Mübarek sonrasında Mısır’da bir balayı vardıysa eğer, artık bitti. İki ana ideolojik kamp, İslamcılar ve laik liberaller, ancak ortak bir düşman sayesinde işbirliği iradesi göstermişlerdi.
2011 Ocak ve Şubatı’nın heyheyli zamanlarında, Mübarek rejiminin devrilmesi, iki tarafı bir araya getiren müşterek amaçtı. Mübarek döneminin son başbakanı Ahmed Şefik’in başkanlık seçimlerinde güçlü bir aday olarak ortaya çıkması, rejim kalıntılarının bir dönüş tehdidiydi. Yüksek Askeri Konsey – geçiş döneminin ilk bir buçuk yılına bu konsey nezaret etmiştir - sivil kontrole karşı direniş işaretleri verdiğinde beliren askeri yönetimin kara bulutları, bu iki kampın aralarındaki farklılıkları bir kenara koymalarını sağladı. Bu tehditlerin arkaplana çekilmesiyle birlikte Mısır İslamcıları ve laik liberalleri artık işbirliği havasında değiller.
İki taraf arasında ihtilafı tazeleyen son kıvılcım, birer hafta arayla cumartesi günü referanduma sunulacak olan yeni anayasayı hazırlama sürecidir. Fakat Mısır’da ikinci Cumhuriyetin geleceği için yeni anayasa belgesinin önem taşıması kadar dikkate alınması gereken husus, aynı belgenin mevcut siyasi çıkmazın başlıca muharriki olmayışıdır. Evet, İslamcılar seçim performanslarının – feshedilen Mecliste sandalyelerin dörtte üçünü kazanmışlardı – onlara sürücü koltuğunu bahşettiğini düşünüyorlar. Ve evet, laik liberaller anayasa taslağının oluşturulduğu sürece ve kişisel özgürlüklere sınırlandırma getireceğinden tasalandıkları bazı anayasa maddelerine itiraz ediyorlar. Fakat bu kavga, gerçekte anayasal bir tartışmaya dair değildir. İki kampın kendi siyasi talihleri içindir.
İslamcılar ve laik liberaller iki ay sonra yapılacak Meclis seçimleri için pozisyon alıyorlar. Yönetimin dizginleri İslamcıların elinde olduğu için ilerleme kaydetmekte hassaslar. Müslüman Kardeşler ve Selefiler seçmenlere dönüp Mısır’ın kalıcı bir geçiş sürecine saplanıp kalmadığını, ekonomik toparlanma, kamu hizmeti ve güvenliğin sağlanması yönünde ülkenin ileriye doğru seyrettiğini söylemek istiyorlar. Laik liberaller ise önceki rejimin besleyip büyüttüğü o aynı öcüye oynayarak İslamcıları demokrasi karşıtı olarak resmetmekte bir fırsat görüyorlar.
Gerçekte, her iki anlatıda da bir gerçek payı var.
Müslüman Kardeşler ülkeyi geçiş sürecinin geri kalan bölümlerinden alabildiğince çabuk geçirmek için ulusal çıkarları önceliyorlar. Ancak bunu yaparken süreçten çok sonuca odaklanıyorlar ki bu da onların demokrasiye olan bağlılıklarının derinliği hakkında sorulara yol açıyor. Laik liberallere gelince, demokratik ilkeleri savunuyormuş gibi yapsalar da Müslüman Kardeşler yönetiminin başarısız olması için çalışıyorlar. Siyaset rüzgârlarıyla düşen meyveleri toplamak için. Bugün Mısır sokaklarındaki kavgayı gerçekte tahrik eden bu siyasi mevzilenmedir.
Kaynak: Rand Corporation
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın