Medyanın korkuyla imtihanı

Tarihin ibresi 1950’lerin ilk yıllarını gösterdiğinde Amerika’yı uzun yıllar sarsacak bir sürecin temelleri de atılmaya başlanmıştır. Ünlü Amerikalı senatör Joseph McCarthy’in başını çektiği bir ekip ülkede Komünizm yanlılarına karşı bir mücadele başlatır. Bu uğurda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan McCarthy, uzun yıllar izleri silinmeyecek skandallara imza atar. McCarthy ismini tarihe kazıyan asıl uygulama ise, onun ülkeye yaydığı felaket senaryoları ve başlattığı cadı avıdır. Muhataplarını vatan hainliği ile suçlayan senatör estirdiği havaya karşı durmaya çalışanları çeşitli yöntemlerle susturmaya çalışır. Ne var ki o yıllarda CBS televizyonunda çalışan program yapımcısı Edward R. Murrow McCarthy’nin korkulu rüyası olur.

 

Babanı İhbar Et, Kurtul!      

 

Senatör Joseph McCarthy, oluşturmaya çalıştırdığı kargaşa ortamına karşı tavır takınan bütün muhalifleri, halkın gözünden düşürmek için Kominist olmakla itham eder. Ardından bu kişilere karşı çeşitli yollarla yaptırımlar uygular. Bu yaptırımlar söz konusu kişilerin aileleri ile olan ilişkilerine kadar gider. McCarthy, ülkede yaşayan duyarlı ve sorumluluk sahibi vatandaşları bu cadı avına çağırır. Amerika’nın geleceği için söz konusu tarafların etkisiz hale getirilmesi gerekiyordur. Vatansever Amerikalılar ülkeyi karıştırmak isteyen bu vatan hainlerine karşı ellerinden gelen bütün desteği vermelidirler. Bu kişiler kendi ailelerinden bireyler olsa bile! Ülkelerinin geleceklerini güvence altına almak isteyen vatandaşların babalarını, kardeşlerini ve çocuklarını yetkili birimlere ihbar etmeleri istenir. Joseph McCarthy’nin başını çektiği bu hareket toplumda büyük kamplaşmalar meydana getirir. Yapılan ihbarlar, fişlenmeler, karşılıklı suçlamalar ve vatan hainliği yaftası toplumu adeta bir cadı kazanına dönüştürür. Bu sıralarda CBS televizyonunda program yapımcılığı yapan Edward R. Murrow ve ekibi bu konuyla ilgili bir karşıt süreç başlatmayı düşünürler. Ordu ile ilişkileri olan firmaların reklâmlarıyla ayakta duran Murrow, çevresindekilerin uyarılarını bir kenara bırakarak ülkede estirilmeye çalışılan bu terör havasının üzerine gitmeye karar verir. Önce ordu tarafından uyarılır, ardın da maddi kaynakları kesilir. Ancak Edward R. Murrow ekibi ile birlikte Joseph McCarthy’ye karşı başlattığı mücadeleye devam etmeye kararlıdır. Bu sırada eline geçen gizli bir dosya ile asıl süreci başlatır. Dosyada, o yıllarda güvenlik tehlikesi oluşturduğu için A. B. D. Hava Kuvvetlerinden kovulan, A. B. D. Hava Kuvveti yedek askeri Teğmen Milo Radulovich’den söz ediliyordur. Yargılanmadan suçlu ilân edilen Radulovich’den orduda kalması için babasını ve kız kardeşini ihbar etmesi istenilmiştir ama o bunu reddetmiştir. Radulovich’e yapılan tüm suçlamalar mühürlü olarak saklanmıştır. Murrow kendisine yapılan tehditlere rağmen bu dosyayı programında yayınlar.

 

‘Birbirimizden Korkarak Yürümeyeceğiz!’

 

Senatör Joseph McCarthy, kendisini eleştirmeye başlayan Murrow’u komünist olmakla suçlayarak cevapladığında, halkın çoğunluğunda düşmanlık duyguları gelişir. Bu misilleme ve korku ortamında, McCarthy'nin yalanları ve kabadayı taktikleri sonunda açığa çıkıp da, McCarthy'yi güçsüz bıraktığında ise CBS elemanları ne olursa olsun görevlerine devam eder ve sonuçta azimlerinin karşılığını görürler. Yine de Murrow ve ekibi yüksek bir bedel ödeyecekler ve programları daha geç bir zamana alınacaktır.

 

O tarihte fikir ve düşünce özgürlüğü savaşı verdiğini söyleyen Edward R. Murrow, akıllardan kolay kolay silinmeyecek şu konuşmayı yapar: “Birbirimizden korkarak yürümeyeceğiz. Tarihimizi ve öğretilerimizi derinlemesine öğrenirsek ve korkak adamlar soyundan gelmediğimizi unutmazsak korku tarafından mantıksızlık çağına sürüklenmeyeceğiz. Yazmaktan, konuşmaktan, arkadaşlık etmekten ve şu anda gözden düşmüş gayeleri savunmaktan korkan adamlardan olmayacağız.  İnsanlık için Senatör McCarthy’nin yöntemlerine karşı sessiz kalmayı savunmanın ya da onaylamanın zamanı değil. Evimizdekini yok ederek yurtdışındaki özgürlüğü savunamayız…!”

 

‘Böyle Süreçlerde Cesur Olmalıyız’

 

Filmin senaryosunu ve yönetmenliğini üstlenen ünlü oyuncu George Cloneey ise gerçek hayattan alınan bu hikâyenin beyazperdeye yansıtılmasının öneminden ve zorluğundan söz ediyor. Edward R. Murrow’un gerçek bir medya kahramanı olduğunu ve cadı avının hakim olduğu illegal bir ortamda verdiği demokratik mücadelesinin medya için örnek teşkil etmesi gerektiğini söyleyen Clooney şöyle devam ediyor: “Bu olay ve zaman benim tutkumdu, çünkü bu televizyon gazeteciliğinin dünyayı ve insanların düşüncelerini değiştirdiğini gösterebileceğiniz nadir zamanlardan biridir. Murrow bu konuya yaklaşıncaya kadar McCarthy dokunulmazdı. Cesur olmanız gereken o büyük anlardan biriydi.”

 

Son yıllarda kritik tartışmaları konu edinen yapımlardan birisi olan ‘İyi Geceler İyi Şanslar’ medya-siyaset-ordu ilişkilerine ışık tutması yönüyle de önemli bir çalışma. Film, toplumsal olaylara karşı medyanın reflekslerini mercek altına alarak aynı zamanda bir öz eleştiri ortamı da oluşturuyor. İktidar ve para dengeleri arasında gelgitler yaşayan medya ortamında, özgürlük ve insan hakları konusunda örnek bir tavır sergileyen Edward R. Murrow’un mücadelesi, ülkemizde kaynatılan cadı kazanlarını karıştıran medya yöneticileri için ibret olması açısından da anlamlı bir çalışma.

 

İlgililere duyurulur…