Mısır: Demokrasi mi diktatörlük mü?

Ne zaman din, demokrasi kapısından içeri girse, siyaset, pencereden çıkar. Siyasi ve tarihi açıdan en tesirli ve en fazla nüfus yoğunluğuna sahip Arap devleti olan Mısır'daki durum tam da böyle! Muhammed Mursi, geçtiğimiz Cuma günü televizyonda yaptığı konuşmasında siyaseti pencereden fırlattı ve şok eden kararlarıyla sadece Mısır halkını değil diğer Arap toplumlarını da endişeye sürükledi. Öyle ki kendisinde topladığı yetkileri daha önce Hüsnü Mübarek bile denememişti. Yaptığı konuşma aslında insanı ilginç düşüncelere sevk ediyor: "Hiçbir tarafa göz kırpmayacağım...Dikkat edin... Ben sadece gözlemciyim.." Sadece bu sözler bile mısırda Arap baharının bittiğini göstermek için yeterli.

Konuşmada "otoriter niyetlerin" hakim olduğunu da gözlemlemek mümkün. Ama bu otoriter niyetler, devrimi veya onun taraftarlarını değil, başkanı ve onun cemaatini temsil ediyor. Konuşmasında "Biz... birlikte.... Hep beraber...." denmeliydi. Bunun dışında başkan, Tahrir Meydanı'na sadece destekçileriyle beraber olmak için iniyor ama muhaliflerle diyaloga girmeye yaklaşmadığı da dikkat çekiyor. Mursi, tüm Mısırlıların lideri değil mi? Öyleyse konuşmalarında belli bir gruba değil tüm halka yönelik hitaplarda bulunmak zorunda değil mi?

Mursi'nin konuşmasında endişe veren diğer bir nokta ise, kendisine muhalefet edenlere karşı kullandığı aldatıcı üsluptu. "Baltacı" olarak adlandırılan şehir zorbaları hakkında konuşurken her nedense bir zamanlar Mübarek ve Kaddafi'nin yaptığı konuşmaları hatırlattı. Ayrıca "Beni güçlü bir muhalefet endişelendirmiyor. Aksine ben gerçek gücü olan bir muhalefet istiyorum" sözleriyle ne demek istediği de tam anlaşılmıyor. Başkan için samimi muhalefetin ölçüsü, itirazlarında mı güçlü olması yoksa kendisine bağlılıkta mı güçlü olması?

Burada demokrasinin belini büken başkanın yargı alanındaki sorgulaması. Yargı bir başkan için bile bir otorite penceresidir ve herkesin üzerinde bir kanundur. Ancak Mursi aldığı yeni kararla kanunun üzerine çıkmaya çalışıyor! Beni şaşırtan Ahmet Şefik ile arasında çok az bir oy farkı olmasına rağmen Mısır'ın yeni lideri seçilen ve bu seçimlerde kendisine yardımcı olan yargının üstünlüğüne inanan Mursi'nin, şu an aynı yargının adaletinden şüphe ediyor olması. Ne de olsa adalet olsa da olmasa da o artık lider! Kendisine dokunulmazlık sağlayan bu karar yavaş yavaş ilginçliğini kaybetmeye başladı. Bu karardan sonra yasama, yürütme ve yargıya tek başına sahip olması için askeri meclisi etkisiz hale getirmesi gerekecekti. Şu an ise Müslüman Kardeşler tek kurucu güç olma özelliğine sahip. Tabi ki tüm bu yaşananlar doğum sancıları çeken yeni anayasanın oluşturduğu krizleri de beraberinde getiriyor. Korkulan şey sezeryanla olacak bu doğumun sadece İhvan'ın genel mürşidinin çatısı altında gerçekleşmesi.

Aslında şu an Mısır'da yaşananlar, 1979 yılında İran'da Şah'a karşı halkın devrim yapmasına benziyor. Şah'ın gitmesinden sonra din adamları devrimi kısa sürede ve daha da kötüye gidecek bir şekilde ele geçirdi. O günden sonra da İranlıların demokrasi rüyası, diktatörlük kâbusuna dönüştü. Peki, Mısırlılar da İranlılarla aynı kaderi paylaşacak mı? Bu sorunun cevabı sadece Tahrir Meydanı'nda verilecek!

Kaynak: Elaf
Dünya Bülteni için tercüme eden: Tuba Yıldız