Mavi Marmara ablukada önemli bir gedik açtı

 

Askerleriniz dokuz silahsız insan hakları eylemcisini öldürmüş, onlarcasını yaralamış, kendileriyse en ufak bir ölümcül yara almadan olaydan kurtulmuşken, onların ‘teröristlerce linç edildiğini’ iddia etmek de ayrı bir beceri, onun da ötesinde gerçeklerden kopukluk gerektiriyor.

Ama işte İsrail’in propaganda makinesinin anlattığı hikâye bu. Dün biraz daha inanılır bir tablo belirmeye başladı: Filistinli İsrail milletvekili Hanin Zugbi’ye göre komandolar daha güverteye inmeden ateş etmeler;  sersemleticiler,  elektrik şokları, göz yaşartıcı gaz ve başlarda kurşun yaraları...

İsrail birçok açıdan uluslararası hukuku alenen ihlal etmişken, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın korsanlık ithamını abartılı bulmak zor. Saldırıları uluslararası sularda yapması bir yana, İsrail’in Gazze ablukası yasadışı bir toplu cezalandırma siyasetine ait yasadışı bir işgal niteliği taşıyor ve Gazze halkını yasadışı olarak temel malzemelerden mahrum tutuyor. İsrail ordusu, Yunan ve Türk makamlarınca defalarca aranan gemilerde silah olmadığını biliyordu. Gemilerde bulduğunu iddia ettiği korkunç silahlarsa birkaç iskemle bacağıyla meyve bıçağı çıktı. Ağır silahlı askerlere sopalarla karşı koyanların nefsi müdafaa gereğince hareket ettikleri ve ayrıca çok da cesur oldukları şüphe götürmez.

Erdoğan’ın devlet terörü diye adlandırdığı şey, hem İsrail’le eski müttefiki arasındaki ayrılığı kesinleştirdi, hem de Gazze ablukasında, İsrail’in bu saldırılarla esasen kapatmaya çalıştığı çatlakları iyice araladı. Dahası ablukanın küçük ortağı Mısır sınırını açmak zorunda kaldı; ablukaya göz yuman Batılı hükümetler şimdi kendilerini karşıt bir şeyler söylemek zorunda hisseder oldu. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Gazze’deki durumun ‘sürdürülemez’ olduğunu teslim ederken, Britanya’nın BM Daimi Temsilcisi Mark Lyall Grant ablukayı ‘kabul edilemez’ diye niteleme cesaretini gösterdi.

Kınamaya hâlâ daha çok yol var, 1.5 milyondan fazla esir insana zorla çektirilenlere son vermekse ondan da uzak. Mevcut siyasi boşluğu doldurmak için artık dünyanın dört bir yanından vatandaşlar harekete geçiyor. ‘Nefret gemileri’ olmak şöyle dursun, 40 küsur milletten insanın katıldığı Özgür Gazze hareketinin filosu, onun sekiz öncülü ve Viva Palestina konvoyları giderek büyüyen bir küresel hareketi temsil ediyor.

Bize, Gazze halkının Hamas’ın İsrail’e gönderdiği füzeler nedeniyle bu muameleye maruz kaldığı söylenmişti. İsrail’in burayı yakıp yıktığı 2008-09’un üzerinden bir yıldan uzun bir zaman geçtiği halde, Hamas etkili bir ateşkesi sürdürebildi ama abluka devam ediyor.

Hamas er ya da geç pasif kalmanın bir işe yaramadığı sonucuna varacaktır. Eğer ABD ve Mısır tarafından Mısır-Gazze sınırına şu anda inşa edilmekte olan çelik yeraltı duvarı etkili olursa, Gazze’nin can damarı olan tüneller bile kapanacak.

Gazze ablukası gerçekte 43 yıllık işgalin sadece bir semptomu. Her ne kadar İsrail 2005’te yerleşimlerini geri çekmiş olsa da, Gazze hem yasal hem fiili anlamda halen işgal altında.  Seçilmiş Hamas yönetimi işgalciye karşı çıktığı için ablukaya alınırken, işgalcinin kendi güvenliği daima el üstünde tutuluyor. Uluslararası eylemcilerin kendi liderlerinin çoğundan daha çabuk kavradığı gibi, bu böyle devam edemez.

Saldırıların İsrail’le Türkiye arasında zaten soğumuş ilişkiler üzerindeki etkileri kapsamlı olacak gibi görünüyor. İsrail’in Türkiye ve İran’ın Arap olmayan güçleriyle birlikte Araplara karşı ortak bir dava yaratmaya yönelik uzun zamanlı stratejisi, en sonunda tepe taklak oldu. Bu haftaki olayların dönüm noktası olacağını varsaymak tehlikeli. İsrail çok daha büyük öfke patlamalarına dayanmış bir ülke. Ama bu sefer, bir şeyler değişiyor artık.  BM’nin Gazze operasyonlarının başındaki John Ging, gemideki ölümlerin Gazze konusunda “Uluslararası toplumun sözlerinin arkasını getirmedeki başarısızlığını ortaya koyduğunu” söyledi. Mısır sınırının açılmasınıysa ablukada ‘muazzam bir gedik” olarak görüyor.

Kesin olan şu ki, kimilerinin İsrail’in askeri şiddetinden gözü korkmuş olsa da, daha da fazla sayıda gönüllü o gediği genişletmek için Gazze’ye gemilerle yardım götürmeye çalışacak. Filistinlilere haklarının verilmemesi, hem ahlak hem siyaset açısından çağımızın büyük bir davasıdır. Gazze halkına yardıma bir adım bile olsun yaklaşmışsak, Mavi Marmara’nın kurbanları boş yere ölmemiş demektir. (3 Haziran 2010)

 

Kaynak: Radikal