Meclis-i Mübarek Mekke

“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: (Ziyaret için) sadece üç mescide seyahat edilebilir: Mescid-i Haram, Mescid-i Resûlullah, Mescid-i Aksâ.”

   Biz de önce Mescid-i Nebevî’yi, sonra Mescid-i Haram’ı ziyaret ediyoruz...

   Efendimiz için, “Sath-ı arz bir mescid, Medine bir minber, Mekke bir mihrap…” ‘Minber-i Nebevî’ Münevver Medine’den, ‘Mihrab-ı Nebevî’ Mükerrem Mekke’ye gidiyoruz…  

   Mescid-i Nebevî’de kırk vakit kıyama durup, Kâbe-i Muazzama’da tavafa, Safa ve Merve’de sa’ya azmü cezmü kasd ediyoruz...

   Mekke’deyiz…

   “Şurası muhakkak ki, (yeryüzündeki) ilk ev, mübarek olsun ve içinde namaz kılınsın diye Mekke'de inşa edilen Kâ'be'dir” hadisiyle bildirilen mukaddes Beyt’in ev sahibi Mekke…

   İçerisinde, Hz. Ömer (ra)’ın, “Biliyorum ki, sen faydası da zararı da olmayan bir taş parçasısın. Eğer Resûlullah’ın öptüğünü görmeseydim, seni öpmezdim” dediği Hacerül Esved’in, mübarek Zemzem’in, Makam-ı İbrahim’in bulunduğu Kâbe-i Mükerreme’nin ev sahibi Mekke…

   Resûlullah’ın ana vatanı Mekke…

   İslâm’ın doğduğu şehir Mekke…

   Kur’ân’ın nâzil olmaya başladığı belde, vahyin mebdei, İslâm’ın menşei Mekke…

   Allah’ın haram kıldığı şehir Mekke…

   Şehirlerin anası Mekke…

   Taşı ile toprağı ile; ağacı ile çiçeği ile, kurdu ile kuşu ile, küçük büyük mahlukatı ile Resûlullah’a şehadet eden, mucizelere mazhar olan Şâhid ve Mucizeler Mahzeni Şehir, Mekke…

   Acının ve sevincin, müjdenin ve korkunun birlikte yaşandığı; elmasla kömürün, Hz. Ebûbekir’le Ebû Cehil’in yaşadığı; îmanla küfrün, sıddîklerle kezzabların ayrıştığı Fâruk Şehir, Mekke…

  ‘İman-hicret-cihad zinciri’nin sapasağlam îmal edildiği, Dârul Erkam’da İslâm’ın ilk eğitim müessesesinin inşâ edildiği, cahiliye döneminin sona erip insanlığın ihyâ edildiği Mukaddes Şehir, Mekke… 

  Resûl-ü Ekrem’in hicreti başlattığı, fethettiği, ve “Fetihten sonra artık hicret yoktur. Ancak cihad ve niyet vardır.” diyerek hicreti bitirdiği Mübarek Şehir, Mekke…

   Sevgili Efendimiz’in kendisine hitaben, “Sen ne hoş beldesin! Seni ne kadar seviyorum! Eğer kavmim beni buradan çıkmaya mecbur etmeseydi, senden başka bir yerde ikamet etmezdim.” dediği Sevgili Şehir, Mekke…

 

İlk Müslüman ve ilk vâlidemiz Hz.Hatice (r.anhâ)’nın medfun olduğu Cennetül Muallâ, ilk vahyin geldiği Hıra Nur Dağı, Hicrette Efendimize sığınak olan Sevr Dağı, Şakkı Kamer mucizesinin gerçekleştiği Cebel-i Ebu Kubeys ve Cin Sûresi’nin nâzil olduğu Cin Mescidi’ni içinde barındıran Sâdık ve Musaddak Şehir Mekke…  

   Her sene İslâm’ın en büyük şûrâsı olan Haccı Ekberin icrâ edildiği, mü’minlerin Arafat’ta âdeta velâyet mertebesine çıktığı Meclis-i Mübârek, Mekke…

***

  Medine’de başta Hazreti Hamza olmak üzere Uhud şehidlerine veda edip ardından Bedir şehidlerini selamladıktan sonra Mekke’ye vâsıl oluyoruz… Sorular üşüşüyor zihnimize…

   Bedir ve Uhud şehidleri olmasa ve Hudeybiye döneminde manevî fetihler yaşanmasa idi ne Mekke’ye, ne Şam’a ne de İstanbul’a ulaşılabilir miydi? Yıldızlar kaybolmasa güneş doğabilir miydi? Mekke fetholunmasa idi Şam, Bağdat, İstanbul birer İslâm beldesi olabilir miydi?  Mucizeler denizi Bedir’de, İslâm’ın ‘ilk ve son ordusu’ muzaffer gelmese idi; beş bin nişanlı melek, görünmeyen ordular, imdada gelmese idi, insanlık İslâm’la nasıl tanışabilecekti?

   Bedir rûhunu şu vakıa çok iyi anlatır: Savaş istişaresi sırasında Mikdat bin Amr, kalkar ve der ki; “Yâ Resûlallah! Allah Teâlâ sana ne emrettiyse onu icra et, ne tarafa gidersen biz kesinlikle seninle beraberiz. Biz, İsrailoğulları'nın Hz. Musa'ya dedikleri gibi, ‘Git, sen ve Rabb'in birlikte savaşın, biz işte burada oturucularız.’ (5/24) demeyiz, biz de sizinle beraberiz, gören bir tek gözümüz bulunduğu müddetçe savaşacağız.”

   Bedir, İslâm neslini inşâ ettiği gibi, bir cemiyeti de imhâ etmiştir: İnsanlığın yüz karası Ebu Cehil başta olmak üzere müşriklerin ele başları Bedir’de can vermişlerdir. Bedir, hem Mekke’nin vicdanının temizlendiği mekânın, hem de Allah’ın sevgilisini evinden eden bir toplumun haddini bildiği günün adıdır. Bedir günü Efendimiz, kılıcını çekmiş ve “Lakin o topluluk muhakkak bozulacak ve arkalarını döneceklerdir” (54/45) meâlindeki âyeti okumuştur.  

   ‘Bedir rûhu’, başta Mekke olmak üzere İslâm tarihindeki bütün fetihlerin mayası ve esası olmuştur. Ne vakit o ruh kaybedilmiş, fetih kapıları da kapanmıştır.

   Mekke-i Mükerreme ve Kâbe-i Muazzama’da bu rûhun yeniden kazanılması ve âlem-i İslâm’ın istikbâli için duaya duracağız…

   isbilir@theunity.org