MİT'in görevi

Son günlerde MİT’in kara kutusunun itirafları ve benzeri sözlerle istihbarat tartışılıyor. Gazetelere yansıyan haberler ülkemizde istihbarat faaliyetinin yapılmadığı anlamına geliyor. Gazetelerde geçen hiçbir faaliyet istihbarat teşkilatlarının görevlerine girmez. Bu faaliyet şöyle yürütülür: Devlet genel bir dünya değerlendirmesi yapar ve ülkemize yönelik faaliyetlerin hangi güçler tarafından yürütüleceği tahmin edilir. Ayrıca bunun  için hangi metotların kullanılmasının muhtemel olduğu hakkında bir değerlendirme yapılır. İstihbarat teşkilatı bu değerlendirme istikametinde haber toplar ya değerlendirmenin değiştirilmesi istenir ya da değerlendirmenin doğruluğu saptanarak karşı faaliyetler yürütülür. Bu konuda hatamız şudur: Ülkemize yönelik faaliyetlerin komünizm, irtica, kürtçülük gibi ideolojik temeller üzerine oturtulan faaliyetler olduğunun peşinen kabul edilmesi ve bu konulara ağırlık verilmesidir. Oysa yabancı güçler en sevdiğiniz ideoloji ve değer yargıları üzerine projelerini inşa ederler. Mesela ülkemizdeki darbelerin hem yabancılar tarafından planlandığını söyleriz hem de Kemalist ideolojiyi korumak adına yapıldığı ilan edilir. Böylece bir açmaza düşeriz. Kemalizm yabancılara daha mı yakın diye anlamsız sorular aklımıza gelir.

MİT’in görevi stratejik istihbarat yapmaktır. Bunu şöyle bir benzetmeyle açıklayabiliriz. “Eğer MİT’i yöneten kişi olsam ve yanımdan silahı omuzunda bir terörist geçse dönüp bakmazdım bile. Çünkü onu yakalamak emniyetin görevidir. Ben örgütü kimin desteklediğini, bunun siyasi amacının ne olduğunu, hangi sosyal tabana dayandığını anlamaya çalışır ve hareketi çökertecek yollar arardım.”

***

Bizde her türlü yıkıcı faaliyetin silahlı kişilerce yapıldığı kanaati yaygındır. Oysa bir ülkeyi bu gibi eylemlerle yıkmak mümkün değildir. Yabancı güçler daha çok ekonomik yapıya nüfuz edip onu kontrol etmek, bu gücü kullanarak medyayı ele geçirmek ve halkı kendi istekleri yönünde şartlandırmak isterler. Ayrıca yabancı güçlerin tek hedefinin ülkeyi yıkmak ya da parçalamak olduğu düşüncesi yanlıştır.  Siz olsanız bir ülkeyi yıkar mısınız yoksa güçlendirip kontrol mü edersiniz? Yıkıcı faaliyetler çoğu zaman bir örtüdür ve devlet onunla uğraşıp, halk tek problem olarak onu görürken asıl proje arka planda yürütülür. Mesela 12 Eylül öncesi anarşiyi destekleyen yabancı servisler, darbe ve darbe sonunda ülkenin ekonomik yapısını değiştirtmek istediler ve başardılar. Bunların kötü olduğu da tartışmalıdır ama biz farkında olmadan bir yere götürüldük.Yarın bu metotla bizi dağıtabilirler de.

İstihbarat teşkilatı bizi kimin nereye götürmek istediğini öğrenmeli ve sürecin kontrolünü devletimiz ele almalıdır. 1990-2000 yılları arasında ülkede bir kaos yaşanıyordu. Ancak yapılanlara bakarak bir değerlendirme yapılırsa insanların problemi çözemedikleri görülür. Bu süreçte, dünyada ne olup bittiğini kimsenin merak etmediği, etseler bile anlayamayacakları bir dönem yaşanıyordu. Oysa Dünyada Soğuk Savaş döneminin dengesi sona ermiş, kaotik bir ortam egemen olmuştu. Terörle mücadele ettiğini söyleyenlerin bunun farkında olmadıkları belliydi.

Kaynak: Star