Devrimci düşünceyi eşsiz kılan, berraklığı ve dürüstlüğü, özgürlük ve adaleti açıkça kucaklamasıdır: Seçkin yazarların veya düşünürlerin yardımına gerek duymaksızın anlaşılan, sarih kelimeleridir. Mısır’daki birçok ulusal gazetenin köşelerinde, yıllarca eski muktedirlerin çürümüşlüğünü meşrulaştırıp güzel gösteren aynı seçkin şüreka, hâlâ düzenli olarak yazıyor. Vaktiyle Hüsnü Mübarek’e ve bakanlarına nasıl methiyeler düzdülerse, şimdi de Mısır’daki devrimcileri göklere çıkarıyorlar.
Sözleri her şeyi karmakarışık hale getiriyor, ta ki hakikat silinip gidene dek –hukukun ve anayasanın adil olması ve herkese eşit biçimde uygulanması gerektiği; bir liderin göstericileri öldürmekten, yolsuzluktan veya başka birçok iddiadan dolayı yargılanıp suçlu bulunması halinde ceza alması gerektiğini görünmez kılıyorlar.
Eski lideri koruma güdüsü
Mübarek şu an yargılanıyor, fakat mahkeme, sağlık, siyasi ya da başka sebeplerle sürekli erteleniyor. Onu kurtarmak için hem ülke içinden hem de dışından baskı yapılıyor. Bazı insanlar (gazetelerde yazan seçkin düşünürler), devrimi anlamından arındırmak istiyor. Onu her yıl 25 Ocak’ta dinlediğimiz bir şarkıya dönüştürmek istiyorlar; tıpkı ulusal ikiyüzlülüğün geçit törenlerinde ‘Seni seviyorum Mısır’ şarkılarını dinlediğimiz gibi.
Tüm yazıları kulağa aynı geliyor, aynı gizli fikrin etrafında dönüp duruyor, sanki akşamları bir araya gelip ne yazacaklarını konuşuyorlar. “Ah devrimin saf gençleri” diyorlar, “siz soylusunuz; intikam size yakışmaz. Siz saf bir devrimin gençlerisiniz; Kral 16. Louis’yi idam eden Fransızlar gibi değilsiniz. Sizin devriminiz kan dökmez.”
Kalemlerinin akan mürekkebiyle birlikte gözyaşları döküyorlar. Fakat sokaklarda öldürülen ve yaralanan gençler için dökecek gözyaşları yok. Açlık çeken, işsizlikten kıvranan ve hapishanelerde eziyet gören Mısır halkı için ağlamıyorlar. Sadece kan döken ve çalıp çırpan liderler için gözyaşı döküyorlar.
Düşmüş liderlerini halkın adaletinden koruma arzuları doğrultusunda, cezanın ve ödülün sadece Tanrı’dan geleceğini söylüyorlar. “Devrimin bütün gençleri, Tanrı’ya güvenin ve ceza verilmesini isteyen kâfirlerin sözlerine kulak asmayın” diyorlar.
Peki yargılama olmadan nasıl adalet olabilir? Masumlarsa mahkemeye çıkmaktan niye korkuyorlar? Bakanlara talimatları veren kişi, Mübarek’ti –keza ödüller ve mevkiler dağıttığı bu seçkin yazarlara da talimat veren oydu. Başkana övgüler yağdırmak veya talimatlarına uyup bağlılıklarını göstermek dışında hiçbiri ağzını açmadı. Başkanla ne zaman görüşseler, sonradan ‘onunla eşsiz karşılaşmalarına’ dair şiirsel yazılar döktürmeyi ihmal etmediler.
Seçkinlerin dilindeki şarkı
Gençlere hatasız kul olmadığını söylüyorlar. “Genç, saf ve romantiksiniz” diyorlar. “Hayat tecrübeniz yok; bizse yaşlıyız ve hayat mücadelesi verdik; hepimiz eski rejimde yaşadık, ona ayak uydurduk, biz büyük yazarlar. Aşamayacağımız sınırlar vardı, aksi takdirde hapse veya sürgüne mahkûm olacaktık ve çocuklarımız aç kalacaktı. Ah devrimin gençleri, cezalandırma arzusunu aşmalısınız, yoksa devrimin asil ruhunu kaybetme riskine girersiniz. Çalınan paraların mahkemeler aracılığıyla geri dönmesi yeterli; Mübarek ve ailesini yargılanarak küçük düşmekten kurtarabiliriz ve Mısır’ı terk edebilirler” diyorlar.
Bugün Mısırlı seçkinlerin dilindeki yeni şarkı bu. Bugüne kadar bu tabakanın mensupları, kültür, bilgi, edebiyat ve sanatın tahtlarını işgal ediyorlardı. Şimdi onlara kulak verdiğinizdeyse, yargılamanın asla olmayacağını duyabiliyorsunuz –ve olursa, bunun utanç verici olacağını, aklanmayla ve ülkeyi güven içinde terk etmeyle sonuçlanacağını. Mısır’ı bir başka ateşli devrimden korumak adına yanıldığımı umarım. (26 Nisan 2011)
Kaynak: Radikal