Makbul olmanın yolu makul olmak!

ABD nazarında makbul olmanın yolunun, makul olmaktan geçtiğini bilmiyorduk. Meğerse öyleymiş. İrrasyonel iseniz hayatta tutunamaz ve Amerikalılara yaranamazsınız.

Chuck Hagel, Robert Ford, Faysal Kasım gibiler Amerikan uçaklarının Suriye’de Esat’ın filosu gibi çalıştığını söylüyorlar. Bununla birlikte, Esat ise bu filonun pek faydasını görmediklerini söylüyor. Karada olmadıkça bir sonuç alınamayacağını tekrarlıyor.

Her kesin söylediğini o da söylüyor. Botlar yere değmeli!  Hatta son sıralarda koalisyon güçlerinin Esat’ı değil muhalefeti yıkmak için kurgulandığı ve harekete geçtiği ifade ediliyor ABD, konum olarak muhalefetin yanında olsa da tavır olarak Esat rejiminin yanında duruyor. Bunu herkes gördü. Fiili durum başka ilan edilmiş durum başka.

Körfez’de de durum böyle.  Amerikalılar Suudilerle görünüyorlar ama nicedir yahut en azından son sıralarda İran ile çalışıyorlar. Nedense ABD dostlarından ziyade düşmanlarına çalışıyor.

Şeyh Muzaffer Ozak’ın halifelerinden Amerika’da yerleşik Şeyh Tosun Bekir Bayraktoroğlu’nun ‘Amerika’da Bir Türk: Şeyh Tosun’un Hatıratı’ kitabını okuyorum.  Masonluk geçmişi olan baba Tursun Bey, İngiltere-Amerika münasebetlerini İsmail Berdük Olgaçay zaviyesinden değerlendiriyor. Kimileri, dünya düzeninde asıl beynin ve şer kütlesinin İngiltere olduğunu söyler. Kimileri de ABD’nin olduğu görüşündedirler. Kimileri de devin başındaki cüce gibi İsrail’in olduğa inanırlar. Mutlaka şerler skalasında her birinin bir yeri olmalı.

Lakin Çanakkale gazisi Tursun Bey İngilizler düşman olsa bile oynak olmadığını söyler. Hatta daha ileri giderek şöyle bir çıkarımda bulunur: "Amerika ile dost olmaktansa düşman olmak yeğ ve daha hayırlıdır. Dost olursan, zor anda ya seni yalnız bırakır kaçar, ya da sırtından bıçaklar. Düşman olursan hiç olmazsa düşman olduğunu bilir, tedbir alır ve ona göre hareket edersin (Amerika’da Bir Türk: Şeyh Tosun’un Hatıratı, s: 37, Timaş Yayınları). Demek ki bazen düşman olmak avantajlı olmayı sağlıyor.  Belki de İsrail nedeniyle ABD Suriye’de müttefiki olan bizden ziyade Suriye rejimi, İran ve Rusya’ya daha yakın duruyor.

*

Şöyle çıkarımlarda bulunmak mümkün:  Amerikalıların nazarında kazanılmış dostların kıymeti yoktur. Kazanılmamış dostluklar ise daha kıymetlidir.  Dostlarını düşman, düşmanını da dost etmeye meyyal ve meraklıdır.  Amerikalıların böyle bir huyu, kimyası var. Bundan dolayı, bazıları Hakk'ın dergahında şöyle yakarır:  Allahım! Düşmanımı nasıl olsa tanıyorum, dostuma karşı, dost bildiklerime karşı bana yardım et!  

İran, IŞİD karşısında dolaylı olarak Amerikan koalisyonuna katılırken ABD’nin müttefiki olarak takdim edilen ya da kendini öyle zanneden  Özgür Suriye Ordusu, eridikçe eriyor, buhar olup uçuyor. Kalsa bile eski gücünde yeller esiyor.  

Özgür Suriye Ordusu buharlaşırken Esat niye burarlaşmadı acaba? Esat’ın gücünden mi yoksa arkasında meçhul bir haminin bulunmasından mıdır? Özgür Suriye Ordusunu eriten sahte hami ABD, Esat’ın devrilmesini engellemektedir. Onun gerçek hamisidir.  Serkis Naum adlı en Nehar yazarı, meçhul ortağın Esat’ı himaye ettiğini yazıyor (http://newspaper.annahar.com/article/179823-شريك-مجهول-يحمي-نظام-الأسد?id=179823 ) .

Esat artık savunma pozisyonundan atak pozisyona geçti ve dünyanın terörle savaşması için biraz daha ciddi olmasını istiyor. Keza kendisinin ne kadar adam öldürdüğünü unutarak Türkiye’nin IŞİD’i desteklediğini savunuyor. Geçmişte de Nuri Maliki, Barzani’nin teröristlere kucak açtığını söylemişti. Ardından Haydar Abadi döneminde iki taraf IŞİD’e karşı köprü kurdular.

*

Amerikalılar neden hem Esat hem de İran’la doğrudan veya en azından dolaylı olarak ittifaka girdiler? Onları ayrıcalıklı kılan neydi?   Erbabına hafi olmasa da kimileri buna pek anlam veremiyor. ABD’ye göre hem İran hem de Esat rejimi makulu veya rasyonalizmi temsil ediyor. Sır burada. İrrasyoneller dünyasında  Beşşar  ve İran rejimi  rasyonalizm adasını teşkil ediyor.

Eskiden Batılı seyyahlar İran veya Arabistan’dan Türk topraklarına girdiklerinde kendilerini Batı’ya gelmiş sayarlardı. En azından kendilerini böyle hissederlerdi ve hissettiklerini de yazarak paylaşırlardı. Şimdi bu his değişmiş olmalı.

Hatırlanacak olursa geçmişte, Velit Muallim Ortadoğu’da tek laik rejimin kendilerinin olduğunu söyler ve Batı nezdinde bu sözlerle yerlerini kıymetlendirmeye çalışırdı. Bir başka açıklamasında ise petrol olmadığı için Batı’nın kendilerine saldırmayacağını söyledi.  

O söylemese de yerine Rami Mahluf İsrail’in güvenliğinin Suriye’den geçtiğini söylemiştir.  Bütün bunlar bir yana Türkiye’de yakından tanınan ve Türkiye’nin de yakından tanıdığı eski ajanlardan Graham Fuller, Suriye rejiminin işlevsel rolüne temas ediyor. IŞİD’e karşı desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Ve onu şöyle tanımlıyor: “Assad is not going to be overthrown in the foreseeable future. He is hardly an ideal ruler, but he is rational, has run a longtime functioning state and is supported by many in Syria who rightly fear what new leader or domestic anarchy might come after his fall (http://www.huffingtonpost.com/graham-e-fuller/us-assad-isis-strategy_b_5898142.html).  

Esat’ın ideal bir lider olmasının zor olacağını ama makul ve rasyonel olduğunu ve desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Babası gibi kanlı olup olmaması onları fazla ilgilendirmiyor. Ne tesadüf! Obama da İranlıları aynı şekilde tanımlıyor. Bloomberg News’e İranlılar hakkında şunları söyleyecektir:  ABD’nin Ortadoğu’daki ortaklarının İran’la ilişkilerimizi değiştirdiğimizi anlamaları ve kabul etmeleri gerekecek.İranlıların davranışlarına baktığınızda stratejik olduğunu göreceksiniz. Tehevvüre kapılmıyorlar,  meselelere külli ve evrensel boyutta bakıyorlar, çıkarlarını biliyorlar ve ilişkilerini ona göre ayarlıyor; kazanma ve kaybetme oyunu üzerine kuruyorlar (http://asharqalarabi.org.uk/موقنا--ماوضات-يينا-والحل-الأمريكي-–-الإيراني--سياقات-واستحقاقات_ad-id!254378.ks#.VH-fq6s5nDc ).  

Kısaca İran rejimini akıllı bulduğunu söylüyor.  Suudlu Prens Emir Mut’ab Bin Abdillah’a da yine aynı tavsiyelerde bulunmuştur. İran’ın kıymetini bilin!

Onlar emperyalizme karşı oldukları için seviliyorlardı. Oysa ki, emperyalistler onları makul ve rasyonel buluyormuş!  Acaba akılcı zeminde yürütülen kavga sahte miydi?