Mizrahi akılsızlık etti

Türkiye'yle İsrail ve ABD arasındaki zıt tutumlarla dolu üç haftanın ardından, işler Ankara açısından yolunda. Bölgedeki Türk rolünün gerilediğini 'müjdeleyen' seslerin aksine, son günlerin gelişmeleri, bu haberlerin yanlışlığını gösterdi. İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı General Avi Mizrahi ülkesinin onurunu korumaya ve Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e yönelik suçlamaları karşısında sessiz kalmadığını kaydetmeye çalıştı. Fakat 'Türk arı kovanı'na bilmediği bir yönden girdi ve İsrail'in Türk aklını anlamadığını gösterdi. Mizrahi Türkiye'ye, Ermenilere 'soykırım' yapmak, aynı politikayı Kürtlere karşı sürdürmek ve ordunun kuzey Kıbrıs'ı işgal etmesi gibi en kötü ithamlarda bulundu.

Türkiye'yle Ermenistan arasında büyük bir ikilem olduğu şüphesiz. Fakat suçlamanın dünyanın gözü önünde, tarihçilerin belgelemesine ihtiyaç duymayan katliamlar yapmış bir ülkeden gelmesi çifte standardın, Türk ve dünya kamuoyunu aptal yerine koymanın zirvesidir. Türkler Kürtleri soykırımdan geçiriyorsa, İsrail niçin teknik ve askeri deneyimleriyle Türkiye'nin PKK terörüyle savaşının parçası olmakla övünüyor? İsrail niçin Türkiye'nin Kıbrıs 'işgali' karşısında 35 yıldır sessiz?

Bununla birlikte, Peres'in Davos sonrası Erdoğan'la telefonda görüşüp üzüntüsünü dile getirmesi gibi, İsrail ordu sözcüsü de Mizrahi'nin kişisel görüşünü ifade ettiğini belirtti. Fakat bu geri adımlar bir yana, İsrail siyasi aptallığın hükmettiği bir devlet olduğunu gösterdi. Zira İsrail Ermeni soykırımını, Kürt meselesini ve Kıbrıs'ı gündeme getirerek, aslında başka konuların aksine ulusal bir uzlaşının bulunduğu üç meseleye dokundu.
Kıbrıs Türkiye açısından milli bir konu. Ermeni sorunu da kültürel hafızayı etkiliyor. Kürt sorunuysa, Irak'ın doğrudan İsrail desteğiyle 'bölünmesi' sonrası Türkiye'yi bölme girişiminin parçalarından biridir.

Buradaki temel muhatap, Türkiye'nin bu üç soruna yönelik yaklaşımının inatçı savunucusu olan ordudur. Bu nedenle ilk yanıt ordudan geldi. Dolayısıyla İsrail'in ahmaklığı, bu suçlamalarla Erdoğan'ı zayıflatmak yerine, askerle başbakan arasında bir birleşme yarattı.

ABD açısındansa; Barack Obama döneminin başlarında, Türkiye'nin tutumlarına yönelik rahatsızlık açıktı. Ortadoğu temsilcisi George Mitchell'ın ilk gezisi, önceden kararlaştırılmış olmasına rağmen Türkiye'yi kapsamadı. Yahudi lobisinin bu Amerikan mesajında rol oynadığına kuşku yok. Fakat çok geçmeden Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Erdoğan'ı arayan Obama stratejik ortaklığın güçlendirilmesini istedi. Erdoğan'ın Ortadoğu'daki ihtilafları çözme çabasını övmesinin yanı sıra, kampanyasında verdiği soykırımı tanıma sözüne yönelik gizli işaretler içinde, Türkiye'nin hassasiyetlerini anladığını söylemesi dikkat çekti.

İsrail iki defa kaybetti. Hem Gazze'deki ahlaksız savaşını, hem de Türk kamuoyu da dahil dünya kamuoyunu saptırma savaşını kaybetti. Türkiye'yi ve özellikle de Filistin'in haklı davasının destekleyen tutumlarının ardından Erdoğan'ı tecrit etme girişimleri, ters sonuçlar getirdi. Obama'nın Gül ve Erdoğan'ı araması ve görüşmenin içeriği, Erdoğan'ın politikalarına ve Türkiye'nin rolüne ilave bir destek olarak görünüyor. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 23 Şubat 2009)

Kaynak: Radikal