İslam dünyasında Malezya; fiziksel büyüklüğünün sunabileceğinden daha büyüktür. 24 milyon nüfuslu Güney Asya ulusu 30 yılı aşkın bir süredir dengesi, hoşgörüsü sağlam ekonomik büyümesi ile bilinmektedir. Malezya bu ününü kolay almadı onu hakketmek için çabaladı. En son ve çok tutkulu olan çaba; Abdullah Badawi’nin 2003’te başbakan olarak seçilmesinden hemen sonra başlattığı teknolojik ve ekonomik rekabete, itidale, hoşgörüye ve sosyal adalete vurugu yapan politik ve ideolojik bir kampanya olan Islam Hadhari’ydi (Medeni İslam ç.n).
Ekim’de ABD’nin uluslararası diplomasi müsteşarı Karen Hughes bütün müslümanlar için “güçlü bir örnek” olarak Medeniyet İslamı’nı övdü ve Badawi’nin yardımcısı Najib Razak, Hughes’ı onaylarcasına Malezya’nın dünyanın geri kalanıyla Medeni İslam’ı paylaşma hazırlığını yaptığını söyledi. Bu arada ülkede hükümet, Medeni İslam’ın, aralarında; adil ve güvenilir bir hükümetin ve çevreyi korumanın olduğu on ilkesini uygulamaya başladı. Badawi, Medeni İslam’ın yeni bir konsept olmadığını ve müslüman topluluğunun İslam’ın özünü hatırlayıp onunla temasa geçmesini sağladığını söylüyor. İslam Hadhari; herhangi bir yerdeki İslami Hareketlere benzer şekilde ümmetin yenilenmesi ve muktedir olmasını öngörüyor.
İslam Hadhari (Medeni İslam) bir dereceye kadar toplumsaldır, politiktir ve Malezya’daki İslami gerçekliğin makul ve doğal bir sonucudur. Hükümet uzun süreden beridir nüfusun %60’ını oluşturan Müslüman Malaylar ile çoğunluğu Müslüman olmayan yerli kabileler ve dikkate değer orandaki Çinli ve Hint azınlıklar arasındaki barışı korumak için itidal ve ekonomik hakkaniyete vurgu yapmaktadır. Bununla birlikte Malay çıkarları hükümet politikalarında merkezi olmuştur. Kırk yılı aşkın bir süredir ülkeye hükmeden Ulusal Birleşik Malay Örgütü (UMNO) bağımsızlığın öncesinden bu yana Malay hakimiyetini dillendirmektedir. Kuruluşunda UMNO; Malayların özel haklarının ve ayrıcalıklarının olacağı ve Malaylar tarafından yönetilecek bir Malezya öngördü. UMNO, Malayların çoğunluğunun faydalandığı pozitif ayrımcılık programına önderlik etmeye devam ediyor. Bu taahhüt; Malaylar için öncelikle hamiyetlerinin anahtarıdır. Fakat bu durum İslam’a dikkate değer destek gerektiriyor, Malezya’da Malay olmak Müslüman olmak demektir; Malezyalılar imanın içine doğuyorlar. Ve din ile entisiteye eğilimler Malay kimliğini karmaşıklaştırıken; politik olarak bu iki güç birbirinden ayrılamaz durumdadır: Malezya’da İslam millileştirilmiştir. Bu yüzden “Müslüman” görünmemek “Malay olmamak” anlamına gelir—bu aynı zamanda politik bir pasiflik anlamına da gelir.
İslam Hadhari zihinlerde fazlasıyla politize olmuş bir zemin üzerinde oluşturuldu ve varlığıyla UMNO’ya çok iyi hizmet etti. 2004’teki parlamento seçimlerinden aylarca önce Badawi’nin Malezya’daki yolsuzlukları bitireceği ve giderek gelişecek İslami bir görünüşü teşvik edeceği sözü verilerek tanıtımı yapıldı. Hoşgörüye yaptığı vurgu her düzeydeki Malezyalılar tarafından dikkate alındı. UMNO önderliğindeki ulusal cephe; ulusal parlamentodaki 219 koltuğun %90.4’ünü, oyların %64’ünü alıp muhalif Pan-Malay İslami Partisi’ni (PAS) mutlak bir zaferle yenerek tarihindeki en büyük gösterilerinden birini gerçekleştirdi. Fakat İslam Hadhari sadece politik bir enstrüman olarak görülmemelidir. Başbakan Badawi, İslam Hadhari’yi; müslüman ulusların, dindarlığı modern gerçeklerle uzlaştırmaya çabaladığı bir zamanda geniş İslam Dünyası’nı yakıp yıkan radikal eğilimin bir panzehiri olarak tasarlıyor. Geçen sene bir konferansta “bir İslam ülkesinin sözü ve özüyle modern, demokratik ve rekabetçi olabileceğini göstermek bizim görevimizdir” dedi.
Kavga; Malezya’nın “model” bir İslam ülkesi şeklindeki şöhretine İslamcı fundamentalist bir alt akımın meydan okumaya başladığı evde başladı. Muhafazakar dindar öğretmenlenlerin etkisi giderek büyüyordu. Çok az erkek kadınlarla el sıkışıyordu. Giderek artan bir grup azınlık; okullar çok islamileştiğinden özel eğitim seçeneği istemeye başlamışlardı. Malay kadınlarının çoğunluğu başörtüsü kullanıyor. Bazen asansörlere ve gaz istasyonlarındaki dinlenme yerlerine hoparlörlerle yönlendirilen ezan her yerde. El ele gezen çiftleri tutuklayan ve “normal ölçülerin dışına çıkmış” müslümanları rehabilitasyon merkezlerine göndermekle tehdit eden kısa adı JAWI olarak bilinen Müslüman ahlak polisleri çok küstah ve müdahaleci olmaya başladı. Ocak’ta JAWI polisi bir gece kulübüne baskın yaptı ve müslüman olmayanların gitmesine izin verirken müslüman müşterileri topladı. Tutuklananlar JAWI yetkililerini “ağzı bozuk” ve “çok hevesli” olarak tarif ettiler. Yüzleri maskeli ve cübbeli bir grup Temmuz’da Malay bir dönmenin önderlik ettiği bir topluluğa saldırdı. Malezya polisi saldırıya katılanlardan hiç birini tutuklamadı fakat bir gün sonra Devlet Din Dairesi sapkın bir dini anlayışı icra eden 58 kişilik bir topluluğu tutukladı. Haziran’da iki genç müslüman kardeş Guinness’e girmek için içki içmelerinden dolayı ceza aldılar.
Bu gelişmeler artıyor ve İslam Hadhari’nin gerçekleştirilmesine bir meydan okuma konumu alıyorlar. Fakat ne dereceye kadar? İpuçları için Malezya İslamı’nın tarihini göz atmak gerekmektedir.
İslam; Malay yarımadasına 15. yy.da ulaştı. Ilk başlarda çoğunlukla Malay aristokrasisi tarafından anlaşıldı ve kabul edildi fakat çok sayıda Malay olmayan insanın göç ettiği 19. yy.da genel bir kimlik parçası halini aldı. 1970’lerde “Dakwah Movement” (Dava Hareketi ç.n) olarak bilinen İslami canlanmadan bu güne; son dönemlerde su yüzüne çıkan İslami kimlikteki önemli değişiklik yansıyor. Bu kimliğin katalizörleri;1969 Çinli-Malay isyanları ve bu isyanlardan bir kaç ay sonra Malezya Müslüman Gençlik Hareketi’nin (ABIM) kurulmasıdır. ABIM, Dava’yı veya üniversitelerde ve halk düzeyinde vaaz ve misyoner faaliyetlerini sürdürmek için Müslüman gençliğe bir zemin sağladı. İslam’ın bu “yeniden doğumu”, “yeniden iddiada bulunması” veya “yeniden keşfi”nin en önemli sonucu; İslam’ın Malay kimliğinin temeli olarak görülmesiydi. Dava; modernleşmenin baskısına direnmeye, geleneği yeniden keşif ve yeniden inşa etmeye çalıştı, anti-emperyalist unsurları vurgulayıp, yeniden canlanmayı teşvik etti. Iran devrimi ve komşu Endonezya’daki Dava Hareketi gibi dış etkiler; Mahathir Muhammed’in 1981’de başbakanlığa getirilmesiyle eş zamanlı olarak Malezya’nın Dava Hareketi’ne yeni bir hayat ruhu üflüyordu. 22 yıllık hakimiyeti döneminde Mahathir Muhammed; Malezya’nın durgun çiftçi bir toplumdan endüstrileşmiş ihracat-yönelimli (Malezya; ABD’nin onuncu büyük ticari partneridir) bir topluma dramatik dönüşümünü idare edecekti. Bu dönem aynı zamanda politik olarak itham edilen, İslam’ın ruhu için verilmiş, riyakar bir savaşın izlerini taşıyacaktır.
Mahathir, başbakanlığının başlangıcından itibaren İslam’a adanmışlık sergiledi. Ilk yılında, “İslam’da Gelişme Konsepti”ne bağlı olarak hukuk, eğitim, ekonomi, bilim ve teknoloji ile ilgilenecek bir kaç komite kurdu. Diğer politika değişikliği; İslami pransiplere göre Malezya ekonomisinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir deklarasyonu ve İslam Bankası, İslam Ekonomi Kurumu gibi İslami ekonomik kurumların kurulmasını içeriyordu. O aynı zamanda İslam Hukuku’na çok daha uygun ulusal meşru bir sistem sözü vererek ABIM’in lideri Enver İbrahim’i UMNO’ya kattı, radyo ve televizyonu İslami içerikle doldurdu. Manevi ilerlemeyi sekteye uğratacak ekonomik gelişmelere izin vermemeyi resmi politika haline getirdi—fakat bunda başarılı olmaması ve onun giderek artan, kusurları telafi etmedeki ümitsiz önlemleri İslami canlanmanın; ülkeyi bölen ve Malezya’nın “ilerlemeci” vizyonunu zayıflatan bir duruma gelmesine neden oldu.
1990’ların ortalarıyla birlikte kapitalizmin Mahathir’in en birinci önceliği olduğu ve İslam’ı; kendi vizyonunu pazarlamak için sadece bir araç olarak kullandığı fazlasıyla açığa çıktı. Dünyanın en uzun binalarını, merkezi-işlek bir havaalanını ve dünyanın en pahalı idari başkentlerinden birini içeren şatafatlı büyük projeler yeni Malezya’nın sembollerine dönüştüler. Geniş bir Malay orta sınıfı gelişti. Işsizlik ve fakirliğin oranı tek hanelere düştü. Fakat pek çok Malay köylüsü ülkenin başarısında bir çıkarlarının olmadığını hissetti ve Mahathir’in İslami vizyonunun gerçekten nasıl olduğu ile ilgili şüpheye düştüler. Refah, orantısız bir şekilde elitlere yarıyordu. UMNO yolsuzlukla eş anlamlı olmaya başladı. Sayıları giderek artan bir şekilde Malayların İslam’ı; adaleti ihya etmenin ve hesap verebilirliğin tek yolu olarak gördüğü etnik bir bölünme su yüzüne çıktı. Fakat Mahathir ve UMNO İslami bir meydan okumayı gerçekleştiremedi. Akrabalarını ve dostlarını kayırdığı iddialarını reddetti. Böyle yapmakla o “radikal” İslami unsurların Malezya İslamı’nın kalbi ve ruhu olma yarışına girmelerini sağlayan yolu hazırladı.
Bu süreç özellikle politik olarak zahmetli durumlarda Mahathir’in Batı’yı azarlama eğilimi tarafından şiddetlendirildi. Mahathir, Asya ekonomik krizini “bir yahudi fitnesi”ne yükledi. Batı’ya bir şans daha vermenin; Malezya’yı tekrar kolonize edeceği şeklinde uyardı. Ister “Asya değerleri”nin önderliğini yapmasından olsun isterse de Asya ülkelerinin nasıl gelişeceğinin modellerini aradığı “doğuya bakma” politikasından olsun Mahathir sık sık taraftarları ve topluluklar arasına farklılıklar koydu. Sorunları karmaşıklaştırmak için, gökdelenleri, teleferikleri, yüksek teknolojik “siber” şehirleri, geniş yolları içeren Malezya vizyonuyla o, ürkütücü bir şekilde batılı görünmeye ve hissetmeye başladı—böylece başbakanları batılılaşmaya derinden yatırım yaparken Malezyalılara batılılaşmayı reddetmeleri söyleniyordu.
Bu ikili gerçek Malezya’nın bütünü şekillendirdi fakat bu durum İslami canlanmanın onları batılı ilerleme nosyonları ile uzlaşmaz kıldığı, İslami değerler sistemini icra eden Malay toplumunun üzerinde derin bir iz bıraktı.
1999 seçimlerinde sosyal, politik ve ekonomik taraflar PAS’ın iki kuzey eyaletinin kontrolünü (veya halk oylarının %34’ünü, 1995 seçiminde aldığı oylarını %14 arttırıyordu) alacağını gördü. Sonuçlar İslam’ın Malezya siyasetinde oynadığı role tekrar vurgu yaptı ve UMNO daha sonra bu işe ehil olduğunu ıspatlamak için çok daha saldırganca çalıştı. 2001’de 11 Eylül saldırılarından kısa süre sonra Mahatthir UMNO ve PAS arasında (en azından retorik olarak) birbirlerini İslam dışı gösterme savaşını şiddetlendirerek Malezya’yı “bir İslam devleti” olarak ilan etti. Bu arada Mahathir medreseleri kapatmaya ve nefreti vaaz ettiklerinden şüphelenilen “muhalifleri” tutuklamaya başladı. Çok geçmeden Washington’da radikal islamcılığa karşı savaşta Mahathir çok fazla kişi tarafından örnek bir dost sayıldı. Bununla birlikte Afganistan ve Irak işgallerine cevap olarak Mahathir’in batı karşıtı retoriği tekrardan ilerlemeye başladı ve emekliliğinde de devam etti.
Badawi ve İslam anlayışı; Mahathir’in yönetiminin parçalayıcı ve görünüşteki çelişkili tarzından iyi bir kopuş olarak görüldü. Böyle olmakla beraber Badawi’nin fazla hoşgörülü yaklaşımı; sehven de olsa JAWİ ve Devlet Din Konseyleri gibi hükümetin muhafazakar kurumlarını cesaretlendirecektir. Badawi, Mahathir gibi küçük grup yöneticisi değildir. Mahathir yönetimi döneminde kurnazca gücü merkezileştirdi. Süreçteki güçlerini kontrol ettiğinden bu muhafazakar otoritelere darbe vuracak gücü her zaman vardı ve bunu sık sık yaptı. Yukarıda sözü geçen gece kulübü baskınından beri Badawi hükümeti JAWİ’nin gücünü kıracak yeni düzenlemeler yapıyor. Hükümet aynı zamanda Malezya’nın 14 eyaletinin de tek İslam Hukuku’nu kabul etmesi için baskı yapıyor. (Malezya anayasasına göre islam federal yapının tersine tektir.) Fakat Badawi ve partisi Muhafazakar İslam’ın ulaştığı düzeyi ayıplamada gönülsüzler, böyle davranmazlarsa, PAS’a UMNO’yu İslam dışı gösterme imkanını vermiş olacaklardır. UMNO’nun Din İşleri uzmanları İslami ceza kanunu fikrini ayıplamaktan kaçınıyorlar bunun yerine onu devam ettiriyorlar, doğru zaman olduğunu düşünmedikleri için.
Islam Hadhari’nin bu gelişmeleri yumuşatması umuluyor. Fakat bu Malezya’nın muhafazakar eğilimini durdurmak için yeterli mi? Islam Hadhari’nin tanıtım çabalarının çoğu şimdiye kadar seminerlerde, devlet gazetelerinde ve başbakan tarafından yapılan konuşmalarda yapılıyor. Ilkeler anayasaya veya resmi pratiğe girmedi. Ve İslam Hadhari; yukarıdan dayatma yaklaşımından dolayı sonunda başarılı olamayacaktır. Endonezya’daki herbiri 10 milyonlarca üyeye sahip Nahdlatul Ulama ve Muhammediya gibi (selefi) halk hareketleri İslam Dünyası’nda ılımlılığın çok etkili bir tanıtımını yaptıklarını halihazırda ıspatladılar. Aslında pek çok Malezyalı; İslam Hadhari’nin 10 ilkesini, iki ilkesi dışında, ifade etmekte bile zorlanmaktadır. Ortalama Malezyalılar için İslam Hadhari bulanık bir konsept olarak kalacaktır.
Fakat bazı gözlemciler İslam Hadhari’nin bulanıklığını onun güçleri arasında saymaktadır—bulanık olmakla kapsayıcı olmaktadır. Genel bir konsept olarak İslam Hadhari, Malezya’yı islamileştirmek için verilen sert mücadelelere karşı durmak için bir zemin sağlıyor. Iyi bir Müslüman olmanın tek yolunun şeriat kurallarının uygulanmasını desteklemekten geçtiğini iddia eden Müslümanlarla mücadele etmek için kullanılabilir bir terminoloji sağlıyor. Islam Hadhari; kökten dinciliğin kuralcı, ritüelci tabiatına doktrin düzeyinde eşit olma arayışında değil. Daha çok islam prensiplerine uygun pratik bir yaklaşımdır diyor Badawi. Boston Üniversitesi’nden Robert Hefner’e göre “Badawi; insanlara Amerikalıları ve yatırımları hoş karşılayıp iyi bir Müslüman olarak kalabileceklerini söylüyor ve gösteriyor.”
Bununla birlikte UMNO ve Badawi’nin yönetime yaklaşımlarının, sık sık İslam Hadhari’nin prensipleriyle çatıştığı söylenebilir. Adil ve güvenilir bir hükümet, özgür ve bağımsız insanlar ve ilmin önderliği İslam Hadhari’nin 10 amacının arasındadır. Badawi yolsuzluğu yok etmek için bir platform kurdu ve üst düzey davaları kendi önderliğinde mahkemeye taşıyor. Fakat yolsuzluğu doğuran kültürü engelmede başarısız oldu. Emektar bir parti yetkilisi partinin 2004 seçimlerini; partinin tarihindeki en kötü para politikaları problemi olarak adlandırdı. Mahathir döneminde alışılan bir pratiği yok edip düzeltmek yıllar alabilir fakat Badawi’nin kampanyası bir çok kişinin beklediğinden daha az saldırgandır. Yolsuzluk yaptıklarından çokça şüphe edilen emektar UMNO yetkililerine karşı açılan davalar erteleniyor veya düşüyorken Anti-yolsuzluk Ajansı merkezi hükümetin gözetiminde kalmaya devam ediyor. Basın özgürlüğü Badawi’nin hakimiyetinde yerlerde sürünüyor hatta Mahathir’in hükümet müdahale etmeyecek dediği internet iletişimi için bile böyle. Geçen yıl Badawi’nin hükümeti bir katılımcısının İslam Hadhari ve berbat para politikalarını eşleştirdiği bir bildiri gönderdiği bir siteyi kapatmakla tehdit etti.
Bu gelişmeler PAS’ı güçlendirir mi ve muhalefet var olmaya devam eder mi? PAS üyeleri Badawi’nin reform için yaptıklarıyla ve İslam Hadhari’nin gerçek olup olmadığıyla ilgili soruları yükseltiyorlar böylelikle UMNO, PAS’ı yıpratamayacaktır.
İslamcı Radikaller
Malezya’da mukim olan İslamcı radikallerin sayısı asgari düzeydedir. Gerçekten de Malezya geniş çaplı bir terörist hadisesi yaşamadı. Fakat 11 Eylül’ü gerçekleştiren birkaç hava korsanı Malezya’da buluştu. Radikal din adamı Ebu Bekir Beşir, Endonezya’da daha fazla hapis yatmamak için 1985’te 13 yıl yaşayacağı Malezya’ya taşındı. Bölgesel militan bir grup olan İslam Cemiyeti’nin önderi olduğuna inanılan Hambali de aynı dönemlerde Malezya’ya taşındı. Iki yıl önce Tayland’da yakalanmadan önce bir Asya İslam Devleti kurmak için sık sık genç Müslümanları mücadelesine katmak için toplayan Hambali’nin ülkede on yıl yaşadığı ve bütün ülkeyi dolaştığına inanılıyor. Bu yılın başlarında Güney Tayland’daki ayrılıkçı şiddetin beyni olduğundan şüphelenilen Abdurrahman Ahmed, Malezya’da tutuklandı. Kasım’da Doğu Java’da Endonezya güvenlik güçleriyle giriştiği bir çatışmada öldürülmeden önce iddiaya göre Endonezya’daki bir dizi bombalamayı organize etmeye yardım eden Azahari Bin Husin Malezyalıydı.
Malezya hükümeti sık sık radikallere sıfır tölerans politikasını
Bazı hükümet yetkilileri İslam’ın “gerçek” bilgisini tam olarak bilmediklerinden Malezyalı Müslümanların dış etkilere karşı savunmasız olduklarını kabul ettiler ve sapmaktan kaçınmak için onlara hükümetin ilkelerini izlemeleri için çağrıda bulundular. Ortadoğu’daki ve özellikle de Suudi Arabistan’daki İslami düşünce okullarıyla güçlü kültürel ve politik bağları olan güçlü ve saygı değer ulema önerilen bu yola meydan okuyor. Bir diğer meydan okuma militanlar ve onların sempatizanları arasındaki gizli bölgesel işbirliğinden gelmektedir. Örneğin Endonezya’daki Özgür Açe Hareketi’ne desteğin Malezya’daki muhafazakar Müslüman gruplardan geldiği bilinmektedir.
11 Eylül saldırıları ile birlikte Müslüman ülkeler kendi toplumlarının durumunu ve muhafazkar unsurlarının neden olabilecekleri zararları düşündüler. Malezya bunların dışında değildi. Fakat zahiren temiz imajına yapıştı, “bir İslami demokrasi” modeli olarak sabit bir şekilde şöhretiyle ilgili şüpheleri hatırlattı. Badawi, raportörlere sık sık “biz çok ılımlı bir ülkeyiz” diyor. Bu yaklaşım İslami kimliğin statik olmadığı gerçeğini gözardı ediyor ve 11 Eylül’den sonra Amerika’nın “teröre karşı şavaş”ını pek çok Müslüman, İslam karşıtı bir savaş olarak görürken çok fazla bir şey ifade etmemektedir. Amerikan dış politikasına yönelik kızgınlık başka yerlerde olduğu gibi sokağa dökülmüyor fakat yasaklama bir sempati azlığıyla eşitlenemez. ABD hükümetinin bir dışişler yetkilisi Malezya’da Anti-amerikancılığın Endonezya’dakinden daha köklü olduğunu söyledi. ABD’nin tsunami sonrası yardım çabaları Endonezya’daki ve diğer müslüman ülkelerde Amerika’nın beğenilme oranını arttırırken Malezya’da böyle bir değişim olmadı.
Islam Hadhari, dolaylı olarak en azından Malezya’nın ihtiyaç duyduğu İslam’dır. Üst düzey bir UMNO yetkilisinin belirttiği gibi “bizim gördüğümüz gelişen muhafazakarlık ilk adımlarını atıyor.
Onun anlatmak istediği şey; ilgili oldukları alanlardaki deneyim eksiklikleri, zayıf ingilizce ve iletişim becerilerinin kıtlığından çoğunluğu Malay 60,000 Malezyalı üniversite mezununun işsizliği ile ilgili son dönemde yapılan haberlerdi. Bu teknolojiye, bilgiye, beceri edinme ve başarıya vurgusuyla İslam Hadhari’nin gerçekten olanaklı görünmesini sağlıyor. Fakat eğer vaad ettiğini vermezse İslam Hadhari; politik güç elde etme adına İslam’ı kullanmak için düzenlenmiş diğer bir hükümet programı gibi algılanacaktır—PAS hali hazırda bu suçlamada bulunuyor.
Bununla birlikte İslam Hadhari İslam’a daha çok yatırım bekleyen müslüman seçmenleri yabancılaştırabilir ve böyle “hatalar” İslam Hadhari’nin müslüman olmayanlara hitap eden bir şey olduğunu ıspatlayabilir. Bu müslümanların büyük çoğunluğunun süreçte terkedilmediği anlamına gelip UMNO’yu önemli bir ölçüde güçlendirip radikal unsurların politik gücünü etkisizleştirebilir. Kısacası Islam Hadhari hayata geçirilmesi için güçlü bir müslüman desteğine ihtiyaç duyacaktır. Fakat hayata geçirilmek İslam Hadhari’nin etkili olması için gerekli değildir.
UMNO’yu terk eden önemli sayıda Malay’ı göz önünde bulundurduğumuzda ılımlılık; uzun süreden beridir Malezya İslamı’nın en önemli işaretidir. Animizm, Hindu ve Budist etkiler gibi yerel gelenekler; kaynaktan alınan selefi bir yorumu engellemeye yardım ediyor böylece PAS gibi İslamcı partilerin çekiciliğini minimize ediyor. Fakat aynı şekilde Malezya; politikacılarının politik kazançlar için ırkı ve dini kullandıkları ırkçılık yüklü bir toplumdur. Dahası Dava canlanması sırasında ve Filistin ile Irak’taki gelişmelere karşılık olarak son zamanlarda ortaya çıkan raksiyonda yeterince berraklaştırılmış İslam’ın çağrısı olan sınırsız kardeşlik burada çok güçlüdür. Devlet medyası, internet siteleri ve Arap medyasının kızgınlığı ve kurban bilincini desteklemeleri bu berraklaşmayı destekliyor. (Haziran’da Malezya’nın en ünlü TV istasyonlarından birinin bayan dış haberler editörü CNN gibi batılı haber devlerinin açık önyargılarını dengelemek için Müslümanları kurbanlar ve batılıları vahşi suçlular olarak göstereceği bir Irak savaşı filmi yapmaya meyilli olduğunu söyledi.) Bu güçler diğer müslüman ülkeleri yaktığı gibi Malezya’yı yakmıyor. Malezya bunlara başarıyla direniyor. Malezyalı yetkililer bu eğilimi korumayı fakat bir yerde sınırlandırmayı istiyorlar ve İslam Hadhari’yi bunun bir aracı olarak görüyorlar. UMNO’nun kontrolündeki New Straits Times’ın bildirdiği gibi “İslam Hadhari Müslümanların üstün, seçkin ve şerefli bir grup olmalarını amaçlamaktadır.”
Malezya dışişleri bakanı Sayit Hamit Albar, İslam Hadhari’nin Müslüman ve Müslüman olmayan ülkelerin daha iyi iletişim kurmalarını sağlayacağını ve “medeniyetler çatışması”nı engelleyeceğini söyledi. O, İKÖ üyesi ülkelerin İslam Hadhari’nin dünyada İslam’ın gerçek imajı için oynayacağı rolu kabul ettiklerini söyledi. Herhangi biri burada Albar’ın sacede öz varlıklarının daha büyük bir tanıtımını yaparak değil İslam’ın imajını İslam Hadhari gibi yayılan ılımlı İslam modelleri üzerinden düzeltmeyi beklediğini düşünebilir. Hughes ve dışişleri başkan vekili Robert Zoellick’i İslam Hadhari’ye çeken şey geleneksel olanın görünümüydü. Robert Zoellick’in Mayıs 2005’te dediği gibi “İslam Hadhari hakkında başbakan ile biraz konuşma şansım oldu çünkü biz Malezya örneğinin çok iyi bir örnek olduğunu düşünüyoruz—hoşgörülü, itidalli müslüman çoğunluklu ülkeler, bu ülkelerde demokrasinin gelişmesi ve hukukun üstünlüğü… başkanla Malezya’daki hükümetin tecrübesini Irak’la nasıl paylaşacağını olduğu kadar yeni Filistin hükümetine nasıl yardım edeceklerinin olası metodları üzerinde konuştuk” ABD, İslam Hadhari’yi İslami radikallikle mücadelenin faydalı bir kaynağı olarak görüyor ve henüz resmi bir anlaşma gerçekleştirilmemesine rağmen onu tanıtmak için sağlam bir istek duyuyor.
Diğer İslam ülkeleri üzerinde Medeni İslam’ın (İslam Hadhari) oluşturacağı muhtemel etkinin derecesi nedir? Islamonline.net gibi popüler web siteleri Medeni İslam’a ilgi duydular ve Malezyalı yetkililer Medeni İslam’ın dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlardan sıcak karşılıklar aldığını iddia ediyorlar. Fakat bunun böyle olduğunu yani diğer islam ülkelerinden destek aldığını ileri sürmek için çok az delil var—hatta İslam Hadhari’nin vahyin geleneksel olmayan yorumunun imkanlarını verdiğinden çok çekici olabileceği beklenen komşu ülkeler olan Endonezya ve Filipinler’de bile bu desteğin çok fazla olduğu söylenemez. Malezya; İslam Dünyası’nda ekonomik büyümesi ve sosyal huzurundan dolayı biliniyor. Fakat Malezya İslamı’nın etkisi minimum düzeydedir. Malezya İslamı çok politik, kutuplaşmış ve başka yerlerde bulunabilecek “sahihlik” ifadelerinden yoksun olarak görülüyor. Eğer bölgede; geniş İslam Dünyası’nda etki sahibi olabilecek bir ülke varsa o da islami düşünce okullarının bol ve çeşitli olduğu ve zengin entellektüel geleneği olan Endonezya’dır. Malezyalı Müslümanlar Endonezya’dan ilham alma eğilimindeler, tersi değil, ve İslam Hadhari şu gerçeği değiştirmiş görünmüyor: İslam Hadhari Endonezya medyasından, sohbet odalarından, mail gruplarından ve Endonezyalı Müslüman gruplardan çok az ilgi görüyor. Endonezya’da başarılı olması için önemli derecede politik desteğe ihtiyacı var. Endonezya’da ulusal ideoloji seküler olduğundan bu desteğin iktidardaki hükümetten gelmesi olası değildir ve Endonezya’da İslami gruplar görünüşte İslami olmayan tavırlarından dolayı hükümeti eleştiriyorlar fakat başkanlar mezhepçi farklılıkların üstünde durarak en iyisini yapıyorlar. Endonezya’nın ötesine geçtiğinde İslam Hadhari; sadece farklı ülkelerin farklı mücadele sistemleri olduğu gerçeği tarafından engellenecektir. Birkaç Müslüman ülke İslam inancını modernlikle uzlaştırma planına sahip ve Malezya’nın önderlik ettiği tarza ise daha azı istekli görünüyor.
Bu makale Ali Karakuş tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.
Kaynak: www.futureofmuslimworld.com