Seçim sonrası yaşanan karmaşada, Mahmud Ahmedinecad'ın reformcu rakibi cumhurbaşkanlığı seçiminin yenilenmesi başvurusunda bulunurken, şu an İran'da kimin haklı kimin haksız olduğuna dair sonuçların üzerine atlamak çok kolay. Halihazırda Tahran ve bazı başka kentlerde hararetle tartışılan sonuçların hileli olduğu konusunda nihai sözü Mir Hüseyin Musavi ve diğer reformcu aday Mehdi Kerrubi söyleyebilirmiş gibi bir durum yaratılıyor.
Batı medyası Musavi'nin hileli seçim iddiasını sorgusuz sualsiz kabul etti ve bizi çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu İranlıları polisle çatışırken gösteren görüntülere boğuyor. Haberler, büyük kriz yaratan gelişmelerde Musavi kampının da bir miktar sorumluluğu olabileceğine dair kanıtları görmezden gelen bir seçicilikle veriliyor.
İşte size mevcut durumun görmezden gelinen yönlerine dair bir açıklama: İlk başta muktedir seçkinlerin bir 'seçim mühendisliği' niyeti yoktu ve kamuoyunun dikkatini televizyon tartışmalarıyla, özgür kampanyalarla vs. çeken hararetli bir yarışa izin vererek gardını indirmişti. Fakat seçim yaklaştıkça, reformcu kampın işi yeni ve (sistemin uyumunu gözeten bakış açısından) tahammül edilemez noktalara doğru zorladığı açık hale geldi; bu da sert tepkiyi gerektirdi.
Bugün ruhani lidere başvuran ve velayeti fakihin yönetimi ilkesine sadakat beyan eden Musavi söz konusu olduğunda, şunu not etmekte fayda var: Musavi lidere zerre kadar saygı göstermedi ve aslında kırmızı çizgiyi Tahran Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada gerçek laiklik yanlısı rengini gösterdiğinde aştı. Musavi, din adamlarına siyasete karışmamaları ve hükümetten bağımsız olmayı sürdürmeleri çağrısı yaptı.
Musavi'nin uzun süreli yokluğunda İran çok değişti ve bazı uzmanların deyişiyle, İran 'Ayetullah Hameney liderliğinde bölgesel bir güç' olarak ortaya çıktı. Rejimin dış politikalarına dair sivri çıkışlarına bakıldığında, Musavi'nin İran'ın dış politikasını 'felaket' diye nitelerken pek de derin bir bilgiye yaslanmadığı söylenebilir.
Hameney Musavi'nin büyük ölçüde temelsiz olan eleştirilerine karşılık vermekte gecikmedi ve İran'ın 'tecrit edildiğini' öne süren görüşleri sorguladı. Ahmedinecad da te-levizyon tartışmasında, görev dönemi boyunca 60 dünya liderinin İran'ı ziyaret ettiğini ve Bağlantısızlar Hareketi'ne üye 118 ülkenin İran'ı desteklediğini söyleyerek Musavi'yi zekice tersledi.
Haksız da değildi ve ne yazık ki Musavi de Kerrubi de ülkenin dinamik dış politikasına dair en ufak bir kavrayış sergileyemedi. Bugün İran Bağlantısızlar'ın ön safında ve bölgesel gücü hatırı sayılır şekilde arttı. Dürüst bir muhalefet adayı, İran'ın dış politika başarılarını sürekli yerden yere vurmak yerine, olumsuzlukları eleştirirken olumlu yönleri överdi. Ancak Musavi'nin İran dış politika performansına yönelik yargılarında bariz bir dengesizlik vardı.
Musavi tutarlı da değildi. İran'da Ahmedinecad'ın ABD Başkanı Barack Obama'ya gönderdiği mektubu eleştirdi; El Cezire'de farklı telden çalarak mektubu proaktif diplomasinin işareti olarak niteledi. Nükleer programı, Ahmedinecad'ın kaydettiği ilerlemeye saygı göstermeden savundu. Tartışmada Ahmedinecad, "Ben göreve geldiğimde üç santrifüjümüz vardı, şimdiyse 7 bin" derken, Musavi duymazlıktan geliyordu.
Ahmedinecad halka özgüven kazandırdı
Daha önce tarihin gerisinde kalmış bir solcu olarak bilinen, planlı ekonomiye hâlâ yürekten inanan ve reformcu 2 Hordad hareketiyle bağı olmayan bir adam, nasıl olup da bu hareketin dümenine geçti ve seçim sonuçlarına düzgün kanıt göstermeden itiraz ederek hareketi ölüm kalım krizine sürükledi? Bu tarihçilerin cevaplayacağı bir soru; şu an tansiyon yüksek ve Musavi dini tiranlığa direnişin simgesi gibi görülüyor. Peki onun yaptığı gibi, bugün İran'da muhalefetin adayı olmanın önşartıymışçasına, ülkenin başarılarını basitleştirip çarpıtarak tasvir etme ve en yüksek dini otoriteyi üstü kapalı sorgulama tiranlığına ne demeli? Musavi bazı usulsüzlükler konusunda haklı olabilir, fakat daha oylar sayılmaya başlanmamışken ortaya attığı 'kesin galip' olduğu iddiasında ısrarın manası yok.
Sağduyulu bir siyasetçi, şahadete hazır kahraman rolüne soyunup rejimi coşkuyla pataklamanın tadını çıkarmak yerine, aldığı milyonlarca oyu ülke politikaları üzerinde etkili olmak için pazarlık kozuna çevirmeye çalışırdı. O rejim ki, sıradan İranlılara özgüven kazandırmak ve İran'ın uluslararası arenadaki gücünü artırmak için çok şey yaptı. (Ortadoğu merkezli internet sitesi, BM'nin medeniyetler arası diyalog programının eski danışmanlarından, 15 Haziran 2009)
Kaynak: Radikal