Malezya'nın demokratik açılımı

 

Bridget Welsh, Malezya'nın iktidar koalisyonunun tarihi yenilgisinin 1957'deki bağımsızlığından bu yana ülkenin siyasetinde baskın olan, kapalı ve ırk temelli politikanın düşüşünü temsil ettiğini söylüyor.

Malezya'nın genel seçim sonuçları, 8 Mart 2008'de belli olurken ülke seçmeninin başbakan Abdullah Bedevi öncülüğündeki iktidar Barisan Nasional'e (Ulusal Cephe) benzeri görülmemiş bir darbe vurduğu açıkça ortaya çıktı. İktidardaki koalisyonun keskin kayıplarının—Malezya'nın 13 eyaletinden beşi, 222 koltuklu ulusal mecliste 82 koltuk ve çok etnikli koalisyonda Malay olmayan unsurlara sahip partilere karşı önemli bir düşüş—anlamı seçimin Malezya tarihinde yeni bir bölüm açmasıdır. Ulusal Cephe koalisyonundaki baskın Birleşik Ulusal Malay Örgütü partisinin (UMNO) 5 yıllık iktidarından sonra bir değişimin işaretleri açıktı: yeni bir kontrol ve dengeler sistemine yönelim, 1957'deki bağımsızlığından beri ülke tarihinin belirgin özelliği olan ırkçı politikalardan uzaklaşma ve daha iyi demokrasi.

Hükümetin kibri

Barisan Nasional'ın gerileyişinin nedenleri, muhalefetin gücünden çok Abdullah Bedevi'nin önderliğindeki koalisyonun düşük performansı ile ilgilidirler. Görevdeki dört yılında Abdullah, selefi Mahathir Muhammed'in (1981—2003 arasında 22 yıl Malezya'ya hükmetti) iktidarının belirgin özelliği olan ekonomik büyümeyi sürdürmeyi başardı fakat büyümeden kaynaklanan kazancı sıradan vatandaşlara yönlendirmede etkisiz kaldı. Enflasyon oranı, görece daha düşük ücretler, Abdullah'ın yönetimine karşı artan güvensizlik ve devam eden yolsuzluk; bütün ırklardan Malezyalılar arasında büyük bir huzursuzluğa neden oldu. Ekonomik kazanımlar, artan bir şekilde küstahlaşan politik elite özellikle de UMNO'nun liderlerine giderken Malezyalılar kemer sıkma durumundaydılar. 

Düşüş halindeki bu ekonomik meşruiyete, etnik ilişkilerin özellikle de Malay olmayanların endişelerine, yönetiminin şok edici bir tavrı eşlik etti. Çinlilerin, Hintlilerin ve Doğu Malezyalıların sesleri göz ardı edildi ve Abdullah'ın partisinde artan Malay şovenizmi kontrol edilmezken genellikle Malaylar dışındaki etnik grupların sesleri dikkate değer bulunmadı. Aslında Abdullah ırk kimliğini; "yeni ekonomi politikası" adındaki ırkçı bir şekilde uygulanan pozitif ayrımcılık politikasını yenileyerek partideki konumunu güçlendirmek için kullandı ve İslami yönetimin hassas yayılımını gerçekleştirip Malay olmayan toplulukların güvenini kaybetti.

Abdullah'ın liderliğinin Malay olmayanların sorunlarına yönelik başarısızlığı; toplumlarının yüz yüze olduğu fakirlik ve ayrımcılığa dikkat çeken Hintli Malezyalılar (İnsan Hakları Hareket Gücü koalisyonu tarafından organize edildi) tarafından Kasım 2007'de gerçekleştirilen benzersiz bir protesto olan Hindraf (Hindu Hakları Hareket Gücü) sorunu ile ilgili fiyaskoyla en iyi şekilde gösterildi. BN hükümeti liderleri tutukladı ve Malayların oyuyla bu seçimi kazanmayı umut ederek bu olaydan hemen sonra seçim programı yaptı. Bu çok ciddi bir yanlış hesaptı. Abdullah, kötülüğe aşağılamayı da katmak için, kendisine sadık yeni adayları destekleyerek, eski ve popüler adayları düşürerek kendi partisindeki konumunu güçlendirme yolunda bu seçimi kullandı. Bu yanlış değerlendirmeler UMNO'nun içinde, dengesizliği gidermeye yönelik üzerinde anlaşılmış girişimler ve bu girişimlere ayrılmış kaynaklar sorunu dahi karara bağlanamadığından isyanı provoke etti. BN'nin iç hizipçiliği; sadece görev başındaki hükümetin gelecekteki seçim mekanizmasını zayıflatmaya yarayan koalisyon ortağı partilerle yapılan koltuklarla ilgili tartışmalı görüşmelerle iyice kötüleşti.

Muhalefetin yuvarlanan kartopu

Üç önemli muhalif politik parti—Enver İbrahim'in çok ırklı Parti Keadilan Rakyat (Ulusal Adalet Partisi), Çinlilerin baskın olduğu Demokratik Hareket Partisi ve Islamic Parti Islam sa-Malaysia (Malezya'nın İslami Partisi)—kolektif bir şekilde hükümete yönelik kapsamlı hoşnutsuzluktan kazançlı çıktılar. Muhalefet arasındaki bağlar; eskiden Mahathir'in başbakan yardımcısı olan Enver İbrahim'in tutuklandığı ve politik bir yargılamayla hüküm giydiği (2004 yılında hapishaneden çıktı ve siyaset yasağı süresi Nisan 2008'de sona eriyor) 1998—99'deki reformasi (reform) döneminin en sıcak günlerinden beri şekilleniyordu. İdeolojik tutumları bakımından birbirlerinden farklı olabilirler fakat bu seçimde onlar (Doğu Malezya'daki küçük birkaç istisna dışında) bir saldırmazlık paktına girdiler ve bir birlerine karşı yarışmadılar. Muhalefetin her bir birimi açıkça destekçilerini, parti gözetmeden ve yarışa aldırmadan hükümet karşıtı ortaklara destek vermeleri konusunda cesaretlendirdiler. 

Enver İbrahim, ideolojik olarak bölünmüş PAS (Pan-Malezya İslam Partisi) ve DAP (Demokratik Hareket Partisi) arasında bir köprü görevi gördü ve kendi partisini Malay oylara yaslanan bir parti olmaktan çıkarıp çok ırklı bir desteğe yaslanan bir parti konumuna getirdi. Bu, NEP'in (New Economic Policy) açık bir reddiyesini ve öbek öbek ırk vurgusu değil de ısrarlı bir şekilde Malezyalı kimliğine yönelik çağrılarını da kapsayan acılı kararları içeriyordu. Bütün politik partiler zemin kazandığından bu söylem tuttu. 

Muhalefetin kampanyaları eski seçimlerde yürüttükleri kampanyalardan tamamen farklıydı. Partiye hükümet üzerinde boğucu bir hâkimiyet veren parlamentodaki BN'nin üçte ikilik çoğunluğunu kırma hedefleri ile birlikte amaçları belliydi ve mütevazıydi. Bu yaklaşım yuvarlanan kartopu misali geniş bir ulusal desteğe dönüştü—bu; kısmen muhalefetin, aslında seçmek için bir alternatif varken posterleri "tek seçenek" projesi sunan BN hükümetinin kibrine yönelik açık bir zıtlığa sahip olması dolayısıylaydı.

Muhalefetin etkisinin bir diğer kaynağı, eleştirileriyle daha fazla hareketlilik için şartlar oluşturan sivil toplum ve politik meclis gibi alanlarda Abdullah'ın kendisinin yaptığı politik özgürleştirmeydi. Hükümet bağlantılı medyayı—internet, bloglar, e-mailler ve SMS'ler üzerinden mesajını daha etkili bir şekilde duyurarak—bypass etme muhalefetin becerisiydi. 

Bunu gerçekleştirmeleri için on üç günleri vardı. Bu Malezya'nın tarihinde en uzun süren kampanyasıydı ve BN'nin kampanya konularına cevap verebildiler. Savunmadaki BN artan bir şekilde, muhalefetin meydan toplantılarından ekonomi ile ilgili verilere kadar yalanlar söyledi. BN, artan bir şekilde karmaşık düşünen ve bilgilenen bir seçmene yönelik eski kafa yapısının ötesine geçemedi. İlanları, sıkı ekonomik koşullarla ve (Malay olmayanların) dışlanmaları durumuyla yüzleşen bir halka "sahip olduğunuz şeyler için minnettar olun" şeklinde reklâm yapıyordu.

BN'nin son kendi kendini yaralama olayı, Enver İbrahim'e yönelik büyük kişisel bir saldırı başlattığı kampanyanın son aşamasında gerçekleşti; bu saldırı, geleneksel olarak etnik davranarak oy kullanılan bir sistemde BN'in kazanmak için bağımlı olduğu Malay topluluğunda geri tepti. Bu reaksiyon, bütün grupların büyük çoğunlukla muhalefet için oy kullanmalarıyla birlikte Malezyalılar etnik oy verme anlayışını terk ederken genel bir trendin bir unsuruna dönüştü. Hükümet karşıtı en büyük değişim, geleneksel olarak BN koalisyonuna sadık olan Hint kökenli Malezyalılar toplumundaki değişimdi. 

Bir Malezya Vedası 

Kampanyanın son kaygısı seçim süreciydi. Malezya seçimleri çoğunlukla özgürce yapılır fakat adil değillerdir. 2004 yılından bu yana, Kasım 2007'deki 40,000 kişinin katıldığı bir kitle eylemini de kapsayan seçim reformuna yönelik baskı bu sorunu merkeze yerleştirdi. Muhalefet partileri kasıtlı olarak BN'nin kayıtlı seçmenleri "hayaletler" veya "klonlarla" değiştirme fırsatını azaltmak için destekçilerinin öğleden sonra geç vakitlerde oy kullanmalarını istediler. Bu BN pratiği yaşandı fakat kısmen BN mekanizmasındaki başarısızlıklardan dolayı beklenen düzeylerde olmadı. Düzensizliklerle ilgili kaygılar bir sorun olmaya devam ediyor fakat bu kaygılar Malezyalıların yöneticilerine yönelik hoşnutsuzluklarının gücüne şahitlik eden bir sonuç olan muhalefetin kazanımlarının etkisiyle arkada kaldılar. 

Seçim sonuçları, Malezya'ya daha iyi demokrasi getirecektir. Daha güçlü bir muhalefet ulusal düzeyde daha çok kontrol ve dengeler sistemi geliştirecektir; eyalet yönetimlerinde yolsuzluğa karşı daha çok şeffaflık için bir baskı oluşturacaktır ve potansiyel olarak yerel seçimlerle tanışma Malezya seçimlerini daha da açacaktır. Çok kültürlülüğe yönelik hareket de aynı zamanda ırkçı sınırlamalara karşı sivil özgürlüklerin genişletilmesi için bir alan sunuyor. Bu aşamalar kolay olmayacaktır fakat 8 Mart seçimleri, yıllardır ülkeye hâkim olan kapalı ırk temelindeki politikalardan bir kopuş anlamına gelmektedir. 

Bridget Welsh, Johns Hopkins Üniversitesi'nde güneydoğu Asya çalışmaları üzerinde çalışan yardımcı bir profesördür. Yayınları arasında (editör olarak) Yansımalar: Mahathir Yılları (JHU/SAIS, 2004) adlı eser var.

Çeviren: Ali Karakuş