'Müselman Demokratik Hat'


"Azerbaycan'da ne oluyor?" sorusuna cevap aramaya devam ediyoruz…

Bakü'deki evinde görüştüğümüz Halk Partisi Genel Başkanı ve Milletvekili Penah Hüseyn, okullarda başörtüsünü yasaklamaya teşebbüs eden hükümetin "Biz İslam dünyasındaki en laik hükümetiz" mesajı vererek Batı'nın tam desteğini almaya çalıştığını düşünüyor.

- Peki bu gidiş nereye varır?

- Azerbaycan'da dindarlık artar.

Penah Hüseyn'e göre dini sembollere saygısızlık, milletin bu semboller etrafında birleşmesine yol açacak.

"Azerbaycan toplumu zaten hızla dindarlaşmakta" diyor Hüseyn; "Bu gidişe siyasetin de er veya geç ayak uyduracağına inanıyorum. Biz Müslüman bir topumuz ve demokrasimiz de Müslümanların demokrasisi olmalı. Onun için ben kendime 'Müslüman Demokrat' diyorum ve Halk Partisi'nin takip ettiği çizgiyi de 'Müslüman Demokratik Hat' olarak tarif ediyorum."

Hamiş: Halk Partisi'ne üyelik müracaatlarında "dindarlık" şartı aranıyormuş.


* * *
Penah Bey'le Türkiye'yi de konuştuk…

Türkiye'nin son yıllardaki dış siyaset açılımlarını Penah Bey de -tıpkı Musavat Partisi Genel Başkanı İsa Kamber gibi- heyecan verici buluyor.

Diyor ki:

"Cumhuriyetin ilk yıllarında tayin edilen siyaset Türkiye'yi muhafaza etmeye yaradı. Fakat değişen şartlar Türkiye'yi büyümeye zorluyor, Osmanlı tecrübesine dayanan yeni bir tarz-ı siyaseti kaçınılmaz kılıyor."


* * *
Belirtmeden geçemeyeceğim:

İlham Aliyev yönetiminin Türkiye'ye muhabbeti göstermelik bir muhabbettir.

Azerbaycan'da yayın yapan Türkiye menşeli televizyonları yasaklayan ve Azeri televizyonlarında Türkiye yapımı filmlere dublaj mecburiyeti getiren –yani Türkiye Türkçesine yabancı dil, dolayısıyla Türkiye toplumuna da yabancı toplum muamelesi yapan- Aliyev yönetimi, "Bir millet, iki devlet" söyleminde kesinlikle samimi değil.

Türkiye'nin Azerbaycan siyasetindeki gerçek muhipleri, İsa Kamber, Penah Hüseyin ve Azerbaycan Halk Cephesi Partisi Genel Başkanı Ali Kerimli gibi muhalefet liderleridir.

Ne yazık ki, Türkiye-Azerbaycan bütünleşmesinin can-ı gönülden arzı eden ve bu dava uğruna büyük bedeller ödemek zorunda kalan mezkûr zevat, Türkiye tarafından terk edilmiştir.

Hükümetin, Bakü-Ceyhan boru hattı ve Bakü-Kars demiryolu gibi stratejik öneme sahip projelerin selametini gözeterek Azerbaycan muhalefeti ile arasına mesafe koyması 'normal' karşılanabilir, fakat Türkiye sadece hükümetten ibaret değil ki!

Gönüllü teşekküllerimizin ve basınımızın Azerbaycan'daki gerçek dostlarımıza ilgisizliğini nasıl izah edeceğiz?

Onlar bizimle birleşmeye can attıkları için iktidardan uzaklaştırıldılar, zindanlara atıldılar, olmadık eziyetlere maruz bırakıldılar… Ve Türkiye'nin hiçbir hayrını görmedikleri halde hâlâ da "Türkiye Türkiye" diyorlar… Bu bağlılığa ne zaman layıkıyla mukabele edeceğiz?

Siyasi söylemlerine birçok itirazımız olabilir (mesela İran'la gerginliğe yol açan söylemlerine itiraz edebiliriz), fakat mezkûr zevatı –ve Türkiye'yle bütünleşmeyi savunan Azerbaycanlı entelektüelleri, sanatkârları, gazetecileri- elimizden geldiğince desteklemeye mecburuz.


* * *
Yeri gelmişken, Azerbaycan'daki muhalefetin 'çapı'na da kısaca değinelim…

Mehmet Emin Resulzade ve Ebulfez Elçibey'in siyasi varisi niteliğindeki muhalefet partileri (Musavat Partisi, Azerbaycan Halk Cephesi Partisi, Halk Partisi vs.), parlamentoda iki elin parmak sayısını bile bulmayan az sayıda milletvekili ile temsil ediliyor.

O milletvekillerinden biri olan Penah Hüseyn diyor ki:

"Mevcut milletvekili sayısı, milli muhalefetin durumu hakkında yanlış bir fikir verebilir. Göründüğümüz kadar zayıf değiliz. 2005 seçimlerinde bizim partilerimiz 400 bin oy aldık. Fakat Azerbaycan'da öyle bir seçim sistemi var ki, kullanılan oyların yarısını alıp da meclise bir tek temsilci bile sokamamanız mümkünüdür."

Hükümetin iddiasına göre 2005 seçimlerinde 1 milyon 800 bin oy kullanıldı; yani 400 bin oy aşağı yukarı yüzde 22'ye tekabül ediyor.

Seçimlere hile karıştırılmasaydı (mesela bazı sandıklarda iktidar partisine seçmen sayısından daha fazla oy çıkmasaydı) muhalefet cephesinin oy oranı çok daha yüksek olurdu.

Hülasa: Azerbaycan'daki 'idealist potansiyel', yabana atılmayacak bir potansiyeldir.

 

Kaynak Yeni Şafak