Mısırlılar ve kaybolan vakit

Mısır sokaklarının son günlerde şahit olduğu olayları beraber anlamaya çalışalım. Küçük ya da büyük çaplı toplantılar, mahkemeler, sorunlar üzerinde biraz duralım. Yazılı ve görsel medyanın yoğunlaştığı konuları okuyalım. Yetkililerin çeşitli siyasi güçlerle ve parti başkanlarıyla yaptığı toplantılar,  siyasilerin elit tabaka ile yaptığı görüşmeler...

Bu olayların ardından aklınızı başınıza alın ve vicdanlarınıza şu soruyu sorunuz.

Bütün bu yığınlardan geriye ne kaldı? Toplum nasıl kontrol altına alınacak?

Mısır insanının çıkmaza düşmesinin gerçek sebebi gelirin az olması veya ticaretinin eksik olması ya da doğal kaynaklarının yağmalanması değil. Demokrasinin yokluğu veya yıkılan rejimin yolsuzluğuyla mücadele çabası da değil.

Burada çok önemli ve tehlikeli bir gerçek var. Mısırlının aklının rehabilitasyona ihtiyacı var.  Eski rejim zamanında ki yağmalamaları, yolsuzluk olaylarını, bölgesel ve küresel olarak Mısırın rolünü yok edenleri bağışlamamız belki mümkün olabilir. Vatanı tahrip edenleri, yakıp yıkanları da zamanla unutabiliriz. Ama eski rejimin affedilemez bir suçu var; bu ülke insanlarının akıllarının iğfal edilmeleri ve düşünemez hale getirilmeleri. Hüsnü Mübarek rejimi otuz sene boyunca bu halkın düşünmesini imkansız hale getirdi. Tarih boyunca en muteber halklar arasında yer alan Mısır'ın fikirsel ve kültürel düzeyi aşağılara çekildi.

Mısır'lıların 450 günde yani 15 ayda tarihi bilgilere sahip olduklarına kültür sahibi olduklarına kim inanabilir? Mücadele ediyorlar, tartışıyorlar, ihtilaf ediyorlar... Devrimin olduğu Ocak 2011den beri üzerinde anlaşılabilen hiçbir konu yok. Aramızda konuşmaktan başka bir şey yapmıyoruz. Mısırlılar garip bir şekilde devamlı konuşmaya ihtiyaç duyuyorlar. Her konuda ve her şeyde gevezelik yapmak için kendilerine bir dünya yarattılar. Ancak hiçbir şey elde edemediler.

Mısır Medyası sadece konuşma için uydu kanalları açtı. Anlamsız sözler, iletişimsiz diyaloglar, fikirsiz kelimeler, amaçsız tartışmalar...

İçerisinde bol sözden başka bir şey olmayan boş bir hayata kavuştuk. Televizyon seyretmek istediğinizde sinirlerinizi yatıştırmak ve tansiyonunuzu düşürmek için sakinleştirici almalısınız. Beş on kişi ekranları ele geçirmiş aynı zamanda aynı şeyleri konuşup duruyorlar.450 gündür bu böyle devam edip gidiyor. Bu elit tabaka halka karşı ucuz bir oyun oynuyor. Bazı medya kanalları Mısır halkına karşı her türlü hile ve sahtekârlığa başvuruyorlar. Eğer bir konu, dava veya bir tavır ararsan hiçbir şey bulamazsın.

Gerçeklere uymayan anayasa konuşmaları, amacı olmayan seçimler, programları ve planları olmayan adaylar... Bunların arkasında toplanıp hiçbir şeye ulaşamayan onlarca komite var.  Hiçbirinin neticesini bilemediğimiz yüzlerce toplantılar, kongreler. Bu halkın hayatını nasıl da zayi ediyorlar.

Fakir insanların, gecekondu sakinlerinin, sokak çocuklarının,  iş aramakta olan gençlerin ne günahı var?

85 milyon vatandaşın ne günahı var? Onlar adına konuşan bir grup insan hiçbir hakları olmadığı halde ülke kaynaklarını kullanan ve kendilerine seçkin ismini verenler... Halk kendisinin zamanını israf eden büyük bir komplonun içinde bulunuyor.

Hepimiz biliyoruz ki giden rejim bizim her şeyimizi mahvetti. Eğitim sistemini yerle bir etti onlarca nesil diyaloğun nasıl olduğunu kültür farklılığının ne olduğunu öğrenemeden mezun oldular. Kültür sistemi de yok edildi. Mısırlıların en önemli ve en büyük zenginliği olan akılları yarasalara teslim edildi. Eski yönetim ahlaki ve mesleki kuralları bilmeyen ve güvenlik birimlerinin kollarında büyüyen bir medya yarattı.

Şimdi Mısırlıların yüzünde kültürel, eğitsel, fikirsel geri kalmışlık belirgin oluyor. Entelektüel seçkin kişilerin de amaçsız ve davasız olmaları garip değil.

Son günlerde meydanların tanık olduğu psikolojik ve ahlaki yok etme yöntemlerinin kullanıldığı siyasi güçler arasındaki çatışmaları gözden geçirmeliyiz.

Müslüman Kardeşler ve liberaller arasında ne oldu?

Selefiler ve Laikler arasında ne oldu?

Bunların hiçbirisinin anlaşamaması makul mü? Mısır'ın güçlü fikri altyapısına ve kültürel ağırlığına rağmen bilge, vizyon sahibi kişileri bulması mümkün değil mi? Entelektüel denilen kişiler bizi tehlikeli bir yokuşa ve kanlı bir çatışmaya doğru götürüyor.

Biz şu ana kadar diyalog kurmak ve görüş farklılıklarını belirtmek için bir usul bulamamışken Allah aşkına nasıl anayasa hazırlayacağız, yeni bir başkan seçeceğiz, yeni hükümet kuracağız, bu halkın insanına saygılı olan kanunlar koyacağız.

Toplumdaki fesat yuvalarını nasıl yıkacağız, krizlerle, sorunlarla nasıl baş edeceğiz?

Bir taraf diğerini tanımaktan aciz, herkes birbirinden habersiz. Birbirini tanımayan güçlerden, mezheplerden, görüşlerden hangisini hayatımız için seçeceğiz.

Anayasa komisyonunu bile oluşturamadık. Bu konuda bile anlaşamıyoruz. Anayasanın temel, esas maddelerine başladığımızda ne olacak? hangi komisyonla beraber olacağız ? Partilerin komisyonu, el- Ezher komisyonu, Büyük alimler komisyonu... Halk meclisi ve Şura Konseyi...

Adayların programlarını, fikirlerini öğrenmeden önce isimleri hakkında tartışıyoruz. Kendisi hakkında hiçbir şey bilmeden nasıl başkan seçeceğiz? Küfürler, suçlamalar, hakaretler, ithamlarla zaman geçip gitti. Başlangıçta sorunlarımızı çözmek için bir program koyamazsak, şeffaf bir seçimden halkın gerçek egemenliğin sahibi olduğundan nasıl bahsedeceğiz?

Medya tüm birimleriyle esasların, gelenek ve göreneklerin dışına çıktığında sorumluluğunu düşünmeksizin önüne çıkan her şeyi yok eden bir canavara dönüşür, özgürlük bahanesiyle önündeki değerleri yıkan, devlet birimlerinin bile önünü alamadığı bir ahtapot olur.

Biz garip bir manzaranın seyretmekteyiz. Siyasi liderler, sokaklarda diyalog yerine şiddetle tehditler savuruyorlar. Siyasi bölünmeleri ve kültürel farklılıkları kabul etmiyor, sanki şöyle diyorlar:

Benden sonra kıyamet kopsun umurumda değil.

Radikal dini akımlar, henüz hazır olmayan liberaller, kökleri ve bağlılıkları olan askeri nizam, bunların arasında tüm hayallerini değişim için kurarak devrim yapan şaşırmış genç.

Siyasi akımların tam bir amacının olmayışı dar görüşlü olmaları, her şeye sahip olma duygusu ve otoriter olmaları iletişim köprüleri kurmalarına engel oluyor.

Siyasi güçler, seçim, medya ve askeri konseyin kararlarının eksik olması bizi zarara uğrattı. Bu tarihi fırsatların içerisinde kendimizi, birbirlerini uzaktan gözetleyen tarafların, fırkaların arasında bulduk. Sanki bir savaş alnındayız.

Mısır çocukları bunları hak etmiyor, halimizin böyle olmaması gerekir.

Bölünme ve fitnelerin tehdit ettiği vatanı, zaferin veya yenilginin olmadığı amaçsız çatışmaları gören şehitlerimizin kemikleri sızlıyor.

El-Ehram gazetesinden Dünya Bülteni için Büşra İnanç tarafından çevrilmiştir.