Mısır: İslamcılar ve Askerler arasında süren 60 yıllık mücadele

Kılıç ve hilal, firavun faresi ve kobra, tank ve cami. Mısır’daki iki temel siyasi güç olan ordu ve Müslüman Kardeşler 1952’de Cumhuriyetin kurulmasından bu yana süren uzun siyasi mücadeleyi tasvir eden birçok metafor bulunuyor.

Altmış yıldır süren açık sürtüşme ve gizli anlaşmalar bir sona geldi en azından kesin bir aşamaya ulaştı : 16 haziran cumartesi, 17 haziran Pazar, seçmenler cumhurbaşkanını seçmek için Müslüman Kardeşler'in adayı Muhammed Mursi ve emekli bir general olan Ahmet Şefik arasında bir seçim yapacaklar.

Bu, liberal ve Devrimci Mısırlıların kaçınmaya çalıştığı bir düello idi. Böylece, İslami Devlet ve eski rejime dönüş arasında bir seçim yapmak durumunda kalıyorlar. Fakat bu kaçınılmaz bir  düello idi ; bu iki oluşum ülkenin gerçek siyasi güçlerini oluşturmaktadır.

Muhammed Mursi’nin zaferi 1952’de iktidarı ele alan  Cemal Abdel Nasser ve ‘hür subaylar’ tarafından tasarlanan albay cumhuriyetinin sonunu ifade eder. Altmış yıl sonra genç albayların kurduğu Mısır bugün emekli generallerin oldu ve katı bir sosyalizmden Amrikan yanlısı kapitalizme  ve ilerlemeci laiklikten yobaz muhafazakarlığa geçiş yaptı fakat değişen birşey olmadı. Ordu halen iktidarın ve ekonominin omurgasını oluşturmaya devam ediyor.

Şimdiye kadar tüm devlet başkanları, bu kesimlerden gelen kişiler oldu ve yüksek mevkide yer alanlar bulundukları mevkiyi korumayı ya da en azından oraya gelecek kişileri tayin edebilme imkanını ellerinde tutmayı amaçladı. Ordunun 2011 Şubat ayında Hüsnü Mübarek’i bırakmasının arka planında da Mübarek’in askeri bir geçmişi olmayan iş adamı oğlu Cemal’i görev getirmeyi istemesi yatmaktadır.

İkisine birden yer yok

Sistem kendisi dışında bir mutlak Önder dışında yönetilen bir kuruma ait olan, islamcı ve sivil bir geçişi kaldırabilir mi ? Mısır ordusu uzmanı ve araştırmacı Tevfik Aklimendos buna hayır diyor : « Müslüman Kardeşler ve ordu arasında ortak bir dil var ama ikisine birlikte yer yok. Müslüman bir devlet kurma projesi ordunun kendisini pozisyonunu  ve imtiyazlarını riske atmak anlamına gelir ». Burada ideolojik ya da dini bir anlaşmazlıktan ziyade, iktidarı ve imtiyazları paylaşmak istemeyen iki elit grup araasındaki bir rekabet söz konusudur.

"Tevfik Aklimendos’a göre ; askerler kendilerini ülkenin tek ve gerçek sahibi olarak görmektedir. İktidar hakkında vatansever bir vizyona sahipler ve kendilerini Ulus-devletin ve onun mezhep çeşitliliğinin tek koruyucusu olarak görüyorlar.Nihai olarak, Amerika ve İsrail ile olan ilişkiler de problem olarak kalmaktadır ». İsrail ile 1979 yılında yapılan barış antlaşmasından bu yana Mısır’a yapılan Amerikan yardımının önemli bir kısmı Mısır ordusunun zenginleşmesini sağladı. Yahudi devlete temelden düşman olan Müslüman kardeşlerin iktidara gelmesi bu yardımı tehlikeye sokardı. Aynı şekilde ordunun oluşturduğu ekonomik imparatorluğa – geniş bir şirket topluluğu, gayrimenkul ve toprak- zarar verirdi.

Muhammed Mursi, cumhurbaşkanı olarak seçilirse, kendisinin aynı anda ordunun da komutanı olması sonuçta nasıl kabul edilebilir ? Düzenlemeler yapılabilir. « Ordunun içinde de islamcılara sıcak bakanlar var diye askeri yapıyı iyi tanıyan biri ifade ediyor. Müslüman kardeşler ise, yüksek hiyerarşide iktidarlarının bir şekilde sığınabileceği bir limanı kabul edebilirler. Problem şu ki, Müslüman kardeşler Türk Ak parti değil. » Mısır ordusu ise Türk ordusu iç değil.

Müslüman kardeşlerin aynı şekilde çok sayıda şikayetleri var. Hür subaylar 1952’de Kral Faruk’u devirdiğinde Müslüman Kardeşler krallığın son yıllarında radikal olarak muhalif oldukları için hakettiklerini düşündükleri bir iktidarın kendilerinden çalındığı duygusuna kapıldılar. 1954 yılında Müslüman kardeşlere mensup birinin Naser’e yapmayı planladığı varsayılan suikast girişiminin ardından, bu oluşum, modern Mısır tarihinde görülmemiş bir işkence kampanyasına maruz kaldı.: kamplarda toplandılar, onlarca asker tarafından işkence edildiler ve böylece Müslüman kardeşler, bir şehit ve dış iletişim (1966’da asılmasından evvel Seyyid Kutub tarafından teorize edildi) kültürü geliştirdiler

DENETİM ALTINDA ÖZGÜRLÜK

1970’de Nasser’in ölümünün ardından, Müslüman kardeşler  eğitim ve sosyal faaliyetlerine devam etme imkanı buldular. Fakat siyasete katılımları , resmen yasaklı, iktidarı tehdit etmedikleri müddetçe gerçekte serbest bırakılarak sıkı bir şekilde konrol edildi. Nasser’in selefi Enver Sedat, sonra Hüsnü Mübarek cumhurbaşkanı olduktan hemen sonra Müslüman kardeşler ile aralarını iyi tuttular ve sonra onlar fazla güçlü göründüğünde ise kontrolü sürekli arttırdılar.

Böylece, 2005 yılında islamcıların genel seçimlerdeki açık zaferiniden hemen sonra Müslüman kardeşlerin temel üst düzey mensupları bir askeri mahkemeye sevkedildi. Aynı şekilde bir savaş mahlemesi tarafından mahkum edilen Müslüman kardeşlerin 2 numaralı güçlü adamı Hayrat El-Şater  2012 yılı mayıs-haziran ayında yapılan cumhur başkanlığı seçimlerine aday olara katılamadı. Saygın ama silik biri olan Muhammed Mursi aday oldu ve böylece « yedek » diye kendisine lakab takıldı.

Bu işbirliği-ihanet oyunu 2011 yılında şubat ayında gerçekleeşen devrim sonrasında da devam etti ve Müslüman kardeşlerin önemli ilerlemeler gerçekleştirmesini sağladı : Adalet ve özgürlük partisi ile siyasi meşruiyetinin sağlanması ve özgür seçimlerin yapılması.

İki tur arasındaki kampanyanın çok çekişmeli geçtiği bu başkanlık seçimi öncesinde Müslüman kardeşler ve askerler sokağı ve Tahrir meydanındaki devrimcileri susturmayı bildiler. 2011 mart ayında ordu tarafından referandumda istenen Anayasa bildirsinin yazarı Müslüman kardeşlerin üyesi olan Tarık El-Bişri idi.

Sussex Üniversitesi profesörü  ve Çağdaş Mısır’da Müslüman Kardeşler : Yeniden Tanımlanmış Demokrasi mi yoksa Sınırlanmış demokrasi mi ? (Oxford, Routledge Press) kitabının yazarı  Mariz Tadros « bu açık anlaşma ocak 2012’de yapılan genel seçimlerdeki zaferinin ardından kendi zamanlarının geldiğine Müslüman kardeşlerin inanmasıylaa iyice ortaya çıktı » diye ifade ediyor. « Askeri güçlerin yüksek konseyi iktidarın belli bölümlerini onlara devretmeye hazırdı. Fakat onlar, hükümeti kurmak, anayasayı yazmak, merkez bankasını islamileştirmek istediler. Söz verdiklerinin aksine başkanlığa aday gösterdiler. » 14 haziranda meclisin Anayasa mahkemesi tarafından feshedilmesine karar verilmesinin nedeni bu idi.

Her zamanki gibi Müslüman kardeşler,  devrimci kanadı hayal kırıklığına uğratarak gösteri yapılmasını istemediler ve  yüzleşmekten kaçındılar. Müslüman kardeşler hep zamanları olduğunu söylüyor. John Maynard Keynes’in tabiriyle sorun şu ki, uzun vadede herkes ölüyor.

Kaynak: Social Compass

Dünya Bülteni için çeviren: Rümeysa Dursun