Mısır'daki selefi hareket, farklı kollarıyla Hüsnü mübarek rejimine bağlı güvenlik aygıtlarının baskısından çok çekmiş, tamamen Mısırlı bir harekettir. Bu hareket, dini ve dünyevi nedenlerle devrimden önce siyasi faaliyetten uzak kalmaya zorlanmıştır. Söz konusu bağların kırılmasıyla birlikte siyasi arenada Selefileri temsil etmeye çalışan hareketler ortaya çıkmıştır. Bu süreçte Selefi hareket içerisinde samimi olanların iki konuda ciddi ciddi düşünmeleri gerekmektedir: Birincisi, demokrasinin yanlış anlaşılması probleminin giderilmesi, ikincisi, çağdaş bir siyasi söylem oluşturulması.
Selefi şeyhleri ve demokrasi
Bana göre Selefi akımın en büyük sorunlarından biri bu akımın Şeylerinin, siyasi bir felsefe ya da bir ekol değil de bir yönetim sistemi olarak demokrasinin özü ve hakikatini anlama noktasındaki sıkıntıları ve bu hareket içerisindeki insanların büyük bir bölümünün demokrasiyi anlamlandırmada bu şeyhlerin yorumlarına bağlı kalmalarıdır. Bazı şeyhler, demokrasiyi, bütün devletlerde aynı şekilde uygulanan, homojen, herhangi yüce bir referans ya da ilkelere gönderme yapmadan yasamanın tamamen beşer iradesine göre şekillendiği Batılı bir anlayış olarak görmektedirler.
Bu sorunsalın bir sonucu olarak demokrasi konusuyla buna ilaveten üç temel konuya ilgili kafa karışıklığı yaşanmaktadır. Birincisi, onlara göre dinlere karşı savaş ve fuhşiyatın aygınlaşması anlamına gelen laiklikle demokrasiyi birbirine karıştırmak. Demokrasinin zorunlu olarak laik olduğunu ve Mısır'da ahlaksızlığın yayılmasına yol açacağını düşünüyorlar.
Bu yaklaşım doğru bir yaklaşım değildir. Demokrasi, araştırmacılara ve uzmanlara göre bir felsefe ya da ekol değil bir yönetim biçimidir ve:
1. Siyasi bir hedefi vardır o da, diktatörlüğün önüne geçmek, insanın özgürlüğünü ve onurunu korumak 2. Bu hedefleri gerçekleştirecek kurumları ve ayrıntılı kuralları vardır. (Bunların en önemlisi, yöneticilerin seçilmesi, hesaba çekilmesi, kontrol edilmesi ve gerektiğinde azl edilmeleridir. Ayrıca siyasetin ve kararların üretimiyle bunların uygulanmasının takip edilmesidir.) 3. Farklı kültür, din ve önceliklere göre farklı değer ve sabitelere sahiptir ve onu düzenleyen belirli referansları vardır.
Demokrasi, salt Batılılara ait bir yönetim şekli değildir, inşasında farklı medeniyetlerin katkısı olmuştur. Farklı şekilleri vardır. Her devlette bilinç sahibi insanlar, referanslarını, kurumlarını, hedeflerini gerçekleştirmelerine uygun mekanizmaları seçmekte serbesttirler. Söz konusu hedefler, diktatörlüğe giden yolları tıkamak, bireylerin haklarının korunmasıdır. Batı'da ve Batı dışı coğrafyalarda insanlığın uygulamaları, demokrasinin ortak bazı özelliklerini ortaya çıkarmıştır. Bütün bu deneyimlerin toplamı, demokratik rejimin genel karakterini ortaya çıkarmıştır ki bu özellikler tarihsel olarak deneyimlenmiştir. Bunun yanında son kırk yıl içerisinde siyasi rejiminde değişikliğe tanık olan devletlerin ilk başladığı yer burasıdır. En önemli özellikler: Kanunun hakemliği, vatandaşların yöneticilerini seçme, onları denetleme ve hesaba çekmektir. (Bu, "iktidarın kaynağı halktır" şeklinde ifadesini bulan bir yaklaşımdır). Aynı zamanda siyasi katılım için fırsat verilmesi, vatandaşların haklardan yararlanma ve sorumluluklarını yerine getirme noktasında eşit haklara sahip olmaları anlamına da gelir.
Laikliğe gelince, özünde Batılıların sahip olduğu bir problemi çözmek için kullandıkları Batılı bir tedavi şeklidir. Ortaçağlarda kilisenin ve din adamlarının diktatörlüğü, onların siyasi alandan kovulmalarıyla sonuçlandı. Laikliğin, din düşmanlığından başlayıp dine karşı büyük bir hoşgörü göstermeye varana kadar çok farklı şekillerde ortaya çıktı.
Mısır'da bizim için önemli olan, halkın büyük bir çoğunluğunun ve siyasi güçlerin din düşmanı olmadıklarıdır. Dinin siyaset sahnesinden kovulması gibi bir talepleri de yoktur. Aksine dine karşı hoşgörü gösterme ve şer-i şerife mugayir kanunlar çıkartılmaması noktasında büyük bir konsensus vardır. Ayrıca laiklik meselesinin sürekli ısıtılarak halkın önüne getirilmesine ihtiyacımız olmadığı gibi, halkın arasında tefrika ekmenin de anlamı yoktur.
Demokrasiyi anlamamanın riskleri
Bazı Selefi şeyhleri, demokrasinin "kafirlerin yasaları ve putperest bir kültür", "fasıkların, asilerin, kafirlerin, kadınların, Allah'ın dinine savaş açanların" yönettiği bir yönetim biçimi olarak görmektedirler. Bir de onlara göre demokrasi kesinlikle porno ve eşcinselliğin yaygınlaşmasına vesile olmaktadır. Daha önce yazdığımız ve Müslüman düşünürlerin de belirttikleri gibi, İslam'ın demokrasiyle çelişmezliği bir yana, demokrasinin sonuçları değişkendir. Demokratik hükümetlerin ve sorumluluk sahibi siyasi seçkinlerin varlığı, İsveç, Kanada ve Norveç gibi ülkelerin refahına müthiş katkı sağlamıştır. Ancak ABD, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde şirketlerin hakimiyeti, bazen Yunanistan, Portekiz ve İtalya'da olduğu gibi bu devletlerin siyasetlerine olumsuz etkide bulunmuştur. Hindistan, Malezya, Brezilya ve Türkiye gibi ülkelerde ise demokratik sistem, büyük ölçüde vatandaşların homojenliğinin sağlanması ve ordunun siyasete müdahale etmesinin engellenmesiyle sonuçlanmıştır. Bütün bu durumlarda porno ve eşcinsellik demokrasinin bir sonucu değildir, demokrasi, bir toplumdan diğerine değişen yüksek toplumun değerlerine bağlı olarak ortaya çıkmıştır.
Mısır'da demokrasinin sonuçları, -Allah'ın izniyle- halkın ve seçkinlerin bilincine, devrimin taleplerini, Mısırlıların çıkarlarını, özgürlüklerini koruyan, onlar için toplumsal adaleti temin eden bilinçli çabalarına bağlı olacaktır. Biz, diktatörlüğe savaş açan, insanlar arasında adaletle hükmeden, Mısırlıların ezici çoğunluğunun istediği yüce referansın amaçlarını gerçekleştirecek, demokratik kurumlara, mekanizmalara, ilkelere ve değerlere muhtacız.
Öte yandan bazı selefi şeyhler, Filistin'in işgaline, İsrail'in desteklenmesine ve Irak'ın işgaline Amerikan demokrasisinin neden olduğunu düşünmekte. Öncelikle bütün bunların temel nedeninin bizim zaafımız ve Siyonist lobinin güçlü olması olduğunu söylemek gerekiyor. Yoksa demokrasinin bir sonucu değil.
Batı'da her meselede adaletli bir çözümden yana olan vicdanı hür siyasiler olduğunu da iyi hatırlayalım. Ayrıca Amerikan demokrasisinden farklı olarak hamasetli söylemler ya da halka heyecan veren konuşmalarla değil, parlamentolarının gücü, politikacılarının mahareti, vakıayı okumada uzmanlıkları ve ötekiyle olan bilinçli ilişkileriyle ön plana çıkan demokrasiler vardır. Türkiye örneği çok da uzak değildir.
Selefi şeyhlerinin demokrasiyi hatalı kavrayışları herhangi bir sonuç doğurmasaydı hiçbir sorun olmayacaktı. Ancak, selefi kitle, siyaseti nasıl yorumlayacağını Selefi şeyhlerinden öğreniyorlar. İnsanlar önderlerinin yolu üzeredir, bu akımın rahminden çıkan siyasi partiler halen ülkede büyük bir nüfuza sahiptir. Buna, Mısır'da partisel faaliyetlerin kurallarının bulunmayışı da katkıda bulunmaktadır. Bazı selefi şeyhler, bu partilere üye olmamalarına rağmen siyaset sahnesinde söz sahibi olmaları, açık ve şeffaf siyaset yapan politikacıların azlığı, politikacıların uzmanlara danışmamaları, bilinçlendirme politikalarının zayıflığı gibi hususların hepsin buna katkıda bulunmaktadır.
Şunu anlamanın vakti, geldi de geçiyor bile: İslam dininin siyasetle ilişkisini bize anlatacak, Müslümanların bu tür bilgileri kendisinden alacağı bir selefi şeyhi yoktur. İslam'ın demokrasiyle ilişkisine dair şeyhlerin bizlere söyledikleri, İslam'a onların İslam anlayışlarını, ya da İslam'dan anladıklarını yansıtmaktadır. Her şeyhin içtihadına karşın onlarca başka içtihat da vardır. Selefilere sesleniyorum; bu içtihatlar hakkında da bilgi sahibi olsunlar, eleştirel bir akılla ve bilinçli bir şekilde bu içtihatlarla ilişkiye geçsinler. İnsan, bilmediklerinin düşmanıdır, hikmet ise müminin yitik malıdır. Takip edilmeye en layık olan hakkın kendisidir. Tek bir görüşü dinlememiz, bizi hakka götürmez.
Gerçek Selefi söylemin özellikleri
Birinci boyut, Selefi siyasi söylemin genel özellikleriyle ilgilidir. Burada yedi konu başlığı bulunmaktadır: Selefi siyasi söylem, kurucu mudur? Bir başka ifadeyle, kurulması istenen rejimlerin temelleri, kurumsal ve hukuki düzenleme, değere ilişkin referanslar, ekonomi, siyaset, toplum, medya, eğitim, sağlık ve teknoloji vs. alanlarda medeniyetin ve milli kimliğin dinamiklerine önem vermekte midir? Yoksa söylem, mevcut sorunlara hızlı çözümler üretmeyi mi temel almıştır?
Selefi söylem uzlaşmacı mıdır? Bu söylem, farklı görüşlerin haklı olma ihtimallerinin ya da fıkhi anlaşmazlıkların bulunduğu konulara girmekten uzak mı duracaktır? Selefiler, meselelerin sonuca bağlanmasının, şu anda bulunmayan özgür ve açık bir ortamın bulunmasına bağlı olduğunu anlayabiliyor mu? Başkalarına eleştiri yöneltmek ve hatalarını bulmaya çalışmak yerine ortaya bir bakış açısı ya da bir program koyabiliyor mu?
Selefi söylem gerçekçi mi? Yani vatandaşların şu an içinde bulundukları sıkıntılara çözüm önerebiliyor mu, uygulanabilir bir program sunuyor mu? Yoksa bu söylem sadece eskileri öven, tarihi kıssalarla yaşayan sadece takipçilerinin sevgisini kazanmayı amaçlayan bir söylem den mi ibaret? Ya da yaşanan gerçekliğin doğru okunması, verilen imkanların iyi anlaşılması, yapılması mümkün olan şeyleri, içerde ve dışarıdaki durumlara göre yapılabileceğini anlamaya dayalı bir söylem mi?
Selefilerin bu söylemi açıklıktan yana mı? Bir başka ifadeyle Selefilerin diğer İslami yapı ve cemaatlere özellikle Müslüman Kardeşler hareketine karşı tutumu nedir? Laik parti ve hareketlere nasıl bakıyorlar? Söz konusu parti ve hareketlerle paylaştığı ve paylaşmadığı düşünceler ne kadar yer tutuyor?
Söylem geleceğe ilişkin mi? Selefi söylem, yeryüzündeki milletlerin çözüm bulmaya çalıştığı, kalkınma, adalet, eşitlik, çevre sorunları, küreselleşme ve Batı hegemonyasına karşı mücadele etme vs. gibi geleceğe ilişkin konulara önem veriyor mu?
Her şeyden önce insani mi? Partinin sunduğu program ve görüşlerin beşeri doğasına vurgu yapıyor mu? Selefi düşünce, bu görüşlerin İslam'ın beşeri bir yorumunu mu yoksa İslam'ın kendisini mi temsil ettiğini düşünüyor. Başkalarının düşünce ve programlarına da açık mı? Açılma halinde başkalarıyla nasıl iletişim kuracak? Mümkün ortak faaliyet alanları nelerdir?
Bu söylem bilimsel mi? Parti içinde ve dışındaki uzman ya da araştırmacılara geliştirdikleri programı incelettiler mi? Siyaseti ele alırken hangi kaynaklardan faydalanıyorlar? Bu kaynaklar geleneksel kaynaklar mıdır? Kurumların inşası, anayasa oluşturulması, devlet yönetimi, kamu siyaseti yapımı, siyasi iletişim, siyasi görüşmeler, milli güvenlik, uluslararası ilişkiler vs. gibi alanlarda çağdaş siyaset bilimi literatüründen yararlandılar mı? Yabancı dille yazılmış Araplara ait olmayan kaynaklardan yararlanılıyor mu?
Selefi siyasi söylemin sorunları
İkinci boyuta gelince, Selefi söylemin temel meselelerine ilişkindir. Burada söylemin en azından dokuz soruya cevap vermesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sorular şunlardır:
1. Selefi akımın yıllarca bu alandan uzak durduktan sonra siyasi alana girmelerinin nedenleri nelerdir? 25 Ocak Devrimi'nden önceki tutumunun gerekçeleri nelerdir? Partisel faaliyete girmeyi tercih eden bakış açısı nasıl oluştu?
2. Parti, siyasi icraatta bulunmak ve partisel faaliyete dahil olmakla neyi amaçlıyor? Dışardan finanse edildiğine dair söylentilerin aslı nedir?
3. Davet eksenli hareket eden Selefi akımın partisel faaliyet gösteren siyasi Selefilikle bağı nedir? Selefi şeyhlerinin mevcut siyasi partiler içerisindeki konumu ve rolü nedir?
4. Parti faaliyetine girmiş Selefi hareket, ulus devlete nasıl bakıyor? Devletin, vatandaşlık, ulusal sınırlar, milliyet gibi temel dinamiklerini oluşturan unsurlara bakışı nasıl?
5. Selefiler, bir yönetim biçimi olarak demokrasiye nasıl bakıyorlar? Şura'nın ve milli hakimiyetin demokrasiyle ilişkisi nedir?
6. Bu akımın diğer İslami hareketlerle ve özellikle de Müslüman Kardeşlerle ilişkisi nasıldır? Ortak ve farklı alanlar nelerdir?
7. Selefiler, toplum ve siyasette kadının rolü, Hıristiyan Kıptiler ve Mısır devletindeki rolleri, arkeolojik tarihi eserler ve sanat gibi konularda neler düşünüyorlar?
8. Selefiler Batı'ya nasıl bakıyor? Birlikte hareket edebilecekleri ortak bir alan var mı? Selefiler hangi konularda Batı'yı karşılarına alacaklar?
9. Selefiler, küreselleşme, medeniyetler arası diyalog, barış içerisinde bir arada yaşamak, dini ve kültürel çoğulculuk, insan hakları, çok uluslu şirketler, kalkınma ve fakirlik, silahlanma, serbest ticaret, terör, ayrımcılık gibi konularda neler düşünüyorlar? Başka ülke ve devletlerle ortak insani bir çalışmaya girmek söz konusu mu?
Söylemi oluşturmak
Son olarak, söylem oluşturma konusunda dört soru yöneltmek istiyorum:
1. Söylemin ne olacağına parti liderleri kendi aralarında mı karar verdiler yoksa parti içinde daha geniş bir taban içerisinde mi tartışıldı? Parti dışından bu konuda kendileriyle istişare etmek üzere bir akademisyen ya da uzman çağrıldı mı?
2. Bu söylem, parti içerisinde yazılı bir metin haline dönüştürüldü mü?
3. Selefi liderleri gerçekten bu söyleme inanıyorlar mı yoksa bu söylem başkalarıyla çatışmak için mi kullanılıyor? Parti çizgisine ilişkin olarak liderler arasında bir uyum var mı yoksa farklı sözcüler farklı şeyler mi söylüyor?
4. Yeni söylem, partinin bütün üyeleri tarafından benimsendi mi? Mevcut üyelerle ve partiye yeni katılanlarla iletişim kurmayı mümkün kılan araçlar var mı?
Selefi hareketin siyasete ilişkin uygulamaları, demokrasiyi gerçek boyutlarıyla anlaması ve demokrasinin sadece selefi şeyhlerine terk edilemeyecek kadar önemli olduğunu kavramaları halinde siyasi hayata yeni bir şeyler katacaktır. İnancım o dur ki Selefiler bu yolda az da olsa mesafe kat etmiş durumdalar, belki bu süreç biraz vakit alabilir.
Dünya Bülteni için El Cezire internet sitesinden Faruk İbrahimoğlu tarafından tercüme edilmiştir.