Medyaya karşı bilinç kuşanmak (1)


 
     Büyüklerimiz "Aklıma mukayyet ol Allahım" derlerdi. Şaşırtıcı, kafa karıştırıcı, ölçüleri allak bullak edici bir durum, ya da haber karşısında...

    "Aklımı koru Rabbim!" demek bu.

    Şimdilerde, medyayı takip ederken her birimiz, sürekli, aklımıza mukayyet olmak gibi bir hassasiyete muhtacız.

    Çünkü medyanın bir bölümü resmen psikolojik savaş yöntemleri uyguluyor.

    Başörtüsü etrafında müthiş bir dezenformasyona, yani bilgi saptırmasına gidiliyor.

    İslam, dindarlık, Müslümanlar, İslam dünyası söz konusu olduğunda hep en negatif çerçevede yer alsın..

    Korku olsun, şiddet olsun, gerilik olsun, kadınların ezilmesi olsun...

    Ve bu gittikçe çoğalıyor olsun. 

    Türkiye'yi tehdit ediyor olsun.

    İnsanların kapılarını çalmakta olan bir felaket gibi görünsün.

    Siz şu anda minik bir şey gibi algılıyor olsanız da, o aslında büyük bir tehlike olsun ve zaten hep böyle yavaş yavaş gelen bir felaket olsun.

    Bunların hepsi götürülüp başörtüsünün üzerine yüklensin.

    Sonra mukabil meydan okumalar gelsin.

    Mukabil cephe tanzim edilsin. Oraya güç taşınsın. Orada bir ittifak oluşturulsun. Oranın öfkeleri bilensin. Ve mukabil tehditler savrulsun.

    Savrulsun ki, öteki cenahın iradesi çözülsün.

    Öteki cenah, "elimizden kurtulamazsınız" psikolojisine sürüklensin.

    İşte böyle bir medya anaforu içinde savruluyor Türkiye...

    Düşünün bir, üç gazete birden, internet sayfalarında

    "Ezan eşliğinde linç", "Kur'an eşliğinde linç", "Taşlarla başını ezerek öldürdüler" gibi bir haberle çıkıyor. Güya koca dayağından kaçan bir kadın, mahalleliler tarafından taşa tutularak öldürülmüş. Bu arada da ezan ya da Kur'an okunuyormuş.

    Bu haberlerin tümünde caniler müslüman olarak gösteriliyor.

    Bu haberlerin amacı ne?

    "İslam çoğalırsa böyle olur.

    Kadınlar ezilir.

    Linç edilir. Üstelik en vahşi biçimde!"  mesajı değil mi? Üstelik "mahalle baskısı" söylemini de içimize taşımış olmakta mıyız?

    Aynen öyle.

    Oysa haberin gerçeği bambaşka.

    Bir kere haber yeni değil. Olay taa 2007 nisanında meydana gelmiş. Üç gazete, neredeyse bir yıl önce olmuş olmasını haberin en görünmez yerine koymuş ve bugün ısıtıp yeniden servise sunmuş.

    Peki ya haberin gerçeği ne?

    Meğer Yezidi bir genç kız, bir müslüman gence aşık olmuş, Yezidi toplumu da genç kızı linç etmiş.

    Ama haberin bu şekli, bugün, medyamız açısından pek işe yarar değil. 

    Yezidiler Müslümanı öldürürse haber olmaz.

    Müslümanlar Yezidi'yi öldürürse haber olur.

    Üstelik ezan ve Kur'an eşliğinde olursa daha büyük haber olur.

    Onun için takla attır habere ve tezgaha koy.

    "Müftü keçi çaldı" haberleri verilirdi eskiden. Oysa Müftünün keçisi çalınmış olurdu.

    Şimdilerde "İslam ve şiddet" temaları prim yapıyor. Korku, kaygı, baskı temaları İslam'la buluşturuldu mu, tadından yenmiyor medya piyasasında...

    Aziz Nesin'in oğulları başörtüsü kavgasına girişiyor.

    Birisi başörtüsüne özgürlük için imza veriyor.

    Öteki karşı çıkıyor.

    Haydi tahmin edin bakalım, medyamızda hangisi öne çıkarılacaktır?

    Tabii ki başörtüsü karşıtı olan.

    Bakıyorsunuz, Hürriyet onu manşet yapıyor.

    Üstelik, aynı haber bir gün önce bir başka gazetede çıkmış iken ve ortada bir haber atlama olayı varken...

    Koca gazete, haber atlamış olmayı önemsemeden asıl misyona odaklaşıp, pabuç gibi  harflerle yasakçı kardeşi manşet yapıyor.

    Bu arada Aziz Nesin'in "Başörtüsünü yasaklamak aptallıktır" şeklindeki sözleri hiç görülmüyor.

    Türkiye, andıçları tanıyan bir ülkedir.

    Yani bir haberin nasıl kotarıldığını, nasıl saptırıldığını ve nasıl, psikolojik savaşa uygun hale getirildiğini örneklerle yaşamıştır.

    Onun için aklınıza mukayyet olun, diyorum.

    Bir tv haberini izlerken, bir gazeteyi okurken iki kere, üç kere, beş kere düşünün.

    Yalanı meslek edinmiş olanlara karşı daha sıkı bir süzgeç uygulayın.

    Haberin namusunu korumak için azami titizliği gösterin.

    Yüreğinizin doğrularını, dimağınızın doğrularını diri tutun.

    İslam'ın içinizdeki muazzez varlığına karşı geliştirilen söylemleri, üretenlerin yüzüne çarpın.

    Bu muazzez dini, şiddetle, terörle, yalan dolanla, gerilikle birlikte ananlara karşı şuur zırhını kuşanın.

    Kur'an, "Bir fasık size bir haber getirdiğinde onu mutlaka araştırın" diyor.

    Evet bu, tüm iletişim kanallarına yönelik bir şuur süzgecini kuşanma çağrısıdır.

    Aklımıza mukayyet olma çağrısıdır.

    Aklımızla Rabbimiz arasındaki bağları diri tutmak bir insan için her zamanın en büyük hassasiyeti olmalıdır.