Arap ve İslam tarihi boyunca mescitler bilgi ve marifetin şemsiyesi, uygarlık izleri bırakan çok sayıda din bilgini ve düşünür çıkaran bir fener olageldi.
Ancak son yıllarda mescitler, bazı Arap ve İslam ülkeleri coğrafyasında aşırılıkçılar üretmenin veya namaz kılan toplulukların ortasında bomba yüklü bedenleri patlatmanın cazip odağına dönüştü.
Mescit Pakistan'ın bazı bölgelerinde mezhepçi kini kabartma düşüncesine yarayan patlamaların bombacısı oldu. Pakistan'da cemaatle birlikte havaya uçurulan çok sayıda mescit var. Irak'taysa birçok kentte neredeyse her gün, vatandaşları mezhepsel bağlılıklarına göre bölme ve fitne çıkarma eğilimiyle patlamalar yaşanıyor.
Tahran ve İran'ın diğer kentlerinde de bazı mescitlerin minberlerine, İranlıları hutbeyi yeryüzünde adaleti tesis etme, dünyadaki despot ve zalim güçlerle savaşma gerekçesiyle dolduruşa getirme kampanyasına dönüştürmek için çıkan mollalar var.
Mescit savaşının, Filistin'in işgal ve abluka altında ezilen Refah kentine uzanması tam bir sürpriz oldu. Cündü Ensarullah örgütünün lideri selefi şeyh Abdullatif Musa, öldürülmeden önce Nur mescidinin minberinde yeni bir İslam emirliğinin doğuşunu ilan ediyordu. Bu ilan Hamas güçlerinin seferber olması ve mescidin Cündü Ensarullah örgütüyle savaşması için yeterliydi. Çatışmanın ilk sonucu 24 Filistinli'nin ölümü ve sekizi ağır olmak üzere 100 kişinin yaralanmasıydı.
Arap ve İslam coğrafyasında varlığını dayatmaya başlayan mescit savaşının haritası böyle. Böylelikle bir yandan mescidin kutsallığı sökülüp alınıyor, diğer yandan iğrenç siyasi zikzaklara yol açması için mescidin varlığı güçleniyor.
İşin ilginç tarafı şu ki, bu harita her gün Yahudiler ve yerleşimcilerce budanan işgal altındaki Filistin'e kadar yayıldı.
Mescid-i Aksa da, bu kutsal coğrafya içinde selefi gerekçeler ve mezhepçi fitnelerle patlatılması mümkün hale geliyor. İşte böyle bir şey gerçekleşirse, Yahudilerin sözde Süleyman heykelini inşa etme işi kolaylaşacaktır. (Ürdün gazetesi Düstur, 17 Ağustos 2009)