Mısır ve Amerikan İmparatorluğu

Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da Amerika'nın desteklediği diktatörlükler dağılmaya ve yıkılmaya başladı. Kriz içerisindeki Amerikan İmparatorluğu, yaşanan düzensizlik ve istikrarsızlıkla baş etmenin yollarını arıyor.

Bu gün çok az sayıda Arap, Amerika ve İsrail'in güvenliği adına 'terörle mücadele' uğruna bedel ödemeye devam etmeyi istiyor.

ABD Başkanı Barak Obama, 20 Ocak 2009'da yönetime geldiğinde şöyle demişti: "Yolsuzluk, hile ve muhalefeti bastırıp susturarak yönetimi elinde tutanlara diyorum ki; Bilmelisiniz ki siz tarihin yanlış tarafındasınız. Ancak eğer yumruğunuzu hafifletirseniz biz size elimizi uzatmaya hazırız." Burada şunu sormamız gerek, Arap rejimlerinin halkına karşı yumruğunu sıkmasını kim sağladı? Hangi anlaşmalar ya da savunma şirketleri bu yumruk sıkmaya ortak oldu ve ne kadarlık bir Amerikan askeri yardımıyla? Ayrıca ne oranda İsrail'i silahlandırarak yaptı bunu?

Tunus, 31 yıl boyunca Zeynel Abidin'in selefi Burgiba diktatörlüğü altında Amerikan yardımlarından payına düşeni (yıllık 750 milyon dolar) alıyordu. Bununla birlikte gelişmiş askeri yardım da alıyordu.

1987 ile 2009 arası Zeynel Abidin Bin Ali'nin döneminde Amerika, Tunus'la 349 milyon dolarlık askeri anlaşma imzaladı. Obama'nın başa geldiği 2009'dan sonra Tunus'a 282 milyon dolarlık askeri helikopter satma kararı aldı. Amerikan dışişleri ve güvenlik bildirisinde konuyla ilgili olarak "Önerilen satışlar, Kuzey Afrika'da iktisadi ve askeri anlamda ilerleyen dost ülkenin güvenliğinin pekiştirilmesi yoluyla Amerikan dış politikası ve güvenliği hizmetinde kullanılacaktır" ibaresi yer aldı.

Bin Ali'nin Tunus'u, Amerikan uşaklığının bir modeliydi. Tunustaki müttefik yönetimin kurtarılmasının imkânsız hale gelmesinden sonra Hilary Clinton devreye girdi ve bilindik ifadeler kullanmaya başladı; Tunus devrimi başarıya ulaşınca, çabucak onu desteklediğini açıkladı.

Mısır'a gelince... On yıllardır Amerika yönetiminin Mübarek'e olan büyük desteği meşhurdur. Amerika, 1979 yılındaki Camp David anlaşmasından sonra Mısıra yıllık 1.3 milyar dolarlık askeri yardım yapmaya başladı. Bunun yanında yıllık 813 milyon dolar ekonomik yardım da yapıyor.

Mübarek'in başa gelmesinde bu yana Mısır, ABD'den toplam 50 milyar dolar yardım aldı. Kongre raporlarına göre ekonomik yardımların tutarı yıllık iki milyar doların üzerinde. Bu durum Mübarek'e, Amerika kendi rejimine yardımlar yaptıkça her hangi bir reformu erteleyebileceği yada tamamen gündeminden çıkarabileceği güvencesinin işaretini veriyordu.

Bütün mısırlılar demir yumruğu, onun sponsorluğunun ve gücünün nereden geldiğini çok iyi biliyorlar.

Son Mısır ayaklanmasıyla alakalı olarak Başkan Yardımcısı Joshep Biden'in Mübarek'in diktatör olmadığı yönünde olumsuz bir açıklaması oldu. Bu açıklama, göstericilerin taleplerinin meşruluğu üzerine şüphe gölgeleri bıraktı. Dışişleri Bakanı Clinton "Mısır hükümeti istikrardadır. O Mısır halkının meşru ihtiyaçları ve menfaatlerine cevap vermek için yöntemler bulmaya çabalıyor." açıklamasını yaptı.

Başlangıçta Amerikan yönetiminin tutumu yavaşça değişmeye başladı. Daha sonra Amerikanın tutumunda daha hızlı bir değişim yaşandı. Mısırda şahit olduğumuz şey Hilary Clinton'un düşünce ve teorisinin kanıtıdır; nisbi olarak yeni yaklaşım. Bu, bitkin ve gerileyen imparatorluk için daha tehlikeli ama aynı zamanda onun içinde bulunduğu duruma uygun bir şeydir.

Basitçe söyleyecek olursak; Hilary Clinton'ın yaklaşımı değişik kesimlerin hepsine belli bir mesafede durmak ve toplumun değişik kesimleriyle iletişim içerisinde bulunmak suretiyle Amerikan çıkarlarını korumaktır. Sistemin kurtulma ihtimali varsa istikrara vurgu yaparak ve değişim belirgin hale gelmişse 'düzenli geçiş'e vurgu yaparak sürece katılmaktır Bu realiteyle fırsatçılığın karışımıdır; hissettirmeden müdahale etmek. Diyalog kanallarını (Mübarek, 6 Nisan hareketi, Baradey, hatta Müslüman kardeşler) açık tutarak işleyen daha az maliyetli bir dış politikadır.

Böylelikle Amerika Birleşik Devletleri netice ne olursa olsun önemli ve devamlı bir aktör olacağını vurguluyor. Clinton "Mısırda sonucu Mısır'lılar belirleyecektir" dediğinde insan kendi kendine soruyor: Acaba Clinton Mısırlılar derken, içinden kendisini mi kastediyor...

Mübarek'in gittiği 11 Şubat günü Barak Obama şu açıklamayı yaptı: "Amerika, Mısırla müttefik ve dost rolünü devam ettirecektir. Biz gerekli yardımı yapmaya hazırız. Demokrasiye gerçek bir şekilde geçilmesini talep ediyoruz."

Mısırlılar için ne tür bir dosttu Amerika? Mısırda demokrasiyi destekleme anlamında ne koydu ortaya? Obama Amerikanın hesaba çekilmeyeceğini mi zannediyor? Tarihi yazanlar sürekli yanlış tarafta duranlardı.

 

Yazının orijinali için tıklayınız.

Dünya Bülteni için orijinalinden çeviren Metin Ünlü