Türkiye'nin başarıyla uyguladığı siyasal İslam'ın tecrübelerinden faydalanmaya çalışan İhvan'ın pek çok zorlukla karşılaştığı ortada. Daha açık bir ifadeyle Türkiye'nin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın uzun ve çetin bir mücadeleden sonra elde ettiği demokrasi tecrübesinden İhvan'ın Mısır'ı idare ederken faydalanabileceği pek mümkün gözükmüyor. Eğer iki ülke arasında hızlı bir kıyas yaparsak, bazı uyumluluklarla beraber farklılıkları da hemen anlayabiliriz. Örneğin; her iki ülkedeki İslamcılar da gerçek bir demokrasi ile ülkenin dizginlerini ele aldı. Her ikisi de derin devletin gölgesi altında, ordunun egemen olduğu, liberal akımların ekonomide güvenlikte ve medyada ağırlıklarının olduğu bir dönemde bu başarıyı elde ettiler.
Mısır ile Türkiye tecrübesi arasındaki farklılıklar ise tarihi seyre göz atıldığında daha net anlaşılıyor. Ülke siyasetine bir anda giren İhvan'a nazaran Erdoğan ve arkadaşlarının ağır ve etkili bir süreçten geçtiği görülüyor. 90'lardan sonra İslamcılar siyasete Türkiye'de ilk olarak belediyeler yoluyla girmiş, 10 seneden fazla bir zaman zarfında yaptıkları hizmetlerle popüler bir tabana sahip olmayı başarmıştır. Daha sonra Erdoğan'ın Türkiye'nin en büyük kenti olan İstanbul'a başkanlık etmesi ve şehri modern bir yapıya kavuşturması, Türk halkının gözünde şöhretinin artmasına vesile olmuştur. İslamcılar, Türkiye'de devlet idaresinde laiklerle rekabete girmeyi ise daha sonraya bırakmışlar, önce halkı kendi başarılarıyla ikna etmeye ve İslamcıların aslında ülkede bir tehdit oluşturmadığını anlatmaya çalışmışlardır. Yani, onlar sözü bırakıp yaptıklarıyla gündeme gelerek Türk toplumunun gözünde istedikleri başarıyı elde etmişlerdir.
Türk halkıyla doğrudan temas kurabilecekleri belediye kurumlarında çok başarılı projelere imza atarak toplumu ikna etmeyi başaran Erdoğan ve arkadaşları, doğal süreçte başkanlığını yaptıkları belediyelerde elde ettikleri tecrübeleri halka yansıtmayı ve bu sayede halkın sempatisini kazanmışlardır. Türk halkının çoğunluğun hayrete düşüren bu başarılar, laiklerin, İslamcılar için halkın gözünde çizmeye çalıştığı "ülke idaresinden anlamayan ve sadece camilerde vaaz etmeyi bilen dervişler" imajını ise yavaş yavaş yok etmeye başlamıştır.
Türkiye'deki İslamcılar, elde ettikleri bu başarılar sayesinde başta Mısır'daki Müslüman Kardeşler olmak üzere Arap dünyasındaki hemen hemen tüm İslami hareketlere örnek model teşkil ettiler. O kadar ki, Türkiye'de yapılan her şeyin bir kopyası Arap topraklarında uygulanmaya çalışıldı ve çalışılıyor."Adalet ve Kalkınma Partisi" isminin Mısır'da "Hürriyet ve Adalet Partisi" olarak yansıması bu kopyalamanın en büyük örneklerinden birisi. Hatta Fas'ta kurulan partilerden bir tanesinin ismi direk Türkiye'deki partiyle aynı ismi taşıyor.
Ancak partilerin isimlerini klonlamak tecrübelerini de aynen alabilmek kadar kolay değil. Erdoğan'ın partisinin kuruluşu, gelişimi ve aşamalı bir şekilde sistemleşmesi ile Mısır'daki İhvan partisi arasında çok büyük farklar var. Bilindiği üzere İhvan'a bağlı olan Hürriyet ve Adalet partisi, Mısır'da devrimden hemen sonra kurulmuş ve siyasete tabanın nabzını tutarak değil, başındaki yaşlı liderlerin direktifleriyle girmiştir. Bu iki parti arasındaki en büyük farkı oluşturmaktadır.
İki tecrübe arasındaki bir diğer önemli fark da AK Parti'nin hareket içerisindeki yanlışları değerlendirerek ağır bir özeleştiri sürecinden geçmesi ve bu nedenle doğumunun sancılı olmasıdır. Türkiye'deki İslamcı hareketin önderlerinden Profesör Necmettin Erbakan'ın tarihi kişiliği ve siyasetteki tecrübeleri, derin analizlerden geçirilmiş, onun siyasi projeleri yeniden gözden geçirilmiştir. Bütün bunlar yapılırken de şeffaf ve hassas bir yol izlenmiş, hareketin gençleri ve Erbakan'ın sağ kolu olan Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan gibi isimler liderleri Erbakan'ın yolunu takip etmişler ama bunu yaparken kendi bilgi ve deneyimlerini de eklemlemişlerdir.
Türkiye'deki İslamcıların derin ve şeffaf analizler yaparak ve kendilerini özeleştiri süzgecinden geçirerek elde ettikleri tecrübeler maalesef ne Mısır İhvanında ne de diğer Arap ülkelerindeki kollarında mevcut. Çünkü İhvan ve uzantıları hala bazı doğu adetlerine saplanıp kalmaktalar. Liderlere duyulan büyük saygı, onların emirlerinden dışarıya çıkmama ve onların tavırlarını sorgulamadan kabul etme gibi abartılı yaklaşımlar Mısır'daki hareketin yavaş ve zayıf bir şekilde ilerlemesine sebep oluyor. Her ne kadar Erdoğan gibi parti içinde bir takım ameliyatlar yaparak düzenlemelere gitmeye çalışsa da Mısır İhvanı bazı noktalarda takılıp kalmış durumda. İşte bu nedenle Mısırdaki İslami hareketin ülkede başarıyı elde etmesi ve Türkiye gibi modern bir ülke haline dönüşmesi mümkün gözükmüyor.
Kaynak: Şarku'l Avsat
Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız