket mensubu tutuklanarak işkencelerden geçirildi ve 9 Aralık 1954’de saygın bir hukuk adamı olan Abdülkadir Udeh ve beş Müslüman Kardeşler mensubu, Nasır’a suikastla ilgili oldukları gerekçesiyle idam edildiler.
Hükümet tarafından dağıtılan teşkilatı yeniden toplamak için hareketin önde gelen liderlerden Abdülfettah İsmail ile Müslüman Kadınlar Cemiyeti sorumlusu Zeynep Gazali, 1957’de Hacc esnasında Mekke’de bir araya gelerek Müslüman Kardeşleri yeniden canlandırma kararı alındı. Zeynep Gazali evinde seminerler düzenlerken İsmail, karış karış Mısır’ı dolaşarak hareketin taraftarlarını tekrar toplamaya çalıştı. Müslüman Kardeşler, ancak 1959’da tekrar toparlanarak eğitim ve davet faaliyetlerine yeniden başlayabildi.
1957’de Tere hapishanesinde 21 Müslüman Kardeşler mensubu tutuklu, askerler tarafından öldürüldü. Üniversitelerde başlayan öğrenci gösterilerine Mısır rejimi şiddet kullanarak batıma yolunu tercih etti ve yüzlerce öğrenci tutuklanarak hapse atıldı. Tutuklamalar ülke geneline yayılarak tutuklanalar toplama kamplarına gönderildi. Müslüman Kardeşlerin bütün faaliyetleri yasaklandı ve basılan kitaplara devlet tarafından el konuldu.
Seyyid Kutup’un hapishanede yazdığı “Yoldaki İşaretler” kitabı, özellikle hareketin gençleri arasında bir manifestoya dönüştü. Kitap yayınlandığı 1962’de geniş bir okuyucu kitlesi kazanarak elden ele dolaşan, ders halkalarında okutulan bir esere dönüştü. Hareketin içindeki gençler, Nasır rejiminin ancak silah kullanılarak devrilebileceğini düşünmekteydiler. Zeynep Gazali, Münir el Zille gibi hareketin ileri gelenleri ise Müslüman kardeşlerin silahlı bir harekete dönüşmemi konusunda ısrarcı idiler.
Nasır, Müslüman Kardeşlere karşı 1965’te yeni bir operasyon başlattı. Önce Seyyid Kutup’un kardeşi Muhammed Kutup tutuklandı ve birkaç gün sonra da Seyyid Kutup, Ali Aşmavi, Abdülfettah İsmail gibi Müslüman Kardeşlerin önde gelen isimleri tutuklandı. 22 Ağustos’ta Müslüman Kardeşlerin karargahı olduğu iddiasıyla Libya çölü sınırındaki Kardese köyü askerler tarafından kuşatılarak yağma edildi. Köyün ileri gelen yaşlıları köy meydanında çırılçıplak soyunduruldu ve ikisi askerin dipçikleriyle öldürüldü. Köyün tüm erkekleri askeri hapishaneye konularak sorgudan geçirildi. Bu sorgulamalar sırasında, 7 köylü hayatını kaybetti. 30 Ağustos’ta Nasır, Moskova gezisinde bir açıklama yaparak bu operasyonun nedeninin kendisine karşı ABD ajanlarınca bir suikast hazırlığı yapıldığı ve Müslüman kardeşlerin maşa olarak kullanıldığını iddia etti. 29 Ağustos 1966’da Seyyid Kutup, Muhammed Havvaş ve Abdülfettah İsmail idam edildi.
1966’da daha sistemli bir sindirme politikası benimsenerek hareketin içinde bazı grupların yer altına girmesini sağlayarak entelektüel akademik formata sahip olanların yurt dışına çıkmasını sağladı.
Seyyid Kutup kimdi?
“Yoldaki İşaretler” adlı eserin yazarı Seyyid Kutup, 1906 eylülünde Mısır’ın Asyut şehrine bağlı Muşa kasabasında dünyaya geldi. Babası, Hacı İbrahim Kutup, Mısır milliyetçilerinden Mustafa Kamil Paşa’ya yakın isimlerden biriydi. Yüksek Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra Maarif Bakanlığı’nda memur olarak çalışmaya başladı. Bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra bakanlık bünyesinde 1940-1945 arasında eğitim müfettişi olarak görev aldı. Mısır’ın önde gelen yazarlarından Mahmud Abbas Akkad’dan etkilenerek lise yıllarında başladığı öykü, eleştiri, deneme yazılarını çeşitli dergi ve gazetelerde sürdürdü.
Siyasi faaliyetlerine Saad Zağlul’un başkanlığındaki Vefd Partisi’nde başladı. 1945’de bu partiyle bütün ilişkilerini kesti. 1948’de Milli Eğitim Bakanlığınca ABD’nin eğitim sistemini incelemesi için bu ülkeye gönderildi. 1951’in yazında Mısır’a döndü ve arkadaşı Salih Aşmavi vasıtasıyla Müslüman Kardeşlerle tanıştı. Hür subaylar ile Müslüman Kardeşler arasındaki temasta aktif rol oynadı. Hasan Hüdeybi’yi destekleyerek, Müslüman Kardeşlerin çıkardığı “İhvan’ül Müslimin” gazetesinin baş yazarlığına getirildi.
1954’de ilk hapis hayatıyla tanıştı ve hapisliği 3 ay sürdü. Mahmud Abduttayf adında birinin 26 Ekim’de Nasır’ı İskenderiye’de öldürme teşebbüsünde bulunması üzerine diğer Müslüman Kardeşler üyeleriyle birlikte tutuklanarak işkence edildi. 13 Temmuz’da çıkarıldığı mahkeme tarafından 25 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. 1962’de Yoldaki İşaretler adındaki önemli eserini yayınladı. 1964’de hasta olduğu gerekçesiyle serbest bırakıldı. 1965’de tekrar tutuklandı ve 29 Ağustos sabahı iki arkadaşıyla birlikte idam edildi.
1967’de ki 6 gün savaşında Araplar, İsrail’e karşı yenilince Müslüman Kardeşler yenilginin baş sorumlusu olarak Nasır’ı suçladı. Müslüman Kardeşler, hükümete karşı öğrenci gösterilerini tekrar başlattı ve Nasır’ın hükümetten çekilmesini istedi. Mansure şehrindeki yürüyüşe asker sert bir şekilde müdahale etti ve onlarca Müslüman Kardeşler mensubu öldürülüp, yüzlercesi yararlandı. Nasır, devlet başkanlığından ayrılmak istediğini fakat Müslüman Kardeşler’in iktidara gelebileceğinden endişe ettiğini söyledi
Enver Sedat döneminde Müslüman Kardeşler
Nasır’ın ölümünden sonra işbaşına gelen Enver Sedat, Nasır’dan yenik, ekonomisi çökmüş bir devlet miras aldı. Nasır yanlıları ve solcuların devlet içindeki gücünü kırmak için popülist davranarak meşruiyetini tesis etmeye çalıştı. Sedat, genel af ilan ederek Müslüman Kardeşlere zeytin dalı uzattı. Müslüman Kardeşlerin çalışmalarına izin vererek kamuda da hareketin bazı ileri gelenlere önemli görevler verdi. Sedat iktidarda kaldığı dönemde İslami sembolleri kullanmaktan çekinmedi, Kendisinin de gençliğinde Müslüman Kardeşlere mensup olduğunu söyleyerek, Cuma namazlarına seremonilerle katıldı. Ülke genelinde bir çok cami ve mescit inşa etti. 1973 Mısır-İsrail savaşını cihad diye yürüterek halkın üzerinde Müslüman bir cumhurbaşkanı imajını yerleştirmeye çalıştı.
Sedat’ın bu politikası Müslüman Kardeşler içerisinde çok sesliliğe neden oldu. Hapisten çıkan ve sürgünden dönenlerin çoğunluğu ehlileşmiş, yaşlanmış bir şekilde hareketi yeniden inşa etme yoluna gittiler. Müslüman Kardeşlerin üniversitelerdeki faaliyetlerine tekrar izin verilmesiyle kampuslar solun egemenliğinden İslami hareketlerin kontrolüne geçti. Çıkarılan yayınlar ve yapılan faaliyetlerle genelde hükümeti eleştirmeyen bir politika izleyen Müslüman Kardeşler, şiddete karşı çıkarak sistem içinde kalma ve genişleme politikası izlediler. Müslüman Kardeşlerin Genel Mürşidi Ömer el Tilmisani, hareketi tekrar siyasi bir cepheden davet ağırlıklı bir hayır cemiyetine dönüştürmeyi başardı.
Müslüman kardeşler içerisinde bölünmeler başladı. İslami Kurtuluş Örgütü, Cihad, Cemaat el Müslümin, Tekfir el Hicre gibi yeni hareketler bu dönemde ortaya çıktı.
Müslüman Kardeşler ile Enver Sedat arasındaki görüş farklılıkları 1975’in sonlarında ortaya çıkmaya başladı. Sedat’ın, ılımlı bir politika izlemesine rağmen Müslüman kardeşleri hala illegal bir örgüt kabul etmesi, hareketin resmileşmesine izin vermemesi, ABD ile yakınlaşması tepkilere neden oldu. Sedat’ın İsrail’i ziyaret etmesi, Camp David Barış Antlaşması’nı imzalaması, İran şahını desteklemesi, İslam’a aykırı aile yasasının kabul edilmesi, batı kültürünü Mısır’a getirme yönündeki icraatları , batılılaşmış bir elitin çıkarlarına yönelik ekonomik politikalar izlenmesi, Müslüman Kardeşler ile Sedat arasındaki ipleri tamamen kopardı.
Sedat, kendisine yönelik eleştirilere karşı baskı politikalarını şiddetlendirerek cevap verdi. 1981’de ülke çapında geniş bir tutuklama operasyonuna geçildi. 1500’ten fazla Müslüman Kardeşler üyesi tutuklanarak hapishanelerde işkencelere maruz kaldılar.
Enver Sedat, 6 Ekim 1981’de Mısır-İsrail Savaşı’nın 8.yılında düzenlenen bir askeri geçit töreninde Yüzbaşı Halid İslambuli’nin yaylım ateşi sonucu öldürüldü.
ilgili haberler: Müslüman Kardeşler'in Siyasi Tarihi - 1