Kuzey Mali veya Afrika'nın Afganistanı

Fransa devlet başkanının 12 Ekimde Senegal’in başkenti Dakar’da yaptığı konuşma, sonrasında 29 Ekimde Amerika dışişleri bakanının Cezayir’e yaptığı ziyaret,  Mali’ye “eli kulağında” bir askeri müdahale şekline dönüştü. Peki, bunun yankıları genelde mağrib bölgesinde ve özelde Arap baharından sonra gelişmeye başlayan iki ülke, Tunus ve Libya’da nasıl yankılanacak?

“Eli kulağında” terimini özellikle kullandım. Çünkü son ana kadar bir uzlaşma olabileceği ihtimalinden kaçınamayız. Çünkü bu konuda bir öncüye dönüşen Cezayir, zamanı geldiğinde kullanacağı dosyalarını hala saklıyor. Çünkü Cezayir, Amerika ve Fransa’nın kendisinin desteği, açık olmasa bile dolaylı yoldan katılımı olmadan hiçbir girişimde bulunamayacaklarını ve bu iki gücün kendisine umutsuzca ihtiyacı olduğunun çok iyi farkında.

Cezayir onlarca yıldır isyan hareketleriyle boğuşma konusunda artık ün sahibi olmuş bir devlet.  Sayın Abdülaziz Buteflika’nın da bu sorunu çözmek için ender bir yeteneğinin olduğu da tartışmasız bir gerçek. Bu konudaki özelliğini ilk defa 1975 yılında dışişleri bakanı iken OPEC’te görevli petrol bakanlarının kaçırılması olayında gösterdi ve çözüm bulmayı başardı. Aynı şekilde 1999’da devlet başkanı olduğunda ülkedeki iç savaşı durdurmak için radikal İslamcı gruplarla müzakere yollarını açtı ve demokratik uzlaşı için görüşme fikrini kabul ettirdi.

Bilindiği üzere, mağrib ülkelerindeki “El Kaide” örgütü ve “Dinin Yardımcıları” grubu, Cezayir için uzlaşıya girmeyi reddettikten sonra ülkenin güneyinde konumlanmış birer cihad gruplarına dönüştü. Burada yine Buteflika devreye girmiş ve dış müdahale tehtidine karşı daha yumuşak davranmaları konusunda ikna etmeye çalışmıştı. Son haberler de Cezayir hükümeti ile Dinin Yardımcıları grubuyla müzakerelerin devam ettiğine işaret ediyor. El Kaide ise bu konuda hala sert ve katı… Belki de El Kaide’nin amacı Afganistan’daki savaşçıların yükünü azaltmak için batıya karşı yeni bir cephe açma hedeflerinden birini taşıyordur ve bunun için çevre ülkelerden maliye bir sürü gönüllü çekiyor. Bu şekilde El Kaide, “küresel savaş” projesini geliştirmeye çalışıyor.

Eğer Cezayir hükümeti Mali’nin kuzeyine hâkim olan bu örgütleri dağıtamazsa ve bu konuda bir çözüm üretemez ise askeri müdahale son seçenek olarak gündeme gelecek. Hiç kimse de Mali halkının bu durumu memnuniyetle karşılayacağını ve kolay bir operasyon olacağını düşünmesin. Çünkü böyle bir operasyon doğrudan sonuca gitmek için hava saldırısı şeklinde olacak ve “Temiz Savaş” teorisine göre sahte askeri propagandalarla dolu bu müdahale de birçok masum sivilin kanının dökülecek. Sonra müdahale eden kuvvetler isyancıların konuşlandığı yerleri vuracak ve örgütü yok etmeye çalışacak, ama asla bu grupları bölgeden tamamen temizleyemeyecek. Bu durum da, kuzey Mali’de günden güne şiddetlenen kaos ortamı oluşturacak. Sadece bu iki faktör bile halkın askeri müdahaleye karşı cephe almasında yeterli.  Radikal grupların kuzeydeki hâkimiyetleri, her ne kadar olumsuzlukları fazla olsa da, aslında net bazı faydalar içeriyor. En basit şekliyle, bölgede hırsızlık ve saldırıların engellenmesinde önemli rol oynuyorlar. Bu bile, halk için ideolojilerden veya uluslar arası politikalardan çok daha önemli. En azından kendilerini ve yaşam araçlarını korumayı garantiliyorlar.

Bununla birlikte, durum iki yönde karışıklık oluşturuyor. İlk olarak Mali’nin güneyi de yanardağın ağzında. Şimdiye kadar sivil devlet yanlıları ile şeriat devleti yanlıları arasındaki çatışmalar bile siyasi düzlemde kalmıştı. Ama kuzeydeki durumun şiddetlenmesiyle dini duygular alevlenecek ve batının emellerini gerçekleşmesine yardım ederek Mali’nin her yerinde kırılgan patlamalar yaşanmasına sebep olacak.

İkinci olarak ise, Tunus, Cezayir ve Libya’da selefi cihatçıların sözde uzantıları, Mali’nin kuzeyine askeri müdahaleyi bir fırsat olarak görecek ve savaş çığlıkları atmaya başlayacaklar ve “yerine getirilmesi gereken görev” için gençleri ateşlendirecekler. Hatta kuzey Mali meselesi Tunus ve Libya’daki bu grupların halkın batıya karşı olan nefretinden faydalanıp bağış ve yardım toplamaya bu şekilde varlıklarını güçlendirmeye bile destek olabilir.  Bunun yanı sıra, toplumda şeriatın uygulanması için çeşitli propaganda unsurlarını geliştirebilirler. Cezayir ise burada en tehlikeli role sahip olur ve tüm bölgelere askeri eğitmenler ve silahların kaçırılması için sahillerini geçiş noktası olarak feda edebilir.

Tarih kendisini dramatik bir şekilde tekrar ederse Büyük Ortadoğu’nun sağında kalan Mali, solundaki Afganistan ile aynı kaderi paylaşır: Politik ve siyasal devletin çöküşü, radikal grupların nüfuzuna yol açar. Bu nüfuz, teröre, terör de uluslararası çatışmalara yol açar ve eğer sorun giderilmezse dış güçler müdahale eder. Çözümsüzlük ihlalleri getirir, komşu ülkeler uzun süreli çatışmaların merkezi haline gelir v.s…

İşte bu şekilde de yeni Ortadoğu şekillenmeye başlar…

Kaynak: Muhammed Haddad / El Hayat

Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız