İslam Özkan
BM Güvenlik Konseyi Libya hava sahasını sivil ve insani amaçlı olanlar hariç, bütün uçuşlara kapatma kararı aldı. Bu karar muvacehesinde Batılı ülkelerin birkaç saat gibi çok kısa süre içerisinde askeri müdahalede bulunması bekleniyor. Ancak askeri müdahaleyle ilgili olarak Batılı ülkeler, şimdiden karşı karşıya kaldıkları bir takım sıkıntıları aşma telaşına girmiş durumda. Libya yüzölçümü oldukça büyük bir ülke ve uçakların kontrol uçuşları yapmaları için bile saatlerce havada kalmaları gerekiyor. Bu da yakıt sorununu gündeme getiriyor. İkinci olarak kararın içeriğinde sadece hava sahasının kapatılması değil aynı zamanda sivillerin saldırılardan korunması da var. Bu aynı zamanda Kaddafi’ye bağlı tank ve topçu birliklerinin de hedef alınması anlamına geliyor, ancak ele geçirilen yerlerde Kaddafi’ye bağlı birliklerin şehir merkezlerinde bulunduğu göz önüne alınırsa sivillerin korunmasının zorluğu daha iyi anlaşılır. Hatta BM’ye bağlı güçler yanlışlıkla sivil yerleşim yerlerini vurduğunda ortaya çıkacak tablonun vahametini düşünmek bile istemeyiz. Ayrıca hava saldırılarının başarılı olabilmesi için karada doğru yönlendirme yapacak birliklere ihtiyaç duyulacak. Bütün bu sorunların nasıl çözüleceği henüz belirlenmiş değil. Bunlar işin teknik kısmıyla ilgili ayrıntılar. Müdahalenin siyasi boyutu ise özellikle Libya halkı ve devrimciler için ciddi manada sorunlar yumağı oluşturacak türden.
Uluslararası basının neredeyse tamamında ve Arap basınının bir kısmında sanki BM Müdahalesine zemin hazırlamak istercesine, Kaddafi birliklerinin sahil şeridindeki kentleri birer birer ele geçirdiğine dair haberler yer aldı. Halbuki yerel kaynaklara dayanarak haber veren ajanslar ve TV kanalları, bu kentlerde çatışmaların sürdüğünü ve direnişçilerin Kaddafi birliklerine direndiğini, yer yer de ağır kayıplar verdirdiklerini söylemekteydi. Komplo teorilerine çok fazla itibar etmek ne kadar doğru bilemeyiz ama tüm bu gelişmeler ışığında bakıldığında insan, Batılı ülkelerin müdahalesine her zamanki gibi medya kullanılarak zemin mi hazırlandı sorusunu sormadan edemiyor. Zira Libyalı direniş kaynakları ve uzmanlar, Kaddafi birliklerinin gerçek sınavını Bingazi yakınlarında vereceğini, Direnişin kalesi olan Tobruk ve Bingazi gibi Doğu bölgelerinde Kaddafi birliklerinin ağır zayiatlar vermesinin kaçınılmaz olduğunu belirtmekteydiler. Yani basında çıktığı gibi Kaddafi, ülkenin önemli bir bölümünde hakimiyeti sağlamış değil. Bu, belki de kamuoyunu müdahaleye hazırlamak için uydurulmuş bir yalan.
Peki Batılı ülkeler böyle bir hamleyle neyi amaçlamış olabilirler? Burada ilk akla gelen Kaddafi sonrası süreçte İslami ya da en azından Batıyla mesafeli unsurların işbaşına geçmesine engel olmak, her halükarda kaybetmesi mukadder olan Kaddafi’nin haleflerini etkileyerek, ABD ve Avrupa’nın rüzgarı arkasına alma çabası olarak yorumlanabilir. Müdahalenin amacının bu yönde olduğunu ispat edecek bir çok gösterge mevcut.
Tabii salt insani açıdan bakıldığında müdahale kararı, oldukça insani amaçlarla alınmış bir karar gibi görünüyor. Zira bir tarafta uçaklarıyla, tankıyla, topuyla devrimci güçlerin üzerine saldıran zorba bir rejimin doğurduğu eşitsiz bir güç dengesi, diğer tarafta ise her gün onlarcası öldürülen sivil, silahsız, çaresiz insan toplulukları var. Onların çaresizliklerine ve bu son derece eşitsiz güç dengesine baktığında insan, bu kararın alınmasına içten içe sevinebilir.
Ancak kazın ayağı keşke öyle alsaydı ve keşke hepimiz bu insani (!) gereçekçelerle alınmış kararı bütün insanlık adına ayakta alkışlasaydık. Ama olmuyor işte. BM’nin bu kararının o kadar masum olduğuna inanmak isteyenlerin sayısı Batı’da bile oldukça sınırlı. Bosna’da onbinlerce insanın öldürülmesine seyirci kalan Avrupa ve Bosna’nın Müslümanlardan temizlenmesinden, bir başka deyişle Basra’nın harap edilmesinden sonra gelen NATO ve Amerikan müdahalesi, bizlere başka türlü düşünme seçeneği bırakmıyor. Bir de Bahreyn’de Şiilere karşı girişilen insan avı karşısında dünya kamuoyunun ortaya koyduğu utanç verici sessizliği eklediğinizde, Batı’yı ikiyüzlülükle suçlamak bile hafif bir itham olarak kalıyor. Kısacası önümüzdeki dönemde Libya halkını, Libyalı devrimcileri ve de Kaddafi’yi oldukça zor bir süreç bekliyor.