Libyalı muhalifler başkenti eli geçirir geçirmez Kaddafi’nin sarayını yağmaladılar. Bu yağma sembolikti ve o güne kadar iktidar nimetlerinden yararlanamayanların bundan sonra haklarını çok sert bir şekilde alacaklarının da işaretiydi. Denebilir ki, “Libya petrol zengini ve nüfusu da sadece 6,5 milyon, bu zenginlikleri paylaşsalar olmaz mı?”. Olmaz... Daha doğrusu olamaz. Çünkü ülke ekonomisi üretken değil. İhracatın % 95’ini petrol satışı oluşturuyor. Hükümet gelirlerinin % 80’den fazlası petrolden geliyor. Kısacası Libya petrol dışında kaydadeğer bir mal üretmiyor. Bu da herkese yetecek bir zenginliğin oluşmasına engel oluyor. Libya’nın çatışmalar öncesinde kişi başına düşen geliri sadece 12.000 dolar civarındaydı. Bu rakamın Türkiye için 10.000 dolar civarında olduğunu hatırlarsak Libya’nın zenginliğinin Batı ile kıyaslanamayacak bir zenginlik olduğunu kolayca anlarız. Üstelik iç savaş nedeniyle neredeyse sıfıra inen üretim ve çatışmaların neden olduğu yıkım nedeniyle Libya önümüzdeki birkaç yıl daha fakir olacak. Bu da paylaşım savaşlarını kızıştıracak.İkinci olarak iktidarı devralan muhaliflerin demokratik olgunluğu henüz test edilmiş değil. Fakat beklenen Kaddafi’den sadece biraz daha demokrat olmaları, o kadar... Yoksa hiç kimse Libya’nın kısa sürede İsviçre gibi olmasını beklemiyor. Dolayısıyla hakkını söke söke almak için başkente yığılan kızgın ve silahlı gruplar ile daralan ekonomi önümüzdeki günlerde Libya içi paylaşımın çok sıkı geçeceğini.
Libya Pastası
İçeride iktidar ve zenginlik paylaşımları başlarken, dışarıda da ‘Libya pastası’ için uluslararası rekabet kızışıyor. Fransa Devlet Başkanı Sarkozy “Albay Kaddafi’nin paraları Libya halkına yardım için kullanılmalı” türünden açıklamalara başladı bile. Hatta Fransa bugün Libya’nın yeniden inşaası için uluslararası bir konferansa ev sahipliği yapıyor. Fransa’nın Libya’daki en önemli korkusu ise Türkiye. BM kararı çıkar çıkmaz Libya’yı ağır bir bombardımana tutan Fransızlar gösterdikleri ‘fedakarlıklar’ karşılığında Libya’da en çok söz sahibi olması gereken ülkenin kendileri olduğunu düşünüyorlar. ABD ise Fransızların aşırı hareketliliğinden rahatsız. Bu bağlamda Amerikalılar Fransa’yı Türkiye ile oyalamaya çalışabilirler.
Libya diğer ülkelerin iştahını kabartmasının 2 nedeni var... İlki petrol. Libya dünyanın 17. en büyük petrol üreticisi. Afrika’nın ise 3. büyüğü. Günde üretilen 1.6 milyon varil petrolün % 85’i Avrupa’ya ihraç ediliyor. Üstelik Libya petrollerinde ciddi bir yatırım açığı var. Uzun yıllar BM yaptırımları nedeniyle üretim arttırılamamıştı. Yeni petrol arama bölgelerinin devreye girmesiyle birlikte Libya bugün olduğundan daha büyük bir üreticisi konumuna gelebilir. Bu bağlamda Batılı şirketler milyarlarca dolarlık bağlantıları yeniden kurmak istiyorlar. Fransız şirketleri ise ülkelerinin muhaliflere verdiği destek sayesinde Kaddafi ile anlaşma imzalamış şirketlerin yerini almanın peşindeler.
Libya petrolleri dolaylı yoldan da hayati bir öneme sahip. Libya’da petrol üretimi günlük 100.000 varile kadar düşünce bu açığı Suudi Arabistan karşılamıştı. Böylece Suudların üretimi 8.4 milyondan 9.8 milyon varile çıktı. ‘Arap Baharı’ nedeniyle halk isyan etmesin diye sosyal harcamalarını rekor düzeyde arttıran Suudi Arabistan için bu üretim artışı iyi gelmişti. Şimdi Libya petrolleri her geçen gün devreye girdikçe Suudlar üretimi azaltmak zorunda kalacaklar. Eğer üretimi azaltmazlarsa bu durumda petrol fiyatlarının düşmesi söz konusu. Her iki durumda da Libya’nın dönüşü Körfez ülkelerinde ciddi sorunlara yol açabilir.
Libya’da bir diğer paylaşım alanı ise yerle bir edilen ülkenin yeniden inşaası. Türkiye’nin en iddialı olduğu alan da burası. Umarım Bayram tüm Ortadoğu’ya huzur getirir. İyi Bayramlar...
Kaynak: Star Gazetesi