Mısır'da darbeden sonra İhvan'ın sosyal yardımları

3 Temmuz 2013’te seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesi, Müslüman Kardeşler’le Mısır’daki yeni askeri rejim arasında aleni bir siyasi savaş başlattı. Büyük ihtilafın bir parçası olarak rejim, İhvan’ın ülke çapında yaygın sosyal yardım ağının kökünü kazımak için fazla bilinmeyen bir gayretin içine girdi. Bu yazı rejimin İhvan’ın sosyal hizmetler ağına, özellikle de onun okul ve tıbbi tesislerine karşı faaliyetlerini anlatıyor.

Mısır’da İslamcılar (diğer çoğu grupla birlikte) hep siyaset, medya ve dini aktivizmden uzak tutulmuştu. Şimdi rejim, sosyal faaliyetleri de devre dışı bırakıyor, ona organize olmak için sadece sokak eylemciliği kalıyor. Günümüzde Mısır’da sokak protestoları tehlikeli derecede artıyor. Barışçı protestolarla şiddet olayları arasındaki çizgi giderek bulanıklaşıyor.

Rejimin İhvan’ın sosyal yardım ağına yaptığı baskılar uzun vadede bu kurumun uzlaşma, kanunlara uyma şeklindeki yaklaşımını tehlikeye sokar. İhvan, tarihi olarak sosyal yardım sağlama faaliyetlerini devletin yardımlarını tamamlayıcı ve neticede ona bağlı olarak yapmıştı. Bu kurumlara karşı son hukuki mücadeleler, İhvan’ın sosyal hizmetlerini yeraltına çekebilir, onu daha ademimerkeziyetçi ve muhtemelen devrimci istikamete yöneltebilir. Bu arada, tüm bölgede görülen Selefi-Cihatçı gruplar, sosyal hizmet sunmanın mevcut devletlerin meşruiyetine karşı koyacak bir mekanizma olduğunu gösteren modeller ortaya koyuyorlar. Tüm bu iç ve dış baskılar, İhvan’da eskilere dayanan kanunlara uyma yaklaşımına güçlü bir darbe indirebilir.

Rejimin stratejisi

Eylül 2013’teki bir mahkeme kararı, rejimin Müslüman Kardeşler’in sosyal yardım ağına karşı harekete geçmesi için hukuki mesnet teşkil etti. Kahire Acil Durumlar Mahkemesi, o kararda Müslüman Kardeşler’in terör örgütü olduğuna hükmetti. Mahkeme, eş zamanlı olarak, İhvan’ın fiziksel ve mali varlıklarına el koyma ihtimalini değerlendirmek üzere bir soruşturma komisyonu kurdu. Komisyon, Aralık 2013 sonunda İhvan’ın mal varlığıyla ilgili ön soruşturmasını tamamladı. Kısa süre sonra da gruba bağlı sosyal hizmet kurumlarıyla ilgili listeler basına sızdı. İlk listede Mısır’da 27 vilayete yayılmış birbirinden ayrı 1142 kurum yer aldı. Bunlar arasında hem Müslüman Kardeşler’le net bir şekilde irtibatlandırılan kurumlar hem de komisyonun İhvan’ın üzerinde geniş tesirinin olduğu ya da İhvan tarafından kontrol edildiğine hükmettiği kurumlar vardı. Bunlar arasında özellikle El Camia El Şeriyye ve Ensar El Sünne gibi yaygın İslami kuruluşların yerel şubeleri dikkat çekti. Bu sırada Mısır gazeteleri de Müslüman Kardeşler’le bağlantılı 87 okulla ilgili liste yayımladı. Hem bu kurumlar hem de okullar hemen varlıklarının dondurulması, soruşturmanın derinleştirilmesi ve muhtemelen varlıklara el konulmasıyla karşı karşıya kaldı.

Bu ağın mevcut şekliyle devamının, rejim için kabul edilemez riskler barındırdığı görülüyor. Onlarca yıldır İhvan’ın sosyal hizmet ağı Mısır’da şehir ve köylere derinden nüfuz etmiş halde. Bu durum harekete büyük destek kazandırıyor ve minnet duyulmasına yol açıyor. Bu ağ, var olmaya devam ettikçe Mısır’ın yeni idarecileri için potansiyel muhalefet merkezi olarak görev yapacaktır. İhvan, kaynaklarını Mısırlıların gündelik meselelerine yardım için kullanarak destek kazanabilecektir.

Mısır’ın yeni idarecileri, İhvan’ı bastırma arzularıyla toplumsal istikrarı muhafaza etme gereğini dengelemek için yeni yönetim ekipleri tayin ediyorlar. Tesisleri denetleyecek bu kişiler, bürokratlar ve güvenlik kuvvetlerinden oluşuyor. Yönetim ekipleri hastane hastane dolaşıp denetleme yaparken rejim yetkilileri de tesislerin kapatılmayacağını, tesislerdeki kalitenin zarar görmeyeceğini vurguluyorlar.

Sivil toplumun ötesinde, grubun iktisadi teşebbüsleri de hedef alınıyor. Grubun siyasete katılımı engellendi, İhvan’ın iddia edilen tesirlerinin ortadan kaldırılması için dini eğitim ve araştırmalar sahasında da sıkı denetimler gerçekleştiriliyor. Tüm bunlar, İhvan’ı Mısır siyasetinin dışında tutup yabancı bir kuruluş olarak karalamak için yapılan etkileyici kampanyalar arasında gerçekleştiriliyor.

Aşağıdaki bölümler, rejimin İhvan’ın sosyal hizmet ağına karşı mücadeleyi nasıl verdiğini özellikle İhvan bağlantılı iki büyük grubun akıbetini inceleyerek detaylı bir şekilde anlatıyor. İlk bölümde Müslüman Kardeşler’in en büyük kuruluşlarından İslami Tıp Derneği inceleniyor. İkinci bölümde ise rejimin İhvan’ın okullarını kontrol etme çabaları ele alınıyor.

İhvan’ın hastane ağı

Ünlü Müslüman Kardeşler lideri Ahmed El Malt, 1977’de İslami Tıp Derneği’ni (İTD) düşük maliyetle kaliteli tıbbi hizmet vermek için kurdu. Kuruluş hızla büyüdü. Askeri darbe öncesinde derneğin 22 hastanesi, yedi özel tıp merkezi (dört diyaliz merkezi, bir oftalmoloji merkezi, bir doğum kliniği, bir de özel ihtiyacı olanlar için merkez) vardı. İTD, İhvan’ın organize sosyal hizmet kurumlarının en büyüğü ve en eskisidir.

3 Temmuz’dan kısa bir süre sonra, güvenlik kuvvetleri, kayıtlı olup olmadıkları, evraklarının güncel olup olmadığını tespit için her bir İTD tesisini ziyaret etti. İTD ayrıca, yönetim kurulunda Müslüman Kardeşler’in önde gelen üyeleriyle bağlantısını kesmek zorunda bırakıldı.

Aralık 2013’te mevduatları dondurulacak İhvan bağlantılı kuruluşlar listesinde İTD de vardı. Kısa bir süre sonra İTD devletin El Ahram gazetesinin ilk sayfasına ilan vererek faaliyetlerine izin verilmesini istedi. Mevduat dondurmanın İTD’nin faaliyetlerini ne kadar etkilediği açık değil.

Rejim 2015’in başında İTD’nin kontrolünü resmen ele geçirdi ve mevduatlarına el koydu. Hastanelerin yönetimleri feshedildi, yerlerine rejim yanlısı yöneticiler getirildi. Rejime göre İTD’nin paraları “terörizmi desteklemek” için kullanılıyordu.

Müslüman Kardeşler’in okulları

İhvan’ın özel okul ağı, grubun geniş çaplı sosyal hizmet şebekesinin ikinci sütunu olarak hizmet görüyor. Eylül 2013’te Müslüman Kardeşler’i terör örgütü olarak ilan eden mahkeme kararı, İhvan’ın okullarını kontrol altına alması için rejime hukuki dayanak oluşturdu. Önce bu okullar bir tür kayyumlukla yönetildi ama Eğitim Bakanlığı komisyonuna bağlı olarak faaliyetlerine devam etmesine müsaade edildi. Daha sonra İhvan’a bir başka tahkir unsuru olarak okullar “30 Haziran okul komisyonu” yetkisi altına yerleştirildi.

Rejimin asıl şikâyeti, İhvan’ın bu okulları asker ve polise karşı şiddete teşvik için kullandığıydı. Bazı durumlarda güvenlik kuvvetleri okullara doğrudan müdahale etti ve rejime karşı saldırıları organize ettiği ya da saldırılarda kullanılmak üzere eleman devşirdiği suçlamalarında bulunduğu kişileri gözaltına aldı. Bu okullar ise haklarındaki suçlamaları reddetmekle kalmayıp soruşturmalardaki saçmalıklara da işaret ediyorlar. Örneğin, Asyuit’te Hira okulu yöneticisi, sınıfta Şirinler’le ilgili bir okul karikatüründe dört parmağın kaldırılmış olmasını rejimin “Rabia” işareti olarak algılayarak okulun rejim karşıtlığı yaptığına delil gösterdiğini ifade etti.

Müslüman Kardeşler’le bağlantılı olmalarına rağmen çok sayıda okul sahibi, Eylül 2013 kararına istinaden rejimin şahsi mülklerine el koyabileceği iddiasına karşı çıktı. Bazı okullar da Aralık 2013’teki, Müslüman Kardeşler’le bağlantılı olduklarına dair karara karşı koydu ve başarı sağladı. Bunların okulları asıl sahiplerine iade edildi.

Rejim, Ocak 2015’te İhvan’ın okullarını kontrol altına alma çabalarına temelden yeniden başladı. İlk adım olarak, tüm okulların yönetimlerine yeni yöneticiler atayarak sürece “yeni kan” zerk etmeye başladı. Eğitim Bakanlığı yetkililerine göre, bu kampanya süratle sonuç verdi. Şubat 2015’te Eğitim Bakanı İhvan’ın okul ağının “yüzde 85 kontrol altında” olduğunu iddia etti.

Rejimin İhvan’ın eğitim ağını düzene sokma teşebbüslerinin, yeni terörle mücadele kanunu sebebiyle iyice ivme kazanması bekleniyor. Mısır cumhurbaşkanı şubat sonunda kamu düzeni için tehdit olarak görülen grubun mevduatlarına el konulması için Mısır yetkililerine geniş yetkiler veren bir dizi kanun imzaladı. Rejim, bu kanunları uygulamakta hiç gecikmeyerek mart ayında Müslüman Kardeşler’in önde gelen 18 üyesini belirledi ve bunların mevduatlarına el koydu.

Sosyal hizmet sağlamanın alternatif yolları

İhvan’ın sosyal hizmet sağlama yaklaşımının önemli bir özelliği, mevcut devletle uyum içinde olmaktır. Bu yaklaşımın zayıflamasıyla Selefi cihatçı grupların yaklaşımı öne çıktı. Bunlar mevcut devletle yarışarak, ona karşı koyarak sosyal hizmet sunarlar.

Selefi cihatçılar son zamanlarda sosyal hizmet sunma kabiliyetine büyük önem vermeye başladılar. Arap Yarımadası’nda El Kaide örgütünün lideri Nasır El Vuheyşi’nin Mali’deki muhatabına yazdığı mektup bu konuda iyi bir örnektir. Vuheyşi, sosyal hizmetin ehemmiyetiyle ilgili şu tavsiyede bulundu:

Gıda, elektrik ve su gibi günlük ihtiyaçlarında yardımcı olarak insanların gönlünü kazanın. Bu ihtiyaçların karşılanması insanlar üzerinde büyük etki bırakacak, onların bize sempati duymasını sağlayacaktır. Biz Yemen’deki kısa tecrübemizde bunu gözlemledik.

Selefi cihatçı sosyal hizmet sağlama yaklaşımı Mısır’da yeni değil. 1990’ların başında Cemaat-ül İslamiye Giza’da İslam Emirliği kurmuş, bölge halkı için sosyal yardım ağı tesis etmişti. Mısır hükümeti, meşruiyetine yönelik bu meydan okumayı önledi ama ülkedeki son isyanlar yeniden sosyal hizmet sunmaya başlamaları için Selefi cihatçılara yeni fırsatlar oluşturdu.

Sonuç

Yukarıda bahsedildiği gibi, son iki senedeki olaylar, sosyal yardım faaliyetlerinde bulunabilmesi için İhvan’a tüm hukuki yolları kapattı. Bu durum şiddete vurgu yapan alternatif modellerin cazibesini artırıyor. Bunlar arasında Selefi cihatçı grupların sosyal yardımları mevcut rejimlerin meşruiyetine karşı bir vasıta olarak kullanmaları özellikle önemlidir. IŞİD bu konuda Irak ve Suriye’de başarılar elde ederken bölge boyunca benzer hareketlerde de başarı kaydedildi. Mısır’ın geçmişinde de buna dair örnekler var. Mısır’ın eskiye dayanan sosyoekonomik zorlukları da bu hareketlere sosyal ve siyasi güç kazanma fırsatı veriyor.

Neticede, rejimin vatandaşların güvenlik taleplerini kaale almaksızın sosyal yardım sağlayıcılarını hedef alması, İslamcı sosyal hizmet aktivizminin geleceğiyle ilgili ilmi tartışmalarla sonuçlanabilir. Diğer bir deyişle, Mısır’da mevcut gidişat devam ederse bu, muhtemelen otoriter rejimi devirebilecek son derece radikalleşmiş küçük bir Müslüman Kardeşler grubu ya da büyük bir cihatçı saldırısı olmayacak. Aksine bu, onlarca yıldır liderlerinin hep daha fazlasını verip daha azına razı olmalarını tavsiye ettiği politikaları takip eden Mısır vatandaşlarını da ihtiva edecek büyük bir ayaklanma olacaktır.

Kaynak: Brookings Institution
Dünya Bülteni için çeviren: Arif Kaya