MİLLİ Savunma Bakanı Vecdi Gönül, 10 Kasım'da Brüksel'de yaptığı konuşmada, İngilizcedeki "nation building" terimini kullanıp Türkiye'de ulus devlet inşası sürecindeki nüfus değişimlerinin önemini vurgulayarak şunları söylemiş:
"Ege'de Rumlar, Anadolu'da Ermeniler devam etseydi Türkiye bugün aynı milli devlet olabilir miydi?"
Gönül'ün sözleri büyük tepki çekti.
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı "En azından talihsiz bir beyan" diye tepki gösterdi. Yunan basını "Etnik temizliğin itirafı" diye yazdı!
Gönül bizde de çok eleştiriliyor. Ben de eleştireceğim ama önce Lozan'da kararlaştırılan "nüfus mübadelesi"nin ne olduğunu anlatmak istiyorum. Son yıllarda "mübadele" konusunda da Türkiye'yi suçlamak moda olduğu için, bunun ne olduğunu doğru bilmek çok önemlidir.
Ayrıntıyı merak edenler, Seha L. Meray'ın Lozan Konferansı, Tutanaklar, Belgeler kitabının birinci cildine bakabilirler.
Mübadele kimin önerisi?
Nüfus mübadelesi, yani Türkiye'deki Rumların Yunanistan'a, Yunanistan'daki Müslümanların Türkiye'ye mecburi olarak gönderilmesi konusu Lozan'da 1 Aralık 1920 oturumda görüşülmeye başlandı. Lord Curzon, Milletler Cemiyeti Uluslararası Muhaceret Komisyonu eski başkanı Dr. Mansen'i oturuma davet etmişti.
Mansen uzun açıklamasında özetle şunları belirtmiştir:
- Batılı dört büyük devlet Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi yapılması gerektiğini resmen bildirmişlerdir. Bu devletler Yakındoğu coğrafyasında halkların iç içe geçmişlikten kurtarılmasının barışın kurulmasını sağlayabileceğine inanmaktadır.
- Batılı devletler, Dr. Mansen'in Türk ve Yunan hükümetleriyle görüşerek onları da mübadeleye ikna etmesini istemişler, bunun üzerine Dr. Mansen Ankara ve Atina ile görüşmüştür. Lozan tutanaklarında aynen şöyle yazıyor:
"Dr. Mansen, şimdiden Yunan hükümetinin rızasını almış bulunmaktadır; Ankara hükümetinin temsilcileriyle yaptığı görüşmeler de az çok ilerlemiştir..."
Aslında karşılıklı göçler Lozan'dan önce fiilen başlamıştı. Lozan'da uzun müzakerelerin sonunda azınlık hakları ve mübadele hükümleri dahil, antlaşmanın tamamı imzalanmıştır.
Suçlu Türkiye mi?
1920'lerde Türk ve Batılı nesiller, bizim bugünkü dünyamızın verileriyle değil, kendi tecrübeleriyle, kendi dönemlerinin sorunlarıyla düşünmüşler; Balkanlar'da ve Anadolu'da yüzyıl süreyle yaşanmış faciaları dikkate alarak "mübadele"ye karar vermişlerdir.
Bunun için Türkiye suçlanamaz!
Elbette mübadele sırasında karşılıklı büyük acılar yaşandı; insanlar evlerinden, yurtlarından koparılıp bilmedikleri diyarlara gönderildiler ve gittikleri yerlerde de büyük sıkıntılar yaşadılar. Bu acıları hatırlamak ve bugün etnik saplantıların ne felaketlere yol açacağını düşünmek gerekir...
"Millet"i etnik birlik olarak görmekten de etnik devlet saplantısından da kurtulmak gerekir.
Ama ilgili bütün devletlerin onayladığı mübadele için Türkiye'yi suçlamak yanlıştır.
Vecdi Gönül maddi tarihsel gerçeği ifade etmiştir. Eleştirilecek yönü, üslubudur. Tarihteki bir anlayışı bugüne taşıma izlenimi vermekten sakınmalı, konuşmasında bugünün 'doğru'sunu, yani etnik ve dini hoşgörü içinde birlikte yaşamayı öne çıkarmalıydı; kaldı ki bugüne ilişkin görüşü de budur zaten.
Kaynak: Milliyet