Lübnan: Savaşın güçlü ihtimalleri

İsrail Netanyahu hükümeti çok yönlü bir kriz yaşıyor. Bu krizin bir kısmı bazı bakanlıklarının özellikle de Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın mali yolsuzluk sorunlarına karışması gibi iç konulara, bir kısmı da işgal Filistin topraklarında yerleşimciliği sürdürmekte ısrar etmesi sebebiyle uluslararası alanda tecrit edilmesinde kendini gösteren dış konulara dayanıyor.

Bu krizin muhtemel iki çıkış yolu var. İlki bölgede ve dünyada kartları karıştıracak bölgesel bir savaşa gitmek. İkincisi işgal altındaki Kudüs ve Batı Şeria'da kurulan yerleşim birimlerindeki yeni yerleşim birimleri inşa etme planlarından geri adım atmak ve en aşırı sağcı partilerle kurulu halihazırdaki koalisyonu uluslararası platformda daha kabul gören başka bir koalisyonla değiştirmek. Tzipi Livni'nin başkanlığındaki Kadima Partisi bu yeni koalisyonun omurgasını oluşturabilir.

Önceki deneyimler İsraillilerin biriken iç veya dış krizlerle karşılaştıklarında savaş seçeneğine başvurduklarını gösterdi. Bu yüzden Netanyahu'nun, Arap bölgesinde kendisini uluslararası tecritten çıkaracak, yerleşimciliğin durdurulması ve yol haritasının İsrail şıkkını uygulaması için hükümeti üzerinde artan Amerikan ve Avrupa baskılarını hafifletecek yeni bir savaşı tutuşturmak için 'mazeret' bulması uzak ihtimal değil.

Netanyahu, 1998 yılında ABD başkanı Bill Clinton gözetiminde Filistin tarafıyla varılan Wye River anlaşmalarını uygulamak yerine hükümeti feshetmeyi ve seçimlere gitmeyi tercih etmişti. Bu seçimler Ehud Barak'ı başbakanlığa getirdi. Yani Netanyahu'nun nihayetinde Batı Şeria'dan çekilmeye ve işgal Kudüs kentini bölüşmeye götürecek müzakerelere dönmesi mümkün değil. Zira bu durum kendi kanaatleriyle tamamen çelişiyor.

Buradan hareketle Netanyahu'nun aklının sağcı koalisyonu çökertecek ve halihazırdaki hükümetini düşürtecek barış görüşmelerine gitmek yerine savaşa gitmeyi tercih ettiği söylenebilir. Burada Netanyahu'nun fitilini ateşleyeceği yeni savaşın meydanı olmaya aday iki cephe var. İlki İran nükleer tesislerini yıkma girişimi gerekçesi altında İran cephesi. İkincisi Hizbullah'ın gelişen askeri gücüne yönelik İsrail endişesinin artmasının yanı sıra İsrail ordusunun direniş güçleri eliyle 2006 yazında aldığı yenilginin intikamını alma eğilimi sebebiyle Güney Lübnan cephesi.

İran cephesinde savaşın fitilinin tutuşturulması Amerikan yeşil ışığına ihtiyaç duyuyor ve halihazırdaki yönetim Afganistan ve Irak'ta iki ağır yenilgi yaşadığı bir zamanda bölgede yeni bir savaşa girme niyetinde değil. Lübnan'a saldırı ise hiçbir Amerikan iznine ihtiyaç duymuyor. Bu durum böyle bir saldırıyı meşrulaştırmak için uygun gerekçeler bulmayı gerektiriyor.

Menahem Begin hükümeti Londra'da İsrail büyükelçisi Moşe Argov'a yönelik başarısız suikast girişimini Güney Lübnan'a tanklarını göndermek için kullanmıştı. Olmert hükümeti 2006 Temmuz'unda Lübnan'a benzer bir saldırıda bulunmak için iki İsrail askerinin kaçırılmasını kullanmıştı.

Önceki gün Güney Lübnan'dan Celil'e iki füze fırlatılması ve İsrail topçusunun füzelerin atıldığı güney bölgelere misillemede bulunması Güney Lübnan cephesinin Netanyahu'ya selefinin yaptığını yapmasına gerekçe verecek şekilde yeniden kızıştırılması sürecinin başlangıcı olabilir.

İyi silahlanması ve savaşçılarının maharetiyle Hizbullah'ın kurduğu Güney Lübnan'daki korku dengesi Netanyahu'yu geçen üç ayda birkaç kez tehdit ettiği üzere uçaklarını Lübnan'a göndermeden önce derin şekilde düşünmeye sevk eden sebep olabilir. Zira İsrail'in ödeyeceği bedel düşünülenden daha büyük olabilir.

Lübnan'ın sonbaharı yazından daha sıcak olabilir. Ülkenin Hariri hükümetinin kurulması krizinin sürmesi ortasında durmasının yanında İsrail saldırısı gündemde. Önceki günkü füzeler bu bağlamdaki en önemli göstergedir.
 
Kaynak: Zaman