'Millet' in başına gelenler!

İslami literatürün anahtar terimlerinden olan "Millet"in başına, modern zamanlarda büyük bir felaket  geldi. Terim, 19. yüzyılda diğer bazı terimler gibi, sahip olduğu asıl semantik manasının ve anlam bütünlüğünün dışında başka bir anlam dünyasına kalp oldu. Türkiye'de, millet-milliyetçiler veya ulus-ulusalcılar şeklinde ve genellikle de birbirinin karşılığıymış gibi kullanılır. Ancak incelendiğinde başka anlam çerçevelerine atıflarda bulunulduğu görülür. Millet kelimesini kullananlar veya millet kelimesinden hareketle milliyetçi ideolojiye sahip olanlar, bir bakıma tarihe, dine ve geleneğe daha bağlı kimseler gibi algılanır. Ulus veya ulusçuluk ideolojisine sahip olanlar ise, daha Batıcı, daha laik ve kendileriyle tarih, din ve gelenek arasında belli mesafeler bırakmış kimseler olarak algılanır. Bu, büyük ölçüde Türkiye'ye mahsus yanlış bir kavramsallaştırmadır. 

"Millet"  Arapça bir kelimedir; imla kelimesinden türetilmiştir, yazıp  çizilen şey demektir. İmla ise, imlaldan gelir; imlalın kavramsal (ıstılahi) manası takip edilen yoldur. Arapçada kelimelerin iki anlamı vardır; biri kök anlam, diğeri de ıstılahi anlam. Genel olarak ıstılahi anlamlar, kök anlamlardan hareketle geliştirilir. Fakat zaman içerisinde kelimelerin ıstılahi manası ile kök manası arasında bir mesafe açılır. Mesela "hadis", Peygamber Efendimiz (s.a.)'in ağzından çıkan ve senetle rivayet edilen söz demektir; hakikatte söz, sonra ortaya çıkan şey demektir. Millet kelimesi de böyledir.

Osmanlılar millete takip edilen yol manasında, tarikat-ı mesluke derlerdi. Milletin üç veçhesi vardır: İtikat açısından millet. Bu tam olarak dinin karşılığıdır. Ancak bu anlamdaki din, Allah'a değil, peygambere nispet edilen dindir. Dinin de iki boyutu vardır. Birincisi, din, Allah'tan Cebrail (a.s) aracılığıyla peygambere gelen ve peygamberin tebliğ ettiği şeylerin mecmuudur. Bunun dışında bir de, peygamberin tebliğ ettiği ve insanları onun üzerinde yaşamaya davet ettiği "yaşama biçimi/hayat tarzı" manasında bir din vardır ki işte bu, millettir. O halde millet, itikat yönüyle din, hukuk yönüyle takip edilen yol (şeriat), bir yaşama biçimi ve kurallar manzumesidir. Sosyal manada ise, fertlerin üzerinde toplandığı ve hep birlikte takip ettikleri yol demektir. 

Netice itibariyle, millet kelimesinin etimolojisinde ve bu etimolojiye bağlı sahih ıstılahi manasında, sayısal anlamda insan topluluğu anlamı yoktur. Oysa Türkçede millet dediğimiz zaman, sayısal insan topluluğunu ifade ediyoruz. "Türk milleti" dediğimizde, Türkiye Cumhuriyet'i sınırları içerisinde yaşayan herkes kastedilir. Anayasal vatandaşlık açısından ele aldığımız zaman, Türk, Kürt, Arap olması fark etmez, hukuki ve siyasi olarak Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlı olan insanlar Türk ulusunu veya Türk milletini ifade ederler. Ancak millet kelimesinin kendisinde böyle bir anlam yoktur. Mesela Al-i İmran suresindeki meşhur ayette belirtildiği üzere "Siz Yahudilerin ve Hıristiyanların dinine tabi olmadıkça, onlar sizden razı olmazlar" buyrulur. Bu ayette "din", millet olarak kullanılmıştır; onların milletine, yani şeriatına, yaşama biçimlerine, tabi oldukları kurallara tabi olmadıkça, onlar gibi yaşamadıkça, giyinmedikçe, yemedikçe, oturmadıkça, onlar gibi evlenip boşanmadıkça, mirasını taksim etmedikçe, onlara kendinizi benzetmedikçe ve benzemedikçe sizden razı olmazlar. Bu onların dinine girmekten, mesela teslis inancını kabul etmekten çok, onların yaşama biçimlerine, hukuk sistemlerine tabi olmayı ifade eder. Ebu Talip vefat edeceği zaman Peygamber Efendimiz, "Amca, kelime-i tevhidi söyle ki, ben sana şahitlik edeyim", diyor. Ebu Talip tam söylemeye yeltendiğinde, Ebu Cehil araya girer ve: "Sen, Abdülmüttalib'in milletinden (şeriatından, dininden) vaz mı geçeceksin? Vallahi Arap eşrafı ve kadınlar, Ebu Talip son anda acze düştü ve korkusundan Muhammed'in dinine tabi oldu diye sana gülecekler" der. Ebu Cehil "millet/din asabiyeti"ni öne çıkararak, Ebu Talib'in gururunu harekete geçiriyor. Yine bir hadiste Peygamber Efendimiz, "Küfür tek milletir", diye buyurur. Bu miras hukukuyla ilgilidir ve Müslümanlarla kâfirler birbirlerine varis olmazlar hükmündedir. Keza "Küfür tek millettir" hükmüne göre kâfirler tek bir hukuka, şeriata bağlıdırlar. Kur'an'ı Kerimde anlatıldığı üzere Hz. Yusuf (a.s), Mısırlılara, "Ben, bir kavmin milletini terk edip geldim" diyor. Bu ayette hem "kavim" -kavim, sayısal bir topluluktur- hem de "millet" aynı ayette ve peş peşe kullanılmıştır. Burada milletin, birincisi, din ve şeriat, ikincisi de bir yaşama biçimi, takip edilen yol anlamı vardır. Bu manada millet, hak veya batıl olabilir; doğru veya yanlış yolu temsil edebilir. Dolayısıyla toplumu meydana getiren fertlerin toplamına millet denmez; aşiret, kabile, kavim, halk ve daha geniş kapsamda ümmet denir. 

Osmanlılar 19. yüzyılda milliyetçi ideolojilerle karşılaşınca, nasıl kültür yerine, Kur'an'dan "hars" kelimesini veya Batı uygarlığı yerine, Medine'den türeterek Medeniyet kelimesini karşılık olarak bulup kavramsallaştırdılarsa, Batı'daki milliyetçiliği, millete dayandırıp Müslüman kavimlerin toplamına "ehli millet" dediler. Osmanlıda yaşayan insanlar, İslam milletidir. İslam milleti demek, Müslüman, yani İslam dinine mensup olan insanlar demektir. 

Bundan hareketle "Müslümanlar ehli İslam ise, diğerleri de ehli millettir " çıkarsamasını  yaptılar, böylelikle millet kelimesinin semantiğini değişikliğe uğratıp milliyetçiliğe bir karşılık buldular. Bundan sonra millet kelimesi din, şeriat, yaşama biçimi, takip edilen yol olmaktan çıktı; sayısal manada bir şeriata mensup insanları, toplulukları ifade eder hale getirildi. 

Şunu eklemek gerekir ki, bazen kelimelerin veya kavramların, Kur'an ve hadislerden seçilmesi veya bir dilin, tarih ve İslam dairesi içerisinde neşv-ü nema bulması, avantajdan çok dezavantaj olabiliyor. Çünkü kaynağıyla irtibatı bakımından kelime, öylesine yabancılaşmış ve aslının dışına çıkmıştır ki, tekrar onu aslına irca etmek çok zor olur. Eğer millet kelimesi bu şekilde bir anlam kaymasına uğratılmasaydı, belki de ideoloji veya siyasi bir formasyon olarak milliyetçilik, bu kadar kolayca meşrutiyet bulamayabilirdi.