Lübnan parlamento seçimlerinden birçok ders çıkarabiliriz. İki ana siyasi grubun kazandığı sandalye sayıları, önceki parlamentodaki dağılımla hemen hemen aynı (Saad Hariri liderliğindeki 14 Mart hareketi, birkaç bağımsızla birlikte 71, Hizbullah-Mişel Aun liderliğindeki muhalefetse 57 üyelik kazandı). Neler olduğu ve ne anlama dair çıkardığım sonuçları şöyle sıralayabilirim:
Birincisi, seçimler önemliydi, fakat aynı zamanda da önemsizdi. Bir bireyin, bir partinin veya etnik-dinsel bir grubun o veya bu tarafa oy verme kararının sebebi, sonsuz bir büyülenme hali ve sürekli bir değişim arz ediyor. Öte yandan Lübnan örneğinde bu sebep anlamsız, zira bütün, parçalardan daha önemli. Ülkedeki ikti-dar, idare ve karar mercileri, konsensüse dayalı yönetimin ezici zorunluluğuyla belirleniyor; bu da çoğunluklarla azınlıkların herhangi bir bileşiminin, önemli ulusal kararlar üzerinde konsensüse varmak zorunda olması anlamına geliyor. Bu otobüsün sürücüleri değişiyor, fakat motoru aynı kalıyor.
Mayıs 2008 bu seçimden önemli
İkincisi, Türkiye'den sonra Lübnan, Ortadoğu'da lojistik yeterlilikle siyasi güvenilirliği birleştirip, önceden kestirilemeyen bazı sürpriz sonuçların çıkabildiği seçimler düzenlemekle övünebilecek ikinci ülke haline geliyor. Lübnan seçimleri için: Yaşa, yaşa, yaşa.
Üçüncüsü, bunların hiçbirinin aslında çok önemli olmaması, zira Lübnan'daki güç dengesi (bütün Arap dünyasındaki gibi) parlamentoya değil, başka yerlerde yürütülen pazarlıklara dayanıyor. Lübnan'daki en önemli siyasi yarışma Haziran 2009'da değil, Mayıs 2008'de yaşandı. Hizbullah ve silahlı müttefikleri Batı Beyrut sokaklarındaki savaşı kazandı ve o zamandan beri iktidar paylaşımının hatları buna göre çiziliyor. Bu çirkin bir görüntü (hasımlarına RPG'leriyle ateş eden genç adamlar), fakat Ortadoğu'da iktidarın modern tatbiki, Arap devlet kuruluşunun koşulları gibi, sürekli karmaşık bir itiş kakış biçiminde ilerler.
Dördüncüsü, seçimlerden ideolojik zafer değil, geçerliliğin ve güvenilirliğin tasdiki çıktı. 14 Mart hareketi temel değerlerinin, nüfusun yaklaşık yarısının değerlerini yansıttığını teyit etti, her ne kadar bu değerlerin tam olarak ne olduğu muğlak kalsa da. Hareketin başarısı, ABD, İsrail ve muhafazakâr Arapları sık sık tenkit eden Suriye, İran, İslamcılar ve bölgedeki diğer benzer unsurların desteğinden sebeplenen Hizbullah-Aun liderliğindeki güçlere muhalefetini yansıtıyor. 14 Mart hareketinin birçok Lübnanlı'yı temsil ettiğini biliyorduk; artık bu temsilin sağlam olduğuna dair kanıt da var elimizde. Fakat bunun ideolojik temelde, Hizbullah-Aun ittifakına karşı çıkmaktan başka neyi temsil ettiğini bilmiyoruz.
Beşincisi, aşiretin siyasete baskın çıktığını bir kez daha görmüş olduk.
14 Mart'ın zaferindeki tayin edici sebeplerden biri Sünnilerin seçime yoğun katılımıydı. Bu normal ve meşru; fakat bize, modern bir toplumdaki iktidar yarışından çok insanlar arasındaki kan bağının antropolojisine dair bir hikâye anlatıyor. 'Ya yap ya öl' senaryosuyla yüz yüze olan 14 Mart ve onun Sünni çekirdeği sandık ve aşiret barikatını aştı.
Altıncısı, çamur at izi kalsın taktiği her yerde mevcut. Tıpkı George W. Bush'un John Kerry'yi 2004'te, on yıllar önce Vietnam'daki bir olaydan dolayı ödlek diye karalayıp seçimi kazanması gibi, 14 Mart da birçok seçmeni Hizbullah-Aun zaferinin Suudilerin ve ABD'nin Lübnan'a mali desteğini kurutup ekono-miyi durma noktasına getireceği konusunda başarıyla korkuttu.
Yedincisi, Lübnan siyaseti tepeden tırnağa yerel, bölgesel, küresel ve kozmik. 14 Mart kazandı ve muhalefet beklendiği kadar oy alamadı, zira ulusal pastadaki payını elde etmek için mücadele eden yerel kimlikler (Sünniler, Şiiler, türlü çeşit Hıristiyanlar, Dürziler, Ermeniler) birbirine yaklaştı; bölgesel Arap aktörler (Suudi Arabistan ve Suriye, biraz da Mısır) ortakları ve maşaları üzerinden nüfuzlarını kullandı; Arap olmayan bölgesel ve yabancı güçler (İran, ABD, Fransa) de kendi gözdelerini destekledi; ve Maruni kilisesi, Tanrı'nın iradesini doğru şekilde yansıtacak bir dürüstlüğün savuculuğunu yaparak bir tür kozmik güç rolü oynadı.
Sekizincisi, kilit bölgesel ve küresel aktörler bir yıldır, temel temas tarzı mahiyetinde tehditler savurup yıkıcı işler çevirmek yerine konuşmaya ve müzakere etmeye başladı. Bu da gerilimleri azalttı ve bazı Lübnanlıları güvenli ve müreffeh bir gelecek beklentisine sevk etti. Seçim sonuçlarını Amerikan zaferi veya İran yenilgisinden ibaret görmek, bazı haklılık payları bulunsa da hata olur. Bu seçimin farklı yerel, bölgesel, küresel ve kozmik veçhelerini açığa çıkarmak, basit bir 'ABD'ye karşı İran' yaklaşımından daha iyi sonuçlara varmamızı sağlayacaktır.
Aşiret temelli siyaset sürecek
Dokuzuncusu, yorgunluk önemli. Bazı bağımsız veya kararsız seçmenler İsrail'le 2006'da yapılan savaşı, Mayıs 2008 kapışmasını ve son Gazze savaşını hatırladı ve ülkeyi sürekli sürtüşme, direniş, savaş ve yıkım sarmalına sokmayı istemedi.
14 Mart kendisini sürekli savaşın panzehiri olarak sunmayı başardı.
Ve onuncusu şu: Mişel Aun hareketi Hıristiyanlar arasında güç kaybederken, Hariri liderliğindeki Sünni temelli Gelecek Hareketi ve Şii karakterli Hizbullah'ın konumlarını koruması veya güçlendirmesi, aşiretlerin ve muzaffer silahlı hareketlerin, tek-adam-şovunu her zaman sollayacağını gösterdi. Aun tarihsel bir fenomen ve devam edebilir de etmeyebilir de. Kendi topluluk güçlerini korumak için rekabet eden Şiiler ve Sünniler daha uzun zaman etkili olacak. (Lübnan'da İngilizce yayımlanan gazete, 10 Haziran 2009)
Kaynak: Radikal