Mülteciler Suriye'nin geleceğini inşa edebilir

İç savaşın bitmesinden sonra ülkelerine dönecek olan mülteciler Suriye’nin yeniden inşasında ve istikrarında önemli rol oynayabilir.

Nüfusun yüzde 5’ine tekabül eden dört milyon Suriyeli iç savaştan sonra çevre ülkelere doğru kaçtı. Ve son dört yılda çevre ülkelere giden mültecilerin çok sayıda çocuğu da dünyaya geldi. Çoğu Türkiye, Lübnan, Irak ve Ürdün gibi ülkelerde barınan mültecilerin yaşam koşulları gittikçe zorlaşıyor. Sadece barınma ve eğitim değil, aynı zamanda yaşamak için gerekli şartların sağlanamaması söz konusu olan.

Halihazırdaki mülteci krizini çözmek için kaynakların seferber edilmesi kolay olmamıştır. Bunun ilk nedeni Türkiye dışındaki ev sahibi ülkelerin ekonomik ve politik sorunları ve bu ülkelerin kendi içindeki mevcut çatışmalarının devam etmesidir. İkinci bir sebepse mülteciler için yapılması gereken uluslararası yardımların sadece yarısının finanse edilmesidir. Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda resim oldukça kasvetli gözüküyor. Ancak her şeye rağmen mültecilerin uzun vadeli kapasitelerini geliştirmeye yönelik bir çaba, Suriye’nin yeniden inşasında önemli bir rol oynayabilir.

2012’de Hollanda merkezli bir think tank olan Clingendael’de önemli bir rapor yayınlandı. Bu raporda çatışma sonrası geçişler üzerinde duran uzmanlar, savaş sonrası dönemlerde insani yardım, ekonomik yapılanma ve istihdama odaklanılması gerektiğini savunuyor. Son dört yıldır çevre ülkelerde bulunan mülteciler halihazırda tecrübe ve becerilerini geliştiriyor. Ve bu tecrübeler savaş sonrası dönemde iş alanlarının yaratılmasında ve istihdamların sağlanmasında katkı sağlayacaktır.

Suriyeli mülteciler gittikleri çevre ülkelerde bilhassa inşaat, konfeksiyon, tarım, otelcilik gibi sektörlerde ya da küçük dükkân ve fabrikalarda yasal izin olmadan çalışıyor. Mesela mültecilerin bulunduğu Ürdün’ün Zaatari kampındaki ticari cadde olan ‘Şanzelize Caddesi’ bugüne kadar en kalabalık dönemini yaşıyor. Mültecilerin bu iş alanlarındaki tecrübeleri, savaş sonrası ülkelerine döndüklerinde küçük ve büyük ölçekli işletmelerin kurulması açısından oldukça önem taşıyor.

Bunun gibi etkilerin anlamlı olması çok küçük görünebilir ancak savaşın her bir bölgeyi tarumar ettiği ülkede kalmaya devam eden Suriyeliler ile çevre ülkelere iltica eden Suriyelilerin beceri düzeyleri şüphesiz ki birbiriyle aynı olmayacaktır.  Zaten 2014 yılında BM raporuna göre, çatışmalar başladıktan sonra Suriye’nin insani gelişme göstergeleri ciddi oranda gerilemiş durumda.

Hakeza mültecilerin gittikleri ülkelerde aldıkları eğitim Suriye’deki okullarda nadiren verilmektedir. Örneğin, Lübnan’da eğitim dili İngilizce ve Fransızcadır. Türkiye’de bulunan mültecilerin büyük kısmıysa Türkçe öğrenmektedir. Şüphesiz ki, mültecilerin kendi anadillerinde eğitimleri de çok önemlidir fakat mevcut durumda Türkiye ve Lübnan’da okula gitmiş mültecilerin ileriye yönelik Suriye’deki kamu sektörü projelerinde ve müstakil işletmelerde önemli kazanımlar sağlamaları söz konusudur. Bu mültecilerin dil becerileri, yurtdışındaki temasları ve komşu ülkelerin kültürleri ve uygulamaları noktasında anlayışları önemli kazanımlardandır. Hatta Türkiye, Lübnan ve Batılı yatırımcılar için Suriye’de iş ortamlarının iyileştirilmesi için de önem taşıyor.

Ekonomik yapılanmalara ek olarak, savaş sonrası Suriye’de sürdürülebilir siyasi reformlara, uzlaşma ve diyalog sürecine ihtiyaç var. Savaş sonrası ne tür hükümet kurulursa kurulsun, Suriye’de sivil katılımın geniş olduğu, kapsayıcı bir barışın sağlanacağı toplumsal sözleşmenin oluşturulması gerekir. Suriyeliler bilhassa Suriyeli gençler bulundukları ülkede sivil toplum projelerine katılımlarıyla aslında bu becerilerini de geliştiriyorlar.

Suriyeli mültecilerin ileriye yönelik kapasitelerini arttırabilmek için daha fazlası yapılabilir. Mesela Batı ülkelerinde geçici çalışma izninin dahil olduğu insani kabul programları ve sivil toplum projelerinin arttırılmasıyla bu destek sağlanabilir. Bu adımların atılması da politik olarak kolay değildir. Zira mültecilerin yoğun olarak göç ettiği ülkelerde yoksullar olumsuz etkilenebiliyor ve hayat yoksullar için daha zor hale geliyor. Zaten mültecilerin yoğun yaşadığı yerlerde kiralar yükseldi ve vasıfsız iş gücü, ücretleri daha da aşağıya çekti. Okullar ve hastaneler tıka basa doldu. Çevresel sorunlar da artmaya başladı. Bütün bunların yanında daha fazla mültecinin alınması yönetimlerin göçmen karşıtı duyguları tetiklenmesini ve cihatçı grupların yarattığı korkuları yönetmek zorunda kalacak.

Bütün bunlara rağmen, alternatif senaryolar daha olumsuz olacaktır. Mesela mültecilerin uzun vadeli istikrarsızlığını ele aldığımızda, bu durumun hem bölge için hem de uluslararası düzeyde yaratacağı ekonomik maliyet ve güvenlik zafiyeti daha fazla olacaktır. Bunun yerine mültecilerin durumunun pozitif politikalarla ele alınması, savaş sonrası dönemde uzun vadeli yeniden yapılanmaya ve istikrara katkılarda yardımcı olabilir.

 

Kaynak: Chatham House

Dünya Bülteni için çeviren: Hazinadar Hasan Hız