M. Şevket Eygi tahrikçi mi, Kürt düşmanı mı?

 

“KÜRT liderlerinden Barzanî'nin Yahudi kökenli olup olmadığı tartışılıyor. Maalesef Türkiye Müslümanları ve Milliyetçileri (Küçük seçkin bir azınlık dışında) yatakta uyuyor, ayakta uyuyor.16'ncı yüzyılın sonlarıyla 17'nci yüzyılın başlarında Irak'ta çok ünlü bir Yahudi kadını yaşamıştır, adı Asenath Barazani'dir. Babası haham olan Asenath, Yahudi din ilimlerini tahsil etmiş ve büyük bir Yahudi bilgini olmuştur. Barzanî ile Barazani arasındaki fark, bir (a) harfidir”. (M. Şevket Eygi / 24.04.2007 / Milli Gazete)

 

 

Bir Kutb-u Azam'a kardeşâne bir tenkid.

 

            Cihannüma makamından ehl-i dünyayı teftiş eden bir beyefendinin hangi maksat ve muratla yazdığı bir türlü anlaşılamayacak olan ve fücur kokan içi cüruf dolu bir yazı.

            Hangi yanıyla ele alınsa nifak, hangi izanla okunsa tahrikten başka bir şey değil.

            Yazı da değil, bir feraset karalaması.

            Yahudi'nin kendisini güçlü kılmak için her yıl milyar dolarlar harcadığı bir karşı propaganda.

            Edepsizlik kabul edilebilir bir şey olsa; “Beleş yazıyor. Çünkü bunları yazıyor.” dedirtecek, menhus ve fecaat dolu bir telkin.

            Müslümanları ve Milliyetçileri uykusundan sıçratacak bir Ben-i Kaynuka klasiği.

            Fikri resme vurulsa Beni Kureyza…

            Muhteviyatı murdar, maksadı meçhul bir kâhin tükrüğü.

            Ne dense edepsizlik, bir şey denmese de haksızlık olabilecek türden garip bir dilemma…

            69 Baskının masum tahrikçiliği.

            Kavmiyet asabiyesi kokan metruk bir mücadele nostaljisi.

            Ne dense çok değil ama ne söylense nafile ve serencamı utanç olan bir cevap hakkı.

            Din payandasıyla berkitilmiş bir münevver şovenizmi.

            Lüzumsuz ve fecaat dolu bir ilm-i mülevves.

            Bir hezeyan kumkuması.

            Yanlış renklerle işaret veren bir istihare…

            Bir dolu eyvah… Mehmet Şevket Eygi hazretleri.

            Rüyasında görmediğinin selamını almayan, istihareli ve teheccütlü ve de kalpaklı büyüğümüzün bu aklı ziyan eden ve din kardeşliğinin köküne kavmiyet kezzabı döken yazısının tedaisi hayra değil ancak şerre yaltaklık yapar.

            Barzani mühtediymiş.

            Hz. Ömer Putperestti.

            Barzani Yahudiymiş.

            Farisi Salman ateşperestti.

            İslam öncesi kim Şamanistti?

            İslamla müşerref olan bir şahsı ya da kavmi terk ettikleri kimliklerinden ötürü sigaya çekmek terkedilmiş fikirlerle fücur zerketmekten başka ne olabilir ki?

            İslam dünyasının “Ancak müminler kardeştir” düsturuna en muhtaç olduğu bu netameli hengamede, bir kavmin temsilcisi konumundaki bir Müslümana karşı ırki asabiyeyle milliyetçileri ve Müslümanları tahrik etmenin hangi dinde bir izahı olabilir.

            Ermenilerle hesabı henüz kapanmamış olan Kürtlere Apo'nun Ermeni olduğu tezini bir hakikat gibi telkin eden ve Apo'yu gözden düşürmek için tüm bir Ermeni kavmini aşağılık gösteren zihniyet, Barzani ile ilgili Yahudi tezini ileri sürenlerle aynı tencerede pişmiş gibi kokuyor.

            Tehlikeli ve antitezi aksiyom niteliği kazanan beyhude bir karşı propaganda.

            Eğer düşmanınız Yahudiler ise, işte İsrail ve işte Yahudiler.

            Bir Müslümanı Yahudiye dönüştürerek düşman yaratma istidadının, bir şoven istibdadına dönüşebileceğini herkesten çok büyüklerimizin bilmesi gerekmez mi?

            Cibilliyeti olmayanın milliyetini kuruş hesabına vursanız yekûnda ne tutar ki?

            Taşa ve ateşe tapanların şereflendiği İslamla, Ehli Kitap olan Musevilikten dönenlerin tanıştığı İslam farklıdır da biz mi bilmiyoruz?

            Yeryüzünün bu mazlum ve öksüz ümmetinin (Kürtlerin) büyüklerini tahkir ve geçmişlerinin sicilini bugünün bir realitesi gibi sunmanın İslam"ın kardeşlik emriyle oluşturduğu zıtlığı hangi bir bilen çıkıp açıklar?

            Ümmetin bu mazlum ve sahipsiz kavmini sahiplenmeyenler, onları düşman kabul ettikleri kavimlerin ve dinlerin kucaklarına mahkûm etmediler mi?

            Bir insanın Müslümanlığı ya da Yahudiliği bir (a) kadar mı?

            Ölçü bu mu?

            İbn-i Selül'leri münafık olduğunu bildiği halde sofrasında ağırlayan o Resul'un ümmeti neden bu beyhude hesaplara kurban gidiyor?

            Birinin siyasi gücünü kırmak için onun 77 sülalesiyle uğraşmak putperest cahiliyye döneminin habis âdeti değil mi?

            Hele bir de Müslümanları ve milliyetçileri buna karşı tahrik etmek Müslüman olmanın şanına yakışır mı?

            Diplomatik ve uluslararası ilişkilerdeki kayıplar, bir Müslümanın geçmişini bir tahrik nedeni olarak ümmetin önüne serilmekle telafi edilebilir mi?

            Musul ve Kerkük ideasının yenilmiş orduları gibi can havliyle ortalığı velveleye vermenin anlamı ne ola ki?

            Şu bilinmeli ki!!

            Musul ve Kerkük ise dava, bu her kavimden çok İslam ümmetinin davasıdır.

            Musul İslam'dır. Kerkük İslam'dır. Ve orası ne Türkün ne Arabın ve ne de Kürdün değildir.

            O coğrafya İslam ümmetinindir ve ümmetin şerefidir.

            Bu şeref, orada “Ben Müslümanım” deyip “Kelime-i Tevhid” getiren öksüz bir milleti düşman ilan ederek değil, ümmetin başına işeyen emperyalist köpeklere karşı yürümekle elde edilir.

            Şu biline ki;

            Cibilliyeti olmayanın milliyetinden sual edilmez.

            Şu biline ki;

            Lailahe illallah diyenler Müslümanım diyenlerin ahd-u emanındadır.

            Şu biline ki;

            Başkalarının atalarına saygı göstermek kendi atamıza karşı bir mesuliyettir.

            Şu biline ki;

            Ben Müslümanım diyenler kardeştir.

            Yaşasın kardeşlik