MHP-CHP koalisyonu ve 'işbirlikçi' Kürtler

Bu seçimde Güneydoğulu seçmenin tercihi ne olacak? Anketler bölgede oyların DTP ve AK Parti arasında paylaşıldığını, AK Parti'nin oylarının yükselişte olduğunu gösteriyor. Tahminlere göre DTP bağımsızlarla 20-30 milletvekili çıkaracak, belki bir-iki istisna dışında diğer milletvekilleri AKP'den olacak.

Dolayısıyla Kürtlüğe dayalı siyasetiyle sistem dışına itilen DTP ve dinî hassasiyetleri nedeniyle sistemden dışlanmak istenen AKP temsil edecek Kürt seçmeni. Üstelik bu iki partinin sistemin dışına itilmiş olmak dışında ortak yanları da yok. Kürt seçmenin birbirine yakın bulduğu, biri olmazsa öteki dediği iki parti değil, DTP ve AKP. Sistemin meşru kabul ettiği partilerin durumu ne peki? Seçim sonrasında bir koalisyon kurmaları umut edilen CHP ve MHP'nin bölgede esamisi bile okunmuyor. Başbakan Erdoğan miting meydanlarında bu durumu kendi üslubunca şöyle ifade etti hatırlarsanız: "Bunlar mı terörü çözecek? Bunlar orada miting bile yapamazlar. Yapsınlar da görelim!" Şu ana kadarki manzara Başbakan'ın söylediklerini doğrular nitelikte. Henüz MHP ve CHP bölgede miting yapmadılar. Kendilerine pek sempati duyulmadığını bilseler de sırf memleketin yarısını ihmal etmemek için bir adım atmaları beklenirdi. Ama ortada bu yönlü bir çaba ve cesaret de görünmüyor.

O zaman şunu sormak zorundayız: Güneydoğu'da seçmen tabanı olmayan, orada biriken sorunlarla ilgili tek bir terörist kalmayıncaya dek silahlı mücadele dışında reçete sunmayan MHP ve CHP, bu politikalarına destek vermeyen Kürt seçmenle ne yapmayı düşünüyor? Herhalde 'terör bitirildikten' sonra Kürt seçmenin akşamdan sabaha metamorfoza uğrayıp MHP'li yahut CHP'li olmasını beklemiyorlar! Meydanlarda toplanan kalabalıklara urgan fırlatan Devlet Bahçeli ve Kuzey Irak'a askerî operasyona mesafeli durduğu için, her fırsatta, Başbakan'ı terörün sorumlusu olmakla suçlayan Baykal'ın, halihazırda kendilerine destek vermeyen Kürt seçmeni kazanmak için ne gibi politikaları olduğunu merak ediyorum. Ama aklıma MHP milletvekili adayı Gündüz Aktan'ın 'bölgede yaşayan Kürtleri asimile etmeyi ve Türkleştirmeyi' içeren önerileri dışında bir şey gelmiyor. Dikkat edin Aktan, Kürtlerin sadece 'Türk milletinin bir parçası haline getirmek için değil -bu bakış açısının sakıncalarını tartışmıyorum- etnik olarak da Türkleştirilmeleri için' asimile edilmeleri gerektiğini yazıyor yıllardır. Bu politika uygulamaya konulursa bölgede 'bir tek terörist kalmayıncaya' kadar sürecek mücadelenin 'bir tek Kürt kalmayıncaya kadar'a dönüşerek devam edeceğini söylemek yanlış olmaz.

Neyse ki Baykal'ın vizyonu daha insancıl! O tüm Türkiye için bir İzmir hayali kuruyor. Önceki hafta gittiği İzmir'de kendisine gösterilen ilgiden o kadar memnun oldu ki 'tüm Türkiye'nin İzmir gibi olmasını hayal ettiğini' söyledi. Ne güzel Kürtler yok, İslamcılar yok... İzmir'le bir sorunum olduğundan değil; ama Baykal'ın hayali bu... Bunu söyleyen Baykal, hiçbir iline gidemediği, kapısını çalma cesareti bulamadığı Güneydoğulu seçmenden alamadığı oylarla iktidar olmayı hedefliyor... Üstelik memleketin Güneydoğu'su dışındaki köşelerinde yaptığı mitinglerde sürekli bir mizansen içinde "DTP ve AKP nişan yapacaklar, Barzani ve Talabani şahitleri olacak, bakınız İmralı'dan da çiçek gelecek" diye propaganda yapıyor. Bırakın siyasi, sosyal ölçüleri, insani ölçülere sığmayan bu üslubun Kürtlere duyamadığı şefkati göstermek dışında ne anlamı olabilir?

Söylemeye gerek yok; siyasetçilerimiz bu konuda yalnız değiller. Sistemin, Kürt seçmene, siyasal kültürümüzün o manidar ifadesiyle 'bölge insanına' bakış açısının ne kadar sorunlu olduğuna dair son; ama belki de en tehlikeli örnek Genelkurmay Başkanı'nın açıklamalarıydı. Büyükanıt Paşa, basın toplantılarının birinde, bölgede teröre verilen desteğin ne boyutlarda olduğunu anlatırken 'işbirlikçiler' kavramını kullandı. Bildiğim kadarıyla PKK'nın bölgede bulduğu desteğin 'yardım ve yataklık' değil de işbirlikçilik kavramıyla değerlendirilmesine ilk kez şahit oluyoruz. Yine bildiğim kadarıyla Türk hukuk sisteminde 'işbirlikçilik' diye bir suç tanımı da yok. İşbirlikçilik hukuki bir niteliği olmayan, sol ideoloji kökenli bir jargon. Hukuki ve sosyal bilimsel bir kavram değil. Ama ne gam... Siyaset dünyamız, ülkenin temel siyasal ve toplumsal sorunlarını böylesi tehlikeli kavramlarla tartışabiliyor. İşin tuhafı pek kimseden de soruna bu kavram çerçevesinde yaklaşılmasına tepki gelmiyor. İşbirlikçi olmaktan korktuğumuz için mi?

 

Kaynak: Zaman