Aslında bugün yeni kabine üzerinden başlayan 'Milli Görüş' tartışmasına değinmek istiyordum. Malum, Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan kabine üzerinde yorum yapmak için elde avuçta var olan kriterlerden birisi 'Milli Görüş' bahsi.
Böyle bir tartışmayı Türkiye şartlarında yürütebilmenin güçlükleri de olsa, konu AK Parti ve yeni kabine olunca bir şeyler söylenebilir diye düşünüyordum.
Lakin dün Taraf'ta yayınlanan Bejan Matur röportajını okuyunca vazgeçtim.
'Birbirimizi anlamaya çalışmalıyız' mesajını en çok veren insanlar bile, sorunu içinden çıkılmaz hale getirecek sözlere imza atıyor.
* * *
Aslında Bejan Matur'u yakından takip ederim. Şiiri hakkında konuşamam. Ama özellikle gazete yazılarını okurum. Abant Platformu'nun Erbil'deki toplantısında kendisini yakından görme ve dinleme şansım da oldu.
Erbil'de kendi dilini konuşamamanın acısını aktarırken, özenle seçtiği cümleler ve duruşuyla, Kürt meselesinde kendisini taraf ilan edenlerin dışında olduğunu ilan ediyordu.
Doğrusu etkileyiciydi ve kesinlikle oradaki katılımcıların pek çoğundan daha sahiciydi.
* * *
Haksızlık etmek istemiyorum. Çünkü katılmadığım pek çok görüşü olsa da, dünkü söyleşide önemli tespitleri var Matur'un. Siyaseti ve siyasetçiyi kolay hedef gören yaklaşımın avantajlarını sonuna kadar kullansa da, söyledikleri üzerinde durmaya değer.
Lakin duyarlı olmak, sizi her zaman doğru ve haklı kılmaya yetmiyor.
Matur, Taraf'ta şunları söylüyor:
'PKK'nın siyasallaşma niyeti açık. PKK dediğiniz Kandil'de üç beş bin gerilladan ibaret değil. Avrupa'da devasa kurumları var. Vaktinde Milli Görüş Avrupa'da örgütleniyordu, daha sonra Refah, Saadet, AKP'ye eklemlenerek sisteme dahil hale getirildi, PKK'nın sisteme dahil edilmesi sorun şu süreçte.'
Şimdi buradan kalkıp nereye varabilirsiniz ki!
Milli Görüş'ün sistemle yaşadığı sorunları, tarihini, partileşme sürecini, Almanya'daki yapılanmasını, yaşadığı kırılmaları, bugün geldiği aşamayı, AK Parti'de Milli Görüş'ün ne ölçüde var olup olmadığını aylarca yıllarca konuşsak, böyle bir karşılaştırma yapabilir miyiz?
Tarihinin hiçbir döneminde şiddete bulaşmamış ve kökü bu topraklarda olan bir siyasi hareketle; şiddeti, daha açıkçası terörü merkeze alan türedi bir hareket arasında böyle benzerlikler arayabilir miyiz?
Elbette hayır.
Okursak, doğru dürüst tartışırsak, meselenin tarihini iyi incelersek, böyle abuk sabuk karşılaştırmalar yapmaktan kurtuluruz.
Bejan Matur illa da bir 'karşılaştırmalı okuma' denemesi yapacaksa, biraz daha yakın tarih üzerinde kafa yormalı.En azından 'sistemle sorunlu olma'nın tek başına açıklayıcı ya da belirleyici olmadığını görmeli.
* * *
Hikayeyle tamamlayalım.
Kızcağızın biri gelmiş camiye, telaşla sormuş:
'Ahund Efendi, o hangi veliydi ki kızı kaybolmuştu da dağda ayılar parçalamıştı?'
Demiş ki Hoca cevaben, 'A kızım ben senin hangi bir hatanı düzelteyim. Bir kere ben Ahund değil, hocayım. Bahsettiğin zat Veli değil, Nebi'ydi. Kızını değil oğlunu kaybetmişti. Ayı değil, kurttu. Dağda değil, kuyudaydı...'
Kabinede 'Milli Görüş' etkisini mi konuşacağız?
Hadi canım sizde!
Kaynak: Star