Marka ve sembol

Bin Ladin’in öldürülmesiyle alakalı birçok konu merak konusu. Hatta ölüp ölmediğinden dahi şüphelenenler var. ABD karartma uyguladığından ve ortalığı çelişkili bilgiler ve haberler kapladığından normal bir durum.  Benzeri algılar geçmişte de yaşanmıştır.

Sözgelimi, Yugoslavya’nın dağılma sürecinde duyduğumuz iddialardan birisi de, bir zamanlar gerçek Tito’nun öldüğü ve yerine sahtesinin ikame edildiğiydi. Saddam’ın da birçok dublörü olduğu rivayet ediliyordu. Saddam’ın yakalanması sırasında da bazı kuşkular doğmuştu.

Yine Irak’taki Kaide’nin başı olarak varsayılan Zarkavi’nin de yıllar yılı izini kaybettirdikten sonra Amerikan bombardımanıyla hayatını kaybetmişti. Hatta öldüğü de zannedilmişti. Ona da yaşama izin vermemişler ve suikastla ve füzelerle öldürmüşlerdi. Daha doğrusu bombardıman sırasında yaralanmış lakin ölmesi için hastaneye götürmemişlerdi! Herhalde o saatten sonra yaşamasının faydalarına olmadığını ve başlarını ağrıtacağını düşünmüş olmalılar.  Elbette bir köyü oyun oynar gibi kitle imha silahlar veya uzaktan kumandalı silahlarla ortadan kaldıran Amerikalılar için Bin Ladin gibi ‘aranan bir cani’nin hiçbir önemi olamaz.  Gözünü kırpmadan milyonlar öldüren bir ülke için tersini düşünmek lüks olur.  

Son sıralarda ölmeyenlerle ilgili iki hikaye daha çıktı. Buna göre, Saddam Hüseyin Irak halkına ‘alo’ diye seslendi. Birilerinin ödü patladı.  Saddam Hüseyin Irak halkına mezardan mı telefon etti yoksa gerçekten de ölmedi mi, bilen yok!

Enver Sedat’ın kızı Rukiyye de babasını Mübarek’in öldürttüğünü ama onu katleden Halit Şevki İstanbuli’nin idam edilmediğini ve kendisiyle bir Suudi otelinde karşılaştığını ileri sürdü.      

*

Asıl meseleye dönecek olursak; Bin Ladin’in öldürülmesi veya ona öldü imajı verilmesi veya muamelesi yapılması ne anlama geliyor?  Bu örgütünü de sarsabilir mi? Lübnanlı yazar Satı Nureddin, Bin Ladin’in örgütü tarafından da terk edildiğini söylemiştir.  Pakistan’ın onu terk ettiği kesin. Satı Nureddin, örgütünün de terk ettiğini ileri sürüyor.

Peki, örgütü ne durumda? Son sıralarda bin Ladin için dünyada bir kanaat seslendiriliyor. Buna göre aslında bin Ladin’in Kaide liderliği biteli çok olmuştu. Bin Ladin’in örgüt liderliği bitmiş sadece Kaide markasına ilham kaynağı olmuştu. Bin Ladin zamanla sanal bir lider görünümü kazanırken örgüt de marka haline gelmişti. Dolayısıyla merkezi bir örgüt olmaktan çıkmış ademi merkezi bir örgüt haline gelmiştir. Lidere de ihtiyaç kalmamıştır.

Kimileri Bin Ladin’i ihbar edenin Mısırlı eski Cihad örgütünün lideri Eymen Zevahiri olduğunu da ileri sürüyor. Kimileri de Bin Ladin’in yerine onun geçtiğini veya geçeceğini savunuyor. Eymen Zevahiri’nin Bin Ladin’i ihbar edip etmediği sorusuna cevap vermek mümkün değildir. Lakin çoktan beri dolaşımda olan Eymen Zevahiri’nin kasetleri idi. Dolayısıyla fiili olarak örgütü onun yönettiğini söyleyebiliriz. Ya da bunu Bin Ladin’i unutturmak için yaptığını varsaymak da mümkün.  

Genel olarak Kaide’nin örgüt olarak gerilediğini ve küçüldüğünü ve tesirsiz hale geldiğini söylemek mümkün. 11 Eylül’den beri sürekli olarak darbe yiyor. Ve ona nispet edilen bütün eylemler ABD’de değil üçüncü ülkelerde gerçekleşiyor. Bu artık ABD’ye ulaşamadığı anlamına geliyor.  11 Eylül’de de ulaşıp ulaşmadığı veya en azından nasıl ulaştığı ise hala bilinmiyor. 

*

Bin Ladin’in kişiliğinin en azından büyük bir bölümü imajdı. Bu imaj gerçekten de Amerikan imalatıydı. Bazı konuşmalarda da söylediğim gibi, Bin Ladin’in ajan olduğuna hiçbir zaman inanmadım. Lakin kullanıldı. Kullanılan yönü de, ABD tarafından imal edilen imaj tarafıydı. Yunus Emre’nin ‘bir ben var benden içeri’ dediği gibi Ladin’den içre de başka bir Ladin daha vardı. Bu kişiliklerden birisini ABD imal etti. ABD, Bin Ladin’i öldürürken bu imaj veya yükleme kişiliğini de öldürdü.  

ABD son yüzyılda tanıdık veya tanımadık birçok yükleme kişilik imal etti. Bunlardan birisi de Nasır’dı. Önce Nasır’a pozitif yükleme yaptılar. Bin Ladin’e de negatif yükleme yapıldı ve bu yükleme üzerinden ABD bazı hedeflerine ulaştı.  

Soru şu: Obama bu imajdan mı kurtulmak istedi yoksa  ödül avcılığı ve Üsame’nin naaşını kendisine siyasi sermaye mi yapmak istedi?  Şüphesiz olayların seyrinden bunu anlayacağız.