Maç'a davet

 

Dünya Kupası grup elemelerindeki ilk karşılaşması Ermenistan ile. Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü maçı birlikte izlemek üzere ülkesine davetti ve bu davet maçı kimlerin birlikte izleyeceği konusunu maçın skorundan daha önemli hale getirdi.

Şu bir gerçek ki, Ermenistan'ın mevcut yönetimi yaptığı çağırıyla, ülkedeki muhafazakárların şimşeklerini üzerine çekmeyi ve siyaseten risk içine girmeyi göze almış durumda. Girişim, Ermenistan'ın Türkiye ile ilişkilerini normalleştirme beklentisini ve belki de Türkiye üzerinden Batı ile ilişiklerin geliştirilmesi arzusunu ifade ediyor. Aslında uzunca bir süredir dolaylı olarak süren 'normalleşme' diyalogları, bu yolla dünyaya da duyurulmak isteniyor.

Türkiye ile Ermenistan cumhurbaşkanları birlikte maç seyrettiler diye Ermeni ve Türk toplumlarındaki tarihsel birikimler, algılar ya da tutumlar değişmez. Resmi devlet politikalarından da hemen vazgeçilmesi düşünülemez, bunların beklenmesi için erken. Bununla birlikte Ermenistan'ın Rusya-Türkiye arasındaki sıkışmışlıktan kurtulmaya ihtiyacı var; Türkiye de hem kendi tarihsel gerçekleriyle yüzleşmek hem de iyi komşuluk politikası uygulamak durumunda.

AB'ye üye olma iradesi olduğu varsayılan Türkiye'nin tüm komşularıyla sürdürülebilir bir ilişkisi kurması, üyelik yolundaki basamakların hızlı çıkılmasında rol oynar. AB'deki diaspora faaliyetlerinin bir miktar zemin kaybetmesi mümkün olabileceği gibi AB halkları nezdinde Türkiye'nin komşularıyla sürekli gerginlik yaşayan ülke olmak istemediği izlenimi doğabilir. Ayrıca Türkiye'nin Kıbrıs'ta, Kuzey Irak'ta ya da Gürcistan'da uyguladığı politikalarda elini güçlendirici etki yaratması da olası. Üstelik bir kez maç daveti geldikten sonra, Türkiye'nin bu teklifi reddetmesinin maliyeti kabul etmekten yüksek olabilir. Ayrıca, Abdullah Gül, Erivan'a gittiğinde bundan sonraki keskin adımın artık Ermenistan tarafından atılmasının beklendiği aşamaya geçilebilir, dolayısıyla top Ermenistan sahasında olur.

Türkiye'nin bu ziyaret çerçevesinde karşılaştığı en temel riskin Azerbaycan ile olan ilişiklerinde ortaya çıktığı söylenebilir. Bununla birlikte, Rusya ya da Ermenistan ile zaten bir dizi ilişkisi bulunan ve bu ilişiklerinde Türkiye'ye fazlaca yer ayırmayan Azerbaycan'ın belki bu durumdan yarar sağlaması mümkün olabilir. Ermenistan ile Azerbaycan ilişkisinin kilitlenmiş olması, en fazla bölgede etki kurma arzusuyla yarışan Rusya ve ABD'ye yarar durumda. Sorunun iki ülke geleceğine katkısı bulunmadığı gibi, Azerbaycan-Türkiye ilişiklerinin geleceğinin de Ermenistan'a indirgenmesine yol açıyor. Gürcistan olayı, Kafkaslar'daki dengelerin ne denli hassas olduğunu ortaya koymuş durumda ve bu hassasiyetin Azerbaycan'da da bulunmadığını söylemek zor. Dolayısıyla bölgedeki istikrarın tüm halklara barışçı araçların kullanılması konusunda zaman tanıması olası.

Kafkasya'da istikrar arandığı her durumda bölge ülkelerinin dışlanmasına izin veren süreçlerin yeni çatışmalar doğurduğu biliniyor. Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin her durum ve koşulda kopmadan sürmesi, sadece bu iki ülkenin birbirini desteklemesine bağlı olmaktan çıkmış gözüküyor, bölgedeki tüm dengeler bu ilişkiyi etkiler. Azerbaycan'ın da geleceğiyle ilgili tercihlerini daha geniş coğrafyalara bakarak yaptığı düşünülmeli, umulmalı. Bu çerçevede Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesine katkı sağlayacak girişimlerin esasen Azerbaycan için de bir şans olabileceği, en kolay ve inandırıcı biçimde Türkiye tarafından dile getirilebilir.

Ermenistan'da olduğu gibi Türkiye'de de bu ziyareti siyasal risk olarak görenler var. Ama belki de Türkiye için asıl risk, bu barış oyunundan kaçma eğilimi olabilir.

 

Kaynak: Star