Mısır, demokrasi ve faşist üçlü

Mısır'da demokrasi konusu üzerinde yoğunlaşıp bunu İslami akımla sivil akım olarak bilinen akım arasındaki bir mücadele olarak tanımlamadıkça Mısır'da demokrasi çok sayıda tehdide mazur kalır. Bu tehditlerin en önemlisi de dışlayıcı faşist söylemde yükseliş, İslamofobya'nın teşviki ve alt ve fakir sınıfların marjinalleşmesine yönelik aleni çağrılar üzerine bina edilen alarm verici üçlüdür.

Çoğu ülke, vatandaşlarının serbest ve adil seçimlerle liderlerini seçme hakkından faydalanmaları için kaos, şiddet, ölüm ve teröre maruz kalmıştır. Ama zengin olsun fakir olsun, alt-orta ya da üst sınıftaki tüm vatandaşlara eşit seçme hakkı tanıyan "bir adam, bir oy" formülü, Mısır toplumunda çoğu vatandaştan daha fazla insanlık, kültür, temizlik ve eğitime sahip olduklarına inanan büyük bir kesim tarafından pek benimsenmemiş görünüyor.

Bu sınıf, "cahil halkın" kendi liderlerini seçebilecek olmasını kabul etmiyor ve "açlıktan kıvranan insanların" siyaset ve seçim yerine "geçimleri" üzerine odaklanmaları gerektiğine inanıyor. Bu sınıf "eski seçkinler" olarak tanımlanmayı tercih eder ama ben "Mısırlı yeni faşistler" ibaresinin bunları çok daha iyi tarif ettiğine inanıyorum.

Mısırlı faşistler Mübarek rejimine sadakatle hizmet ettiler ve rejimin başındakine yakınlık ve sadakatlerinin boyutuna göre bunlara yürütme, yargı ve yasamada üst düzey makamlar verildi. Yeni faşistler Mısır'daki despotik idareye ya da siyasi muhaliflere yapılan tacizler ve vatandaşların temel haklarının ihlal edilmesine hiç itiraz etmediler. Onlar seçimlere hile karıştırılmasını kabul ettiler ve parayla siyasetin berbat evliliğini onayladılar.

Bu faşistler tüm Mısırlılar arasında eşitlik olduğuna inanmazlar. Onlara göre, ülke ve halka liderlik etme sorumluluğunu taşıyabilecek olanlar, sadece onlar ve onların özel sınıflarıdır. Onlar, üst düzeydeki çoğu makamı ellerinde bulundurdukları devletin, herkesten daha önemli bir varlık ve her şeyin üzerinde olduğuna inanırlar. Onlar ülkenin bütünlüğüne yönelik tehditlerin önlenmesi için bireysel hakların ortadan kaldırılmasını umursamazlar.

Bu sınıf geçen 30 yılda, Mısır'da devlet imkanlarını, iktidarı ve yönetimi doğrudan, daha önceki 30 yılda da dolaylı olarak kontrol etti. Hiçbir sahada Mısır'ın ilerlemesine bir katkı yapmadı, aksine devlet organları ve iktidar partisi bu sınıfın sığ çıkarlarının muhafazası için yönlendirilirken yolsuzluğu da yaygınlaştırdı.

Yeni faşistler, eski cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in devrilmesinden bu yana iktidardaki kontrolü yeniden ele geçirmeye çalıştılar. İsyan (Temerrüd) hareketi ve 30 Haziran protestoları, devletin başındakini, Mübarek'i alaşağı eden 25 Ocak Devrimi'nden sonraki kayıplarının telafisi için cankurtaran halatı ve ilaç oldu. Bu faşistler, tüm kaynaklarını ve ağlarını İslamcıların 3 Temmuz sonrasındaki yeni siyasi sahneden men edilmeleri için kullanıyor. Devrik cumhurbaşkanı Muhammed Mursi idaresinin önemli özellikleri olan kötü performans ve siyasi muhakeme eksikliği, yeni filizlenen demokratik sürece saldırılar için faşistler tarafından kullanılan kuvvetli deliller olarak hizmet ediyor.

İslamofobya unsuru herhangi bir zekaya sahip herkes için karmaşık bir bilmecedir. ABD'de kaldığım, okuduğum ve çalıştığım süre zarfında, çok çirkin biçimlerde çeşitli İslamofobya konularıyla karşılaştım. Bunlar, Mübarek'in devrilmesinden 10 sene önce, 11 Eylül saldırıları sonrasında arttı.

İslamofobya basitçe, Batı'da Müslümanlar ve İslam'dan aşırı korku ve nefret olarak tarif edilebilir. En başta bu, iş yerinde, evde ve eğitimde Müslümanlara karşı ayrımcılığa yol açan olumsuz yargılar yayılmasını ve bunların kamu hayatında marjinalleşmelerini amaçlar. Genelde bu kampanyalar, destekçilerini Müslümanların ABD için ciddi bir tehdit olarak gösterilmesi için harekete geçiren yeni muhafazakar radikal sağcı gruplar tarafından desteklenir.

Ama gerçekten şaşırtıcı olan, nüfusunun yaklaşık yüzde 85'i Müslüman bir ülke olan Mısır'da İslamofobya'nın keskin bir şekilde yükselmesidir.

Batı'da olduğu gibi Mısır'da da devlete ait ve özel medya sık sık İslamcı parti ve grupları şeytanlaştıran yayınlar yapar, bunlar Mısır'ın geleceği için yakın tehlike olarak gösterilir. Bunlar ayrıca İslamcıları, yabancıların çıkarlarını Mısır'ın çıkarlarından daha önemli tutma eğiliminde olmakla itham ederler; Müslüman Kardeşler'in devlet kurumlarına sızdığına dair halkı uyarırlar ve sakallı adamlarla peçeli kadınlara tekrar tekrar saldırılarda bulunurlar.

Korkutma makinesi, sözde entellektüeller ve karar vericiler arasında çok sayıda kişinin, İslamcıların Mısır'a bağlılıklarını sorgulayarak onların Mısır'ın siyasi geleceği için bir yol haritası hazırlanmasına katkı yapmalarına müsaade edilmemesini savunmalarına da yol açtı.

Üçlünün son parçası, çok sayıda Mısırlının çoğunluk seçmenin tercihini yansıtmasına rağmen sandık sonuçlarını aleni bir şekilde reddetmelerine yol açan sınıf virüsüyle alakalıdır. Bu kesim, fakir, alt ya da orta sınıftan üyelerin sandalye kazandığı parlamentoyu ve kültürel ve sosyal olarak kendileriyle hiçbir ortak noktası olmayan seçilmiş cumhurbaşkanını reddetti.

Bu seçkin grup onlarca yıldır kendisini gerçek Mısır'la çoğunluktaki milyonlarca Mısırlının çektiği problemlerden uzak tuttu. Bu durum, eğitim sektöründe bariz bir şekilde ortadadır. Seçkinler, devlet okulları ve üniversite eğitiminin ayrı düştüğünü görmeye aldırmadılar ve kendileri için iyi olduğuna inandıkları, İngiliz, Amerikan, Fransız ve hatta Türk olmak üzere yabancı müfredatlı özel okullarla kendilerine alternatif bir eğitim oluşturdular. Aynı şey sağlık, ulaşım ve konut sektöründe de vaki oldu.

Bugün bu insanlar devrimci olduklarını iddia ediyorlar. Bu en kötü şekliyle doğrudur. Bunlar, özgürlükler pahasına güvenliğin korunması gerektiğini savunurlar. Bunlar güvenlik ve özgürlüğü, tüm Mısırlılarla eşit olarak değil, sadece kendileri ve sınıfları için isterler.

25 Ocak Devrimi'nin gayeleri sadece Mübarek'i devirmek değil, yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişki dinamiğini de değiştirmekti. Eski rejime bağlı sınıf değişim rüzgarından muaf kalmaya devam ettiği sürece de bu değişim asla başlamayacak. 30 Haziran'dan bu yana meydana gelen olaylar, bunların değişimden muaf kalmaya devam edeceğini gösteriyor.

Not: Bu yazı 14 Ağustos'ta gerçekleştirilen büyük katliamdan önce kaleme alınmıştır.

Kaynak: Ahram Online
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas