Yarın toplanacak MGK sonrası hükümetten Kürt sorunu için kapsamlı paket ilanı beklemek gerçekçi mi?
Yarın toplanacak Milli Güvenlik Kurulu üzerine Ankara siyaset kulislerinde yapılan iki spekülasyon var.
Birincisi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün üniversitelerde türban serbestisi amacıyla Anayasa'nın 10 ve 42'nci maddelerinde yapılan değişikliği onaylayıp onaylamama kararını, MGK sonrasına bıraktığı. Bu spekülasyon, Türban konusunun MGK'da, belki de laiklik ilkesi dolayımıyla bir güvenlik sorunu olarak konuşulacağı varsayımına dayanıyor.
İkinci spekülasyon da, son zamanlarda ABD ile artan askeri-diplomatik trafiğe bağlı olarak;
1- Irak'taki PKK'ya kara harekâtının, 2- Yalnızca PKK değil, genel olarak Kürt sorununa çözüm için 'kapsamlı' paketin konuşulacağı. Buna bağlı olarak da, hükümetin yarınki MGK ardından böyle bir paketin ilanını gündemine alacağı.
Her iki varsayımın da gerçeklerle ne kadar örtüştüğünü anlamak için ortamı ve koşulları iyi tahlil etmek gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Gül'ün türban onayı verip vermemek için MGK'yı bekleyeceği varsayımı, herhalde burada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve kuvvet komutanlarının bir beyanda bulunup bulunmayacağına bakacağı varsayımına dayanıyor.
Oysa; 1- Cumhurbaşkanı'nın komutanların bu konudaki görüşünü bilmemesi mümkün değil. Zaten Büyükanıt görüş beyanının 'malumu ilam' olacağını söylemişti, 2- Böyle bir görüşü almaya ihtiyaç duysa, haftalık toplantılar ne güne duruyor, 3- Böyle bir görüş alma ihtiyacı içinde olduğuna dair bir işaret de görünmüyor. Gül'ün imza bekleyişinin nedenleri askeri olmaktan çok, hukuksal erndişelerden kaynaklanıyor olabilir.
Bir de bilgi: Türban konusu MGK'nın gündeminde yok; ancak kurul üyelerinden biri serbest tartışma olarak açarsa konuşulabilir.
Harekât mı, paket mi?
İkinci varsayıma baktığımızda, tablonun daha karmaşık olduğunu görebiliriz.
MGK'nın Irak'a kara harekâtını konuşacağı varsayımı, Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın dün Moskova yolunda gazetecilerin sorusu üzerine "seçeneğin masada olduğu" beyanıyla alevlendi. Dikkatli okunduğunda, Babacan'ın sözlerinin sorulara yanıt olsun kabilinden, genel doğrular çerçevesinde söylendiği anlaşılabiliyor. Türk jetlerinin ikide bir Irak'taki PKK hedeflerini bombaladığı şu günlerde Dışişleri Bakanı'nın asıl "kara harekâtı seçeneğini masadan kaldırdık" demesi haber sayılırdı. Babacan'ın açıklaması bir bakıma, Irak Kürt lideri Mesud Barzani'nin 'Türk harekâtı sürerse karşılık veririz' diye yüksek perde demecine ince ayar da sayılabilir.
Aslına bakarsanız, (nokta özel kuvvet operasyonlarının ötesinde) kapsamlı bir kara harekâtının, ağır kış koşulları olmasa bile Türkiye'ye fazla yararı olmayacağını başta askeri yetkililer ifade ediyorlar. Hükümetin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne PKK ile mücadelede siyasi direktifini verdiği koşullarda, kara harekâtı ayrıntılı planlarının MGK'da tartışılacağını varsaymak fazla gerçekçi değil. Bir bilgi daha: MGK resmi gündeminde böyle bir konu başlığı da bulunmuyor.
DTP cephesinde sıkıntı
ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından Başbakan Tayyip Erdoğan ile görüşmesi ardından telaffuz edilen 'kapsamlı plan'ın MGK'da görüşülüp, hükümet tarafından ilan edileceği beklentisi de aynı ölçüde gerçeklerle bağdaşmıyor.
Öncelikle Erdoğan'ın şu anda, 'adeta PKK'yı muhatap alıyormuş gibi' bir paket ilan etme siyaseti yok.
Dün konuştuğum üst düzey bir yetkili "Aksi halde" dedi, "Güneydoğuda yürürlüğe giren pek çok ekonomik ve sosyal adımı, ya da örneğin TRT'nin Kürtçe, Farsça, Arapça yayınlara özel kanal açacağını paket olarak ilan etmek de mümkündü. Ancak bunun yararına inanmıyoruz; en azından şimdilik tutum böyle."
Zaten PKK'yı ve Kürt ayrılıkçılığının legal yüzü DTP'yi huzursuz eden de işte bu muhatap alınmama durumu. Sırf muhatap alınmayı umarak türban konusunda DTP'nin baştan verdiği desteğin, Erdoğan'ın kaale almaması ardından nasıl parti içinde huzursuzluğa yol açtığını gördük. Dünkü DTP grubunda, Hasip Kaplan'ın 'Milletvekilimizin polis tarafından dövüldüğü yerde Başbakan'ın da can güvenliği yoktur' demesi üzerinde dikkatle durulmalı. Bu yalnızca bir köşeye sıkıştırılmışlık ifadesi değil, PKK kaynaklı Türkiye içindeki eylemlerin artacağının işareti sayılmalı. MGK'da mı olur, Bakanlar Kurulu'nda mı, konu daha ciddiyetle bakılmayı hak ediyor.
Kaynak: Radikal