Kuzey Kore ve yeniden nükleer denge

Dünyanın bundan sonraki güç dengesi yarışlarının 'Doğu'da olacağı, neredeyse Soğuk Savaş'ın bitiminden hemen sonra dile getirilmeye başlamıştı. Çin ve Hindistan'ın kastedildiği bölgeler yeni çatışma alanları olacak diye tartışılmaya başlarken, gelişen olaylar dikkatlerin başka yerlere yönelmesine yol açmıştı.

SSCB yıkılırken, yeni güç mücadelelerinin ifade edildiği 'Doğu'nun Doğu Avrupa ve Balkanlar olduğu düşünülmüş, 11 Eylül sonrasında Afganistan-Pakistan çevresi yeni 'Doğu' oluvermişti. Irak işgali, Doğu'yu Batı'ya çekerken, Gürcistan krizi Doğu tanımına Karadeniz ve Hazar havzasını dahil etmişti. Aslında tüm bu gelişmeler, Çin-Hindistan ekseninin önemini hala ne denli koruduğunu gösteriyordu, ancak Hindistan'da yaşanan terör saldırıları sonrasında sorunlar daha çok terörizm çerçevesinde değerlendirilmişti. Oysa tam o sıralarda Kuzey Kutup bölgesinin paylaşımı ve silahlandırılması, Çek Cumhuriyeti ve Polonya'ya ABD füze kalkanı sisteminin yerleştirilmesi girişimleri ve İran'da nükleer çalışmalar devam etmekteydi. Bu gelişmeler, bir yandan yeni güç ilişkilerinde 'terörizm' gibi berrak olmayan bir tehdidin baş sıradaki yerini koruduğunu, ancak öte yandan silahlanma-nükleerleşme çerçevesinde yeniden 'devlet'lerin tehdit listelerine girebileceğini ortaya koydu. Bu durumda da devletlerin güvenlik politikaları giderek daha tanımlı, belirli ve özellikle de 'devlet' olarak saptanmış oyuncular üzerine inşa edilme sürecine girdi.

Bu eğilimi güçlendiren en son etki ise Kuzey Kore'den geldi. Uzunca bir zamandır nükleer çalışmaları nedeniyle tehdit olarak görülen K.Kore, geçtiğimiz hafta önce atom bombası etkisi yaratıp 4,7 şiddetinde depreme yol açan bir nükleer deneme yaptı, ardından kısa menzilli füzelerini denedi.

K.Kore, nükleer öncelikli güvenlik politikasını Güney Kore ve bu ülkede üsleri bulunan, kendisini her koşulda izole etmeye çalışan, ülkeye gelen ticaret gemilerini bile engelleyen ABD'ye meydan okumak için oluşturduğunu gizlemedi. Uluslararası hukuk ve teamüllere aykırı bulunan K.Kore uygulamaları için BM Güvenlik Konseyi'nin yaptırım kararları bulunuyor. Bu, içinde Rusya, Çin ve ABD'nin bulunduğu güçlerin K.Kore'nin yaptıklarını beğenmediklerini ifade eder. Bununla birlikte, K.Kore için öngörülen yaptırımların gayet muğlák ve caydırıcılıktan uzak olduğu hatırlatılmalı. Bu muğláklık, Güvenlik Konseyi içindeki üyelerden ABD dışındaki bazılarının K.Kore'nin durdurulması konusunda o kadar hevesli olmadığı anlamını çıkarmayı kolaylaştırır. Mesele, K.Kore konusunda ağırdan alan devletlerin hangileri olduğu.

Anlaşılan o ki K.Kore bir dehşet dengesine çağırıda bulunuyor ve bunu yaparken de muhtemelen kendisi dışında başka devletlere de güveniyor. Bununla birlikte, kalkıştığı işin büyüklüğü bugüne kadar kendisini kollayan, en azından göz yuman devletleri bile caydıracak ölçüde. K.Kore nükleer silahlarla kendisine yapılan baskıya boyun eğmeyeceğini ortaya koyarken aynı zamanda kendisini kollayanların ABD karşısında alacağı pozisyonu ve ABD'nin de bölgedeki ağırlığını sınamış oluyor.

K.Kore'nin çılgınca işlere kalkışması muhtemel, bu insanlık adına dehşet verici. Öte yandan K.Kore'nin yeniden ilgiyi 'en doğu'ya çektiğini ve başta ABD olmak üzere 'Batı' güçlerinin bölgedeki askeri-stratejik faaliyetlerini bundan sonra daha da meşru kılacağını söylemek gerek. Umalım ki, Rusya ve Çin geri adım atsın.

Kaynak: Star