Eski bir CIA ajanı ve NSA çalışanı olan Edward Snowden, sızdırdığı bilgilerle dünyayı salladı. ABD ile ‘eski Batı’ denilen ülkeler ve müttefikleri arasındaki ilişkileri gerdi. Hala da germeye devam ediyor. Kimileri Snowden’ın sızdırmalarının veya Wikileaks’lerin Amerikan devleti içinde güçler çatışmasının bir parçası olduğuna inanıyor. Kimileri bu derin yapılara derin devlet adını veriyor kimileri de güç merkezleri adını veriyor.
Snowden denilince akla sızdırmalar ya da Wikileaks belgeleri geliyor. Putin’i güçlendiren hususlardan birisi Obama’nın zayıf yapısı ve onun ötesinde Snowden gibi kozları olmuştur. Putin kene gibi Obama’yı hayalarından yakalamış durumda. Pek koyverme niyetinde de gözükmüyor. Gürcistan eski Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili hakkında kullandığı ifade ve tehdit Obama’da tahakkuk etti. ‘Onu yakalarsam hayalarından asacağım’ demişti. Kime niyet kime kısmet!
Esasında, Snowden sızdırmaları tam teşekküllü yaptı ve bundan dolayı dünya çapında yankıları oldu. Bunu daha önce kısmi olarak Washington Post gazetesinden Bob Woodward yapmıştı. Derin gırtlak tabir edilen kaynaklarda elde ettiği bilgileri kamuoyuna duyurmuştu. Şimdi bunu kısmen veya muayyen oranda aynı gazeteden Ermeni asıllı yazar David Ignatius yapmaya başladı. Snowden’in sızdırmaları külli olduğundan dolayı şok ediciydi, uluslar arası etkileri oldu. Lakin yine de doğrudan kimseyi sarsmadı. Bununla birlikte Boob Woodward’ın Watergate skandalı olarak tarihe geçen sızdırması Nixon’ın sonu oldu. Nixon yasadışı bir şey yapmıştı ve bedelini ödedi.
*
Bu tarz sızdırmalar Türkiye’de de oluyor. Bu tarz gazeteciliğin en önemli isimlerinden birisi Uğur Mumcu idi ve büyük ihtimalle bu sızdırmaların bedelini hayatıyla ödedi. Bilindiği gibi, savunma bakanlığıyla alakalı rüşvet skandalını ortaya çıkarması bakanı koltuğundan etmişti. Rabıta skandalıyla birlikte de Kenan Evren’i sıkıntıya sokmuş ve bunaltmıştır.
Apo-MİT ilişkisi ise en çok akılda kalanı oldu ve belki de bu yüzden yani mahrem alana girdiğinden dolayı yoldan çekildi veya ortadan kaldırıldı. Demek ki, Türkiye’de Snowden’dan çok önceleri bu tarz faaliyetleri gazeteci Uğur Mumcu yapmıştı.
Sisi darbesinden sonra Mısır’ın da Wikileaks’leri oldu. Mısır Wikileaks belgeleri veya sızdırmalarının kaynağı Rassd News Network (RNN). Mısır’da yerel Wikileaks, RNN rumuzuyla ifade ediliyor. Mısır Savunma Bakanı Abdulfettah Sisi’nin yapmış olduğu konuşmalar bir biçimde bu kanalla dışarıya sızıyor ve darbecilerin hesabını bozuyor. Sözgelimi Mısır Wikileaks’i olan Rassd sitesi, Al Mısri el Yevm gazetesi Yayın Yönetmeni Yasir Rızk’ın Sisi ile yapmış olduğu mülakatın yayınlanmayan bölümlerini kendi internet sitelerinde veya El Cezire gibi yayın organlarında paylaşıyor ve paslaşıyor. Bu da Sisi idaresini bunaltmış durumda. Rassd ile ilgisi olan bazı gazeteciler içeri alındı. Mısır’ın Snowden’ı olan Ömer Ferrac ise ‘o ülke senin bu ülke benim’ tarzında dünyayı dolaşıyor. Ömer Ferrac'ın Hayret Şatır ile bağlantılı olduğu da ileri sürülüyor. Bazen İstanbul bazen de Londra’da görülüyor. Snowden gibi bir taraftan Sisi’yi vurmaya devam ederken diğer taraftan da karda yürüyüp izini belli etmemeye ve kaybetmeye çalışıyor.
Dünya yayıncılıkta yeni bir dönem yaşıyor. Bu dönemin parolası şu: Hiçbir şey gizli kalmayacak. ‘Hiçbir şey eskisi gibi kalmayacak’ sözleri yeniyi getirmedi lakin hiçbir şey gizli kalmayacak sloganı gerçekleşmeye daha yakın duruyor.
Snowden, Obama için aktör ve faktör ve Putin için malzeme olmaktan çıkmalı ya da Snowden’ın bir meslektaşı çıkıp Putin’in gizli çamaşırlarını ortaya dökmeli. Adalet böylece seçmeli olmaktan çıkar ve ‘adalet herkes için’ kuralı işlemeye başlar. Sahi geçtiğimiz günlerde bazı Rus gazeteciler, otoriter eğilimlerinden dolayı Putin ile görüşmeyi kabul etmediler. Bunun daha ötesine gidilmeli ve puzzle’ın eksiklikleri tamamlanmalı.