Modi'nin Hindistan başbakanlığı ne anlama geliyor?

Hindistan’da genel seçim sonuçlarının açıklandığı gün Gucarat eyaletindeki 6 Müslüman, Hindistan Anayasa Mahkemesi tarafından haklarındaki tüm suçlamalardan beraat etti. Bu, hapishanede 11 sene geçirdikten sonra oldu. Bunlardan ikisi idama, ikisi de müebbet hapse mahkum edilmişti. Hindistan’ın yeni başbakanı, bu 6 adam 11 sene önce bir Hindu tapınağına terörist saldırı gerçekleştirmekle suçlanıp tutuklandığında Gucarat’ın başbakanıydı.

Bu beraat haberi, seçim zaferi kutlamalarının gölgesinde kalsa da Hindistan’da güvenlik kurumlarının takip ettiği aşina bir yola işaret ediyor. İster bir camiye, tapınağa ister bir markete yapılsın, terörist bir saldırı sonrasında hemen Müslüman gençler gözaltına alınır ve bunlar ya şüphe üzerine ya da zayıf ve uydurma delillerle hapse atılır. Müslümanların gözaltına alınması, terörist bir saldırı akabinde toplumda oluşan ortak öfkenin giderilmesine hizmet eder ve polis ve kurumların sorumluluklarını azaltır. Ama yıllar hatta onlarca yıl sonra, tutuklanan bu adamlar lekelenip kariyerleri de mahvolduktan sonra, hapse atılan bu insanlar haklarındaki tüm suçlamalardan beraat ederler. Kimse masum olmalarına rağmen niçin bu insanların 10 seneden fazla bir süreyi hapiste geçirdiklerini sormaz. Ve yine kimse eğer bunlar değilse terör saldırısını gerçekte kimin yaptığını sormaz. Bu bir sır olarak kalır ama bu model hep tekrarlanır. Bu hususta örnekler çoktur. Lajpat Nagar’daki patlamalarda iki Keşmirli, 10 seneden fazla bir süre hapis yattıktan sonra beraat etti.  Akshardham tapınak saldırısı da bu hususta son örnektir. Mumbai’deki 26 Kasım saldırılarında da çok sayıda Müslüman genç gözaltına alındı ve akabinde serbest bırakıldı. Malegaon’daki patlamalar, Mekke mescidi patlamaları ve Haydarabad’daki seri patlamalar da bu konudaki diğer vakalar.

Son seçimde Narendra Modi’nin zaferi, Modi’nin Bharatiya Janta Partisi’nin (BJP) oyu toplam oyların yüzde 31’i olsa da Hindu sağının bir zaferi olarak kutlanıyor. Toplamda seçmenlerin yüzde 66’sı seçime iştirak etti.

Modi, Müslüman karşıtı söylemlerini yumuşatmış olsa da onun Hindistan’da en üst makama seçilmesi, Hindistan’ı sadece Hindulara ait bir ülke olarak gören Hindu milliyetçiler için cesaret verici bir faktör olarak hizmet ediyor. Onun Hindistan’ın 15. başbakanı olarak yemin etme merasimine siyasetçiler, iş adamları ve film yıldızlarından başka Babri Mescidi’nin yıkılması davasının sanıklarından Sadhvi Rithambara da katıldı. Moğol imparatoru Babür tarafından 16. asırda inşa edilen Babri Mescidi, üst düzey BJP liderlerinin öncülüğünde bir miting yapılmasını müteakip, 6 Aralık 1992’de bir Hindu çete tarafından yerle bir edildi.

Anayasa gereği laik bir cumhuriyet olan bir ülkede hükümetin başındaki kişi olarak üstlendiği yeni sorumluluklar göz önüne alındığında o, yetkileri dahilinde korkunç bir şey yapmaya cüret etmeyebilir ama yine de onun en üst makama seçilmesinin Hindu milliyetçileri cesaretlendirdiğini söylemeden duramayız. Zaten bu durum, daha seçim sonuçlarının açıklanmasından birkaç gün sonra Hindistan’ın üç farklı şehrinde görülen toplumsal şiddet olaylarında açık bir şekilde görülüyor. Tamamen tesadüf olarak nitelendirilemeyecek bir diğer olay da daha önce pek bilinmeyen radikal bir Hindu grubun, sabah ezanlarının Hindistan çapında yasaklanması talebiyle Hindistan’ın güneyindeki Mangalore şehrinde protestoda bulunmasıydı.

BJP’nin Keşmir politikası, Hindistan anayasasının 370. Madde’sinin iptal edilmesi varsayımıyla aşağı yukarı Cammu ve Keşmir’in Hindistan’a tam entegrasyonu etrafında dönen ifadelerle belirtilebilir. Anayasanın 370. Madde’si Cammu ve Keşmir eyaleti için bazı özel şartlara imkan verir. Anayasa uzmanları, bu maddenin iptalinin, kadim Keşmir milletinin Hindistan (Cammu ve Keşmir), Çin (Aksay Çin) ve Pakistan (Azad Keşmir ve Gilgit-Baltistan) arasında bölünmüş olduğu mevcut durumda imkansız olduğunu savunur.

Hindistan anayasasının 370. Madde’sinin Keşmir’in Hindistan’a tam entegrasyonuyla Keşmirlilerin asimile edilmesinin önlenmesinde önemli bir etken olduğu ve böylece Keşmir milletinin ayrı bir kimliğe sahip olmasının muhafazasına katkı yaptığı doğru olsa da bu, insan hakkı ihlallerinin, keyfi tutuklamaların devam ettiği, acımasız kanunların da yürürlükte kaldığı daha geniş çerçevede sıradan bir Keşmirli için pek bir şey ifade etmiyor. Keşmirlilerin asıl meselesi, tartışılmıyor bile olmalarıdır. Keşmir halen dünyada en yoğun şekilde askerileştirilmiş bir bölgedir. Keşmir’de 700.000 civarındaki muazzam Hindistan askeri mevcudiyeti, Irak savaşının zirvede olduğu zamanlardaki ABD askeri personel sayısının bile ehemmiyetsiz görünmesine yol açıyor.

Hindistan’ın yeni başbakanı, geçenlerde yaptığı açıklamada, “Keşmir’den Kanyakumari’ye” kadar tüm Hindistan’a adalet getireceği taahhüdünde bulundu. Bu ifade, özü itibarıyla, konuşulmakta olan adalet(sizlik) fikrini yansıtıyor. Bu tür ifadelerdeki problem, Keşmirlilerin Kanyakumari’den Keşmir’e kadar uzanan Hindistan içinde mutlu bir şekilde yaşadıklarını farz etmesidir. Gerçekte ise Keşmirliler Hindistan’ın bir parçası olmak istemiyorlar.

(Yazar bir Müslüman, Keşmirli ve öğrencidir.)

Kaynak: World Bulletin

Dünya Bülteni için çeviren: Arif Kaya